İktidarın hedef göstermesi sonucu gözaltına alınan ve başı eğilmeye çalışılan HDP Milletvekili Semra Güzel, ‘Çok yakın zamanda bu zulmü yaşatanlar halkın önünde hesap verecek’ dedi
İktidarın hedef göstermesiyle hakkında hazırlanan iki fezleke üzerinden dokunulmazlığı kaldırılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, 2 Eylül’de İstanbul’da gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ters kelepçe ile İstanbul Adliyesi’ne götürülen Güzel, bu sırada polisin “boyun eğdirme” girişimine maruz kaldı. Polis şiddetine rağmen boyun eğmeyen Güzel, 3 Eylül’de çıkarıldığı mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Güzel, gözaltı sürecinde yaşadıklarını Gazete Duvar’dan Hacı Bişken’e anlattı.
- Basına yansıyan görüntülere göre, emniyetten çıkartılırken polisler başınızı eğmeye çalışıyordu. DEP Milletvekili Orhan Doğan, HDP Milletvekili İdris Baluken de benzer bir durum yaşamıştı. O anda neler hissettiniz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim; iktidar şu anda seçim çalışmalarını bir bütün olarak muhalefet üzerinden ve bilhassa da HDP üzerinden, Kürtlerin iradesi üzerinden, halkların ortak mücadelesine saldırarak, kadın mücadelelerine saldırarak yapmakta. Bu durumun kendisi de bu dönemki dokunulmazlıkların kaldırılması durumu da bunun bir parçası. Tarih maalesef ki kötü anlarıyla tekerrür ediyor. Yine aynı tarih akışında yıllar önce, saygıyla andığımız Orhan Doğan ve yol arkadaşlarının da dokunulmazlığı böylesi hukuk dışı yöntemler ile kaldırıldı. Mevcut iktidar hegemonyası tarih konusunda çok hassas. Özellikle kimi tarihleri seçip buna göre hamleler yapıyorlar. Fakat nasıl ki Orhan Doğan ve arkadaşları şahsında bireysel kimlikleri değil, Kürt halkı tarafından verilen demokrasi mücadelesi yargılandıysa bugün de devrede olan politika aynı. Ben ve benim durumumda olan birçok arkadaşımın şahsında Kürt halkının verdiği mücadele yargılanmak isteniyor. Halkların ortak mücadelesi yargılanmak isteniyor. O yüzden kişiler hakkında verilen kararlar bireysel değil. Bizler bu halkın temsilcileri olarak halkın verdiği demokrasi ve özgürlük mücadelesini her alanda devam ettirmeye çalıştık ve bundan sonra da devam edeceğiz.
- Gözaltına alındığınız gün basında sizin için ‘yurtdışına kaçarken yakalandı’, ‘sahte pasaportla yakalandı’, ‘peruk takıp kılık değiştirmiş’ iddiaları yer aldı. Bu iddialar için ne diyorsunuz?
Basına yansıyanların gerçeği yansıtmadığı birkaç saat içerisinde ortaya çıktı zaten. Alındığım noktada emniyet kamerası ile çekilen görüntüler basına servis edildi. Emniyet yine yandaş basının muhabirliğine soyundu. Kılık değiştirme safsataları hemen gündemleştirildi fakat günlük hayatta kullandığım kıyafetlerim, orijinal saçlarım ve kullandığım numaralı gözlükler üzerimdeydi.
‘Üstünden sahte pasaport’ çıktı denildi fakat yanımda pasaport dahi yoktu. Hepsi bir kurgunun parçası olarak kullanıldı sadece. Daha önce ayrıntıları ile anlatmıştım bu süreci. Fakat ayrıyeten belki şunu belirtebilirim; polis memurlarından birine engel olmaya çalışıp uyardım, aldığım cevap ‘zevk aldığım için yapıyorum’ oldu.
- Aynı zamanda bir doktorsunuz. Sağlık kontrolüne götürülürken hastanede bir sorun yaşadınız mı? Hastanede kötü muameleyle karşılaştınız mı?
Sağlık kontrolüne götürülürken her ne kadar kabul edilmese de bir işkence söz konusuydu. Sanırım Türkiye’ye yakın süreçte bu konuya dair AB’den bir heyet geldi. Bu muamelelerin artmış olmasından kaynaklı. Fakat yine iktidar tarafından bu durum kabul edilmemiş. Keza bu durum bir hakikatten, bir insan hakkı ihlalinden ziyade iktidarın normali olmuş durumda. Hâlâ vekillik sıfatım devam ediyorken kelepçelendim. İkinci gün ters kelepçe yapıldı. Araç içerisinde ve sağlık muayenesinde dahi açılmadı. Her iki günde de bina giriş çıkışlarında başımı eğmem için ciddi bir çaba sarf ettiler. Bu hak ihlallerine dair suç duyurularımızı yaptık. Hem ters kelepçe ve başı öne eğme çabalarına itiraz etmeme hem bir hekim olarak İstanbul Protokolü’nü hatırlatmama rağmen kelepçeli muayenede ısrar etme durumuna dair. Birçok hekim kelepçeli muayenenin olmayacağını, kolluk güçleri içerideyken muayenenin gerçekleştirilemeyeceğini bilir. Bu tutum hekimin tavrını gösterir. Aksi bir hal iyi hekimlik değerlerine aykırıdır. Bu bir soruşturma konusudur ve hekimler bunu bilir.
- Bütün bu yaşadıklarınıza dair ne söylemek istersiniz?
Şu an iktidar ve muhalefetin el birliği ile cezaevindeyim. Her cezaevinde olduğu gibi burada da tam bir tecrit hali söz konusu. Fakat tutsakların buna dair yaptığı kimi eylemler de var. İçeride de direniş devam ediyor. Açıkçası ailelere posta yoluyla ve torbalarda evlatlarının cenazeleri veriliyorken, birçok evlat kimsesizler mezarlığında yatıyorken, henüz evlatlarının kemiklerine kavuşmayı bekleyen Cumartesi Anneleri, aileler varken kendimize dair bir şey söyleyebileceğimizi pek de sanmıyorum. Yapabileceğimiz ve söyleyebileceğimiz tek şey bu acıların son bulması ve tekrar yaşanmaması için bizleri dört duvar arasına alsalar da mücadeleye devam edeceğimizdir. Böylesi bir tarihi sorumluluğumuz var. Ve böyle bir direniş geleneğinden geliyoruz. Çok yakın zamanda da bu zulmü yaşatanların halkın önünde hesap vereceğini biliyoruz.
Bitirirken şu anekdotu paylaşmak isterim; Firavun’a sormuşlar: “Ne zaman, nasıl bu kadar zalim oldun?” Firavun, “Bunu bana değil, bunları yaparken beni durdurmayanlara soracaksınız” demiş. Bunun için mücadele ediyoruz. Bu zulme son vermek için direniyoruz. Ve biliyoruz ki boşuna değil bu mücadelemiz. Bütün politikasını seçimler üzerinden kuran ve her türlü kirli oyundan çekinmeyen bu iktidar, eğer vaktinde gerçekleşecekse en geç 9 ay sonra, bu halktan en büyük cevabı alacaktır. İnanıyorum, doğum bizden yana olacak. Özgürlüğün, barışın doğumu yakındır.
HABER MERKEZİ