Hafıza Merkezi’nin 10 Mayıs’ta açtığı Aşikâr Sır sergisini görmek için yarın son gün. Sanatçı Bakçay, ‘Bu sergi sadece geçmişi konuşmuyor, bir anlamıyla aslında geniş zamanda politik şiddeti konuşuyor’ dedi
Neğşirvan Güner/ İstanbul
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında 10 Mayıs’ta açtığı Aşikâr Sır sergisi yarın (21 Mayıs) sona eriyor. Aşikâr Sır sergisinin hikâyesi 2017 yılında Hafıza Merkezi’nin yaptığı bir toplantıda “zorla kaybedilenlerin hakikatini nasıl anlatırız?” sorusu ile şekilleniyor.
Karşı Sanat’ın yeni yerinde açılan sergide, Anıl Olcan’ın “zorla kaybedilenlerin vesikalık fotoğraflarının basılı olduğu mermer taşlar”, Asya Leman’ın “Anıl Olcan’ın zorla kaybedilenlerin fotoğraflarını bastığı mermer taşları, kaybedilenlerin İstanbul’da alındıkları yerlerde gösteren video”, gazeteci Hacer Foggo’nun “90’lı yıllarda zorla kaybedilenlerin mücadele sürecine eşlik ettiği fotoğraflardan bir seçki”, Mert Kaya’nın Hafıza Merkezi’nin “zorla kaybedilenlerin yakınları ile yaptığı görüşmlerden Cumartesi Anneleri eylemlerine ait görüşlerin derlendiği, Galatasaray ve toplanılan diğer meydanların hafızasına dair video”, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin kayıp yakınlarıyla yaptığı görüşmelerin kayıtlarından oluşan 12 video ve kelimelerin kaybedilenlerin dünyasındaki anlamlarını paylaşan stickerlar yer alıyor. Sergide yer alan çalışmalar 1980 ile 2004 yıllarını kapsıyor. Aşikâr Sır sergisini Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nden Kerem Çiftçioğlu ve Anıl Olcan,Karşı Sanat’tan ise Ezgi Bakçay ile konuştuk.
2 yılık bir süreç
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin 2017’de yaptığı güncel sanatlar,tasarım, yazılım gibi farklı disiplinlerden yaklaşık 40 kişilik bir çalışma toplatısında “zorla kaybedilenlerin hakikatini nasıl anlatırız?” sorusuna Anıl Olcan’ın verdiği cevapla Aşikâr Sır’ın hikâyesinin başladığının altını çiziyor Çiftçioğlu. Olcan’ın küp şeklinde kesilmiş mermer taşların üzerine kayıpların fotoğraflarının basıldığı bir anıt çalışması önerdiğini söyleyen Çiftçioğlu, “Bu aslında sergilemeyi hayal etmediğimiz, sadece bir öneri düzeyinde bir fikirdi. O toplantıdan sonra 2 yıl boyunca, biz çokta bu işlerden anlayan insanlar değiliz Hafıza Merkezi olarak.Kimsenin bir sergi deneyimi yok, sanat alanında bir deneyimi yok. Ama bu taşları en azından taşları ortaya koymak için iki sene boyunca imece usülü bir çalışma sürdü” dedi.
Bin 300 kayıp
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin yaptığı belgeleme çalışmaları neticesinde bin 300 civarı insanın zorla kaybedildiği bilgisinin kendilerinde olduğunu belirten Çitfioğlu, bu sayının kesin olmayan bir rakam olduğunu da söylüyor. Çiftçioğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hafıza Merkezi’nin veri tabanında 500 zorla kaybedilen kişinin doğrulanmış bilgisi var, detalı içeriği olan. Tabi bunların arasından da 266 zorla kaybedilen insanın vesikalık fotoğrafı var. Dolayısıyla bu 266 tane taş kesmek anlamına geliyor. Bu taşlar bu şekilde ortaya çıktı. Tabi bu sayı net olmadığı için boş mermerlerde bastırdık, o belirsizliği ve ucu açıklığını temsil etmek için.”
Alıkonuldukları mekanlar
Artık belirginleşen sergi fikrinin konuşulmaya başlandığı Hafıza Merkezi’nde başka ne olabilir diye fikir yürüttüklerini dile getiren Çiftçioğlu, “Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin kayıp yakınlarıyla yaptığı görüşmelerin video kayıtlarında bir seçki yaptık. 90’larda hak gazeteciliği yapmış, nerdeyse 90’lardaki Cumartesi Anneleri’nin her eylemine gitmiş bir isim olan Facer Foggo, bize o dönemki fotoğraf arşivini dijitalleştirmemiz için vermişti. Tabi bu sergiden bağımsızdı. 90’lı yıllarda Cumartesi Anneleri’nin nasıl başladığına tanıklık eden çok önemli fotoğraflar vardı. Foggo’nun arşivini de dahil etme kararı verdik. Olcan’ın mermer işinin sergitanıtımı için videoya çekmiştik. O video da kendi başına sergileyeceğiz bir iş haline geldi. Mermer taşlar videosunun hikayesi ise şöyle; zorla kaybedilen kişilerin alıkonulduğu mekanlarda çektik. Elimizdeki kısıtlı imkanlardan dolayı mekan çekimlerini İstanbul’la sınırlı tuttuk. Daha sonra veri tabanında İstanbul’da kaybedilmiş insanların arasından da konum olarak nerde kaybedildiği bilgisi olan kayıpları seçtik. Bunların mekanlarına gittik. Örneğin Perko Pallas, Çınar Otel önü, Fenerbahçe Orduevi’nin önü. Bu insanların aldıkların yerler. Biz de kamera kadrajını o mekan olabileceği anlaşılacak bir biçimde bir düzen yaptık. Gittimiz yerlerde bu çekimleri yaptık. O video, mermer taşları destekleyen bir iş” dedi.
Kelimelerin nesnel anlamları
Kayıp yakınları ile yaptıkları söyleşilerde çok sık kullandıkları bazı kavramlardan yola çıkara bir “Lûgat” oluşturduklarını söyleyen Çiftçioğlu, sözlerine şu şekilde devam etti: “Sabah erken ya da akşam geç saatlerde alınan kayıp yakınlarına yönelttiğimiz ‘alınırken üstünde ne vardı?’ sorusuna verdikleri cevaplarda en sık kullanılan kavram. Dolayısıyla bu kelimelerin normal sözlük formatını kullanarak, Pınar Ekiz arkadaşımızın bu fikrinden yolla çıkarak kelimelerin nesnel anlamlarını kayıpların dünyasında anlatmaya çalıştık.”
Mermerin ağırlığı
Zorla kaybedilenlerin vesikalık fotoğraflarının basılı olduğu mermer taşlarında neden “mermer”itercih ettiğini anlatan Anıl Olcan, dünya üzerinde o insanların hiç varolmamışcasına varlıklarını kaldırmaya dönük vahşi bir eylem olduğununun altını çiziyor. Bir noktada da ölüm ve mezarda bu dünyada olduğunun -bir zamanlar- göstergesi,temsili diyen Olcan, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Ama biliyoruz ki bu insanların bir mezar taşı bile yok. Mermer materyal aslında doğrudan bununla alakalı. Bir de o ağırlığı, yoğunluğu anlamında kendimce kurduğum bağlar vardı. Bir de vesikalık boyunda kestirmenin hikayesi var. Bunların vesikalık boyutta olmasının nedeni ise çok gündelik bir mevzu olduğuna işaret ettim. Bir de insanlar gördüğünde yabancılaşmasın istedim.”
Direniş geleneğinin ortaklığı
Ezgi Bakçay ise Hakikat Adalet Hafıza Merkezi veKarşı Sanat’ı, Aşikâr Sır sergisi ile ortaklaştıran noktanın direniş geleneği olduğunu vurguyor.Karşı Sanat’ın kurucusu Feyyaz Yaman’ın kişisel geçmişinden dolayı Cumartesi Anneleri ile birlikte yürüdüğü uzun bir yol olduğunu belirtten Bakçay, “nerdeyse organik bir şekilde karşılaştık diyebiliriz” dedi. Bakçay devamında şunları dile getirdi: “Bu bir çeşit sergi değil, ama ortaklığımızın bugün tekrar deklare edilmesi gibi düşünülebilir. Bu ekiple karşılaşmak tesadüf değil, onların kültüre bakışını, bizim sanata bakışımızı ifade ediyor. Yas tutabilmek çok önemli, belek mekanları oluşturabilmek çok önemli. Bunlar yine benim direniş kültürü olarak adlandırdığım o bütünün bir parçası. Bütün bu belek mekanlarına ihtiyacımız var. Çünkü geçmiş olmadan geleceğe doğru savrulduğumuz bir dönemdeyiz. Tarih bilincinin yok olduğu bir dönemdeyiz. Bütün bunlar bize kim olduğumuzu, nerden geldiğimizi ve nereye gitme ihtimalimizin olduğunu hatırlatıyor. Bu anlamıyla politik mücadele sadece geleceğe doğru bir mücadele değil. Aynı zamanda geçmişi de kurtarmaya dair de bir mücadeledir. Bunlar birbirlerine eklemlenerek bugün halen sürmekte olan politik şiddetin tanıkları olacaklar. Bu sergi sadece geçmişi konuşmuyor, bir anlamıyla aslında geniş zamanda politik şiddeti konuşuyor.”
Barış Akademisyenleri sergisi
Karşı Sanat yeni mekanındaki ilk sergisini, 20’li yaşlarında genç sanatçılarla açmış. Aşikâr Sır’ın ikinci yeni mekanlarında sergileri olduğunu söyleyen Bakçay,” Karşı Sanat çizgisini belli etmeye çalışarak bir çıkış yapıyor. Barış Akademisyenleri ile bir sergimiz olacak. Sanatın kültür ve toplumsal muhalefet alanıyla bağlarını çok kuvvetli kurmaya çalışıyoruz. Bize göre ancak bu şekilde sanat olabilir. Uzlaşmanın, uyuşmazlığın olduğu yerde sanat olabilir. Bu anlamda mekanlar açmak ve Beyoğlu’nda kalmayı sürdürmek asıl bizim stratejimiz. Buradan sürülmeye çalışıldığımız bir dönemde buraya tutunmaya çalışıyoruz”dedi. Birlikte büyütme ve paylaşmaya davet Politik baskıların ve sansürün hüküm sürdüğü bu döneme dikkat çeken Bakçay, “sermayenin bizi sıkıştırdığı, dilsizleştirdiği bir yerde çağdaş sanat stratejisini ve dilinin politik olabileceğini kanıtlayabileceğimiz işler yapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda estetik olarak geriye düşmeden ilerici bir poitikanında münkün olacağını göstermeye çalışıyoruz. Bunun içinde mekanın bağımsızlığı ve burada üretilen dilin bağımsızlığını birarada korumaya çalışacağımız bir deneyim içerisindeyiz. Bu anlamıyla da herkesi sahip çıkmaya bu kolektif karşılaşma alanını birlikte büyütmeye ve paylaşmaya davet ediyoruz” diye ekliyor.
21 Mayıs’a dek sürecek sergiyi Beyoğlu’nda bulunan Karşı Sanat, Aznavur Pasajı’nda ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca son gün (21 Mayıs Salı), saat 19.00’da Karşı Sanat’a Anıl Olcan, Hacer Foggo, Mert Kaya, Kerem Çiftçioğlu ve Ezgi Bakçay sergiyi konuşacak.