Sosyolog ve filozof Slavoj Zizek, PKK Lideri Abdullah Öcalan için, ‘Hapisteki Öcalan ile dayanışmam koşulsuzdur. Onun mücadelesi benim mücadelemdir’ dedi
Dünyaca ünlü sosyolog ve filozof Slavoj Zizek, 9 Ekim Uluslararası Komplosu’nun yıldönümünde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük istedi. Yeni Özgür Politika’da yayılanan mesajda Zizek, “Hapisteki Öcalan ile dayanışmam koşulsuzdur. Onun mücadelesi benim mücadelemdir. Neden mi? Birbiriyle bağlantılı üç nedenden dolayı” dedi.
Zizek’in mesajının tamamı şöyle: “Birincisi, genel düzeyde, bugünün Türkiye’sinde Kürtlerin başına gelenler Keşmir’de ve dünyanın başka yerlerinde Müslümanların başına gelenlerle aynıdır. Yani Türkiye’de Erdoğan’ın, Hindistan’da Narendra Modi’nin otoriter hükümeti, bir direniş grubunun silahlı mücadeleden açıkça vazgeçmesini, silahları bırakmasını kabul etmiyor. Otoriter hükümet için bu kabul edilemez bir durumdur. Meşru demokratik muhaliflerini terörist ilan etmek zorundalar. Neden mi? Kendi otoriterliklerini meşrulaştırmak için.
En aydınlanmış parçasıdır
Özel düzeydeki ikinci neden, sadece Türkiye’deki değil, genel olarak Kürtlerin kaderiyle ilgilidir. Kürtler, küresel dünyamızda ulus devletlerin saçmalığını ortaya koyuyor. İran, Irak, Suriye ve Türkiye olmak üzere dört devlet arasında bölünmüş durumdalar. Ve tarih son on yıllarda Kuzey Suriye’de, Kuzey Irak’ta vb. Kürtlere ne zaman bir şans verilse, kendi toplumsal düzenlerini geliştirmeleri için bir şans verilse, toplumlarını örgütlemeleri için yeterince özerk alan verilse, mükemmel bir iş çıkardıklarını defalarca kanıtladı. Şu anda Kuzey Suriye’de, Kuzey Irak’ta neler olduğunu hatırlayın, vesaire vesaire… Kürtler bir tür ilkel azınlık değil, yukarıda bahsi geçen dört devletin, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın en aydınlanmış parçasıdır. İnsan evrenselliğini temsil ediyorlar. Bu yüzden bugünün ulus devletlerini rahatsız ediyorlar. Onların başına gelenler bugün yeni bir otoriter milliyetçiliğe yaklaştığımızı gösteriyor.
Ve bu milliyetçiliğe doğru gidiş her yerde yaşandığı için Kürtlerle dayanışmamızın nedeni de budur. Bu sadece oradaki küçük bir grup insana duyulan bir sempati değil. Bu hepimizi ilgilendiriyor. Onların özgürlük mücadelesine elimizden geldiğince katkıda bulunarak kendi özgürlüğümüz için savaşıyoruz.
Entelektüel gelişimi olağanüstüydü
Ve son olarak, an, tekillik: Unutmayalım ki Öcalan sadece, ‘özgür Kürtler’ gibi, büyük bir siyasi projenin sembol temsilcisi değildir. Aynı zamanda, unutmayalım, Julian Assange gibi, avukatlarıyla bile hiçbir teması olmayan ya da çok az teması olan, hapishanede tek başına bir birey. Ve bildiğim kadarıyla Öcalan’ın hapishanedeki gelişimi, entelektüel gelişimi olağanüstüydü. Feminizmi, psikanalizi, modern teoriyi keşfetti. Yani ezilen bir azınlığın mücadelesini bizim batıdaki mücadelemizle, en önemli çağdaş eğilimlerle, yine feminizmle, yeni baskı biçimleriyle, bir araya getirmesi anlamında neredeyse hayal edilemez bir ideal.
O tamamen bizden biri
Yani, tekrar ediyorum, o tepeden bakan bir şekilde sempati duyduğumuz bir üçüncü dünya insanı değil, hayır, o tamamen bizden biri. Manevi olarak bize aittir. Batı’daki bizler ondan bir şeyler öğrenmeliyiz. O, evet, feminist ve diğer mücadelelerle nasıl ilişkileneceğimiz konusunda bir model sunuyor ama aynı zamanda iptal kültürü gibi ayrıştırıcı tartışmaların tuzağından nasıl kaçınacağımız ve batı mücadelesi gibi görünen bu mücadeleleri küresel dayanışma, küresel kurtuluş mücadele ile nasıl birleştireceğimiz konusunda da bir model sunuyor.
Barışı reddeden Türk devleti
Ve yine asla unutmamalıyız ki burada, Öcalan figüründe, bir sembolle karşı karşıya değiliz. Kalbi atan, çok zeki, aydın ve tamamen haksız bir şekilde acı çeken gerçek bir insanla karşı karşıya olduğumuzu asla unutmamalıyız. Öcalan Türk devletine barış elini uzattı, artık silahlı mücadeleyi değil barışı savunuyor. Türk devleti ise bunu tanımak istemiyor, otoriter tutum ve uygulamalarını meşrulaştırmak için ona bir terörist olarak ihtiyaç duyuyor.
Sonuna kadar dayanışma içindeyim
Bu yüzden tekrar söylüyorum, Öcalan’la sonuna kadar dayanışma içindeyim. Ona sempatimi sunmuyorum. Bence sempatiden bir adım öteye geçmeliyiz. Orda bir yerde acı çeken birine sempati duyabilirsiniz ama hayır, biz ona daha fazlasını sunuyoruz. O öyle uzakta sempati duyulacak biri değil. O bizden biri. Onun için savaşırken hepimiz için savaşıyoruz.”
HABER MERKEZİ