Avrupa’da muhafazakâr ve aşırı sağa ivme kazandıran yabancı karşıtlığı ve İslamofobi, Türkiye’deki seçimlerde karşıtının ekmeğine yağ sürdü. Bu gidişat, zıt kardeşler arasındaki gerilimi daha da artırmaya aday…
Türkiye’de 24 Haziran günü yapılan seçimleri, muhafazakâr AKP ile aşırı sağcı MHP ittifakı kazandı. Türk tipi başkanlık sistemi olarak da adlandırılan yeni Cumhurbaşkanı seçiminde AKP adayı Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 52.6 oy aldı. Seçimlerin belirleniş şekli, yapıldığı koşullar ve buna bağlı ortaya çıkardığı sonuçlar itibariyle uzun süre tartışılacak.
“Buna rağmen AKP’nin elde ettiği neticenin o kadar da iyi olduğu söylenemez.” (Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türkiye raportörü Marianne Mikko, DW 28.06. 2018)
Avrupa Birliği’nin karşı çıktığı OHAL, yüksek baraj engeli ve baskılar ve insan hakları ihlalini içeren tüm bu uygulamalarla elde edilen başarı Türkiye’yi, üyesi olmaya çalıştığı AB ve Batı ülkelerinden ziyade otoriter, tek adam yönetiminin etkin olduğu Doğu ve Ortadoğu ülkelerine yaklaştırıyor.
Elde edilen sonuçlarda sadece iç koşulların değil, dış şartların da ne oranda belirleyici olduğu, tartışmayı hak ediyor. Biri yurtdışındaki 1.5 milyona varan seçmenin varlığı. Diğeri, yeni iktidara dair sermaye ve politik güçlerin beklentilerini içeren bölgesel ve uluslararası dengeler.
Türk tipi başkanlık sistemine geçen Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve Ermenistan hariç tümüyle, otoriter yönetimlerden oluşmuş komşularla çevrili.
Rusya, Azerbaycan, Suriye tek ve otoriter yönleriyle öne çıktı. Putin, Esad, Aliyev ile Erdoğan arasındaki bir ortaklaşma da neredeyse aynı dönemde işbaşına gelmiş olmaları. İran bu örneklerden farklı gözükse de, dini liderin dokunulmazlık zırhı İran’ı da bu kulvara yaklaştırıyor. Irak’a gelince, o hâlâ savaşla boğuşmakta… Doğu’da durum bu.
Batı’daki durum
Batı’ya gelince… 24 Haziran seçim sonuçlarının tek adamlık ve otoriterlik dışında bir başka boyutu daha var. O da Suriye savaşının yol açtığı kitlesel göç ile IŞİD’in saldırılarının 2015’ten itibaren Avrupa’da tetiklediği muhafazakâr ve aşırı sağ yükseliş… Sonuç: Avusturya, İtalya, Macaristan, Polonya’da, muhafazakâr ve aşırı sağcı koalisyonlar işbaşına geldi. Ayrıca, Macaristan ve Polonya’da iktidar koltuğunda bulunanlara yönelik eleştirilerin başında, Türkiye’de olduğu gibi otoriterliğin gelmesi dikkat çekici. “Holokost Yasası” en tipik örnek. 2018 Şubat’ında yürürlüğe giren yasa, Nazilerin insanlık suçlarına Polonyalıların da katıldığını doğrulayanların cezalandırılmasını öngörüyordu. Ancak, ABD ve İsrail’in yoğun baskısı sonucu değiştirebildi. (27.06.2018 DW)
Benzer bir durum Macaristan için de geçerli. Devlet Başkanı ve FIDESZ’in lideri Viktor Orban’ın görevde olduğu son sekiz yılda, basın kuruluşları üzerindeki etkisini artırdığı, pek çok kuruluşun hükümetle bağlantılı kişilerce satın alındığı biliniyor. Seçimlere giden süreçte hükümet yanlısı basının FİDESZ partisinin önde gelen isimlerini de kapsayan yolsuzluk skandalına çoğunlukla yer vermediği yazılıp çizildi.
Avusturya ise, seçimlerde AKP’ye oy verenlerin vatandaşlıktan çıkarılmasına kadar işi vardırdı. İtalya ise göçmenlerin geri gönderilmesi konusunda ısrarcı.
Fransa ile Almanya’ya gelince. Merkez sağ partiler işbaşında. Ancak gerek Fransa’daki Le Pen, gerekse Almanya’da AfD gibi aşırı sağcılar ve Hitler yanlısı grupların gözlenen yükselişi, hükümetler üzerinde de bir baskı oluşturuyor.
Bu sağ hava nasıl oluştu?
24 Haziran seçimlerine giderken, Ankara, Berlin, Amsterdam, Paris hattında birçok noktada gerilimli bir hava vardı. Ermeni Soykırım Tasarısı, İnsan Hakları İhlali, 15 Temmuz Darbesi, Mülteciler, Avrupa’daki İslam karşıtlığı öne çıkanlar. Gerilimin altında ise Ankara’nın Avrupa’daki Türkiyeliler üzerinden hükümetleri baskı altına alma iddiası var. En çok da “Cami” tartışmasında kendini ele verdi.
Şubat ortalarında Amsterdam yönetimi, Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlı Hoorn kentindeki camide Afrin operasyonu için Cuma hutbesi okunması, -Telegraaf gazetesine göre, Türkiye’deki camilerde okutulan metinle aynı- üzerine soruşturma başlattı.
Almanya’da ise, 15 Şubat 2017’de 4 DİTİB görevlisinin evlerine casusluk gerekçesiyle baskın düzenlendi. Bu gelişmelerin Almanya’daki seçimlerle ilgisi olduğu öne sürüldü.
Bir hamle de Avusturya Başbakan’ı Sebastian Kurz’dan geldi; Türkiye’den gelen talimatlar doğrultusunda çocukların ve dinin politik araç olarak kullanıldığını gerekçe yaparak, 8 Haziran’da 7 Cami hakkında kapatma kararı aldı. (Basın)
Avrupa sağından yükselen milliyetçi, ırkçı ve İslam karşıtı tutum kısa sürede kendi karşıtını üretmekte gecikmedi. Cami kapatma ve İslam karşıtı kararların sonrasında denk gelen seçimlerde, Erdoğan, Avusturya’da yüzde 72.3, Hollanda’da yüzde 73, sık sık karşı karşıya gelinen Almanya’da ise yüzde 64.2 oy aldı. (YSK geçici sonuçlar 2018.)
Erdoğan’a omuz vermek…
“Türklerin, Alman sistemini ne liberal, ne özgürlükçü ne çoğulcu ne de eşitlikçi olarak yaşayabildiğini, AKP’nin Almanya’da dışlanmış, ayrımcılığa uğramış bu kesimleri, ‘Siz değerlisiniz, önemlisiniz, ezik değilsiniz’ mesajlarıyla çekebiliyor” diyor Frankfurt Goethe Üniversitesi siyaset bilimci Meltem Kulaçatan. (DW Söyleşi. 28 06. 2018)
Hollanda Leiden Üniversitesi öğretim üyesi Türkolog Prof. Dr. Erik-Jan Zürcher, Hollanda Televizyonu’na (NOS) yaptığı değerlendirmede, Kulaçatan ile benzer bir sonuca işaret ediyor. “… AKP’li seçmenlerin Türkiye’ye dönük yaşaması. Bu kesim genellikle Türk medyasını izliyor. Medyanın büyük bölümü Erdoğan’a yakın olduğu için, Türkiye ile ilgili konularda ilk onlar ön planda oluyor.” BBC Türkçe
Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti Uyum Bakanı Stamp, Almanya’da Erdoğan’a oy veren seçmeni, sağ popülist AfD seçmeni ile karşılaştırarak, “aynı şekilde popülizme kandıklarını” yorumunda bulunuyor. (DW)
Afrin savaşı, Kandil operasyonu ve Minbiç meselesindeki öne çıkarılan “tek bayrak, tek millet, tek dil, tek ülke” vurgusu, AB ve ABD’ye karşı sert dozajdaki çıkışların sık sık yapılmasının nedeni de böylece izahına kavuşmuş oluyor.
Bir diğer ifadeyle Avrupa’daki muhafazakâr ve milliyetçi yükseliş, Türkiye’deki benzerlerinin yükselişine omuz vermiş oluyor.
Ya bundan sonrası… Gelişmeler, Avrupalılar ile Türkiyeliler arasında baş gösteren karşıtlıkları katılaştırmaya yol açacak gibi. Nitekim, 24 Haziran seçimleri sonrası, }AKP taraftarlarının sokaklarda araçlarla korna çalıp kutlama yapması, kimi yerlerde rahatsız edici sataşmalarda bulunmaları, Avrupa genelinde şimdiden tepki yaratmış. Avrupa, çevreyi rahatsız eden, kuralları ihlal eden bu tür davranış ve tutumlar nedeniyle önlem alınması talebini dillendiriyor.
Bu durum, gerekli önlemler alınmadığı takdirde yeni bir gerilim odağı oluşturmaya oldukça müsait olduğu işaretleri taşıyor (24 Haziran gecesine ilişkin Belçika, Fransa ve Hollanda basını). Ama aynı zamanda ayrımcılık, İslamofobi, yabancı düşmanlığı soslu milliyetçilik daha da saldırgan hale gelecek. Şimdi de ülkelere bakalım..
Avusturya: Muhafazakâr-Aşırı sağ
Avusturya’da 15 Ekim 2017’de yapılan seçimlerde muhafazakâr Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) koalisyonundan oluşan yeni hükümet iş başında. Hükümet programında Avusturya’nın göç politikasını sertleştirme vaatleri ön plana çıkıyor. Diğer yandan, yeni hükümetin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tavır takınacağını açıkladığını da belirtelim.
Macaristan, merkezden aşırı sağa
Macaristan’da 13 Nisan 2018 günü yapılan seçimlerde, göçmen karşıtı bir kampanya yürüten muhafazakâr Başbakan Orban’ın partisi FIDESZ, oyların neredeyse yarısını alarak birinci çıktı. Aşırı sağ kulvara yürüyen FIDESZ, genel seçimler sonucunda Meclis’te 3’te 2 çoğunluğu ile anayasayı değiştirme imkânı elde etti. Aynı parti, 2011’de Osmanlıya karşı direndiği için tarihi Zigetvar şehrine, “kahraman şehir” unvanı verdi.
Polonya: Türkiye benzeri
Polonya’da 26 Ekim 2015 Pazar günü yapılan parlamento seçimlerini, Avrupa Birliği karşıtı muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi kazandı. Sandık çıkış anketleri, partinin beklendiği gibi, oyların yüzde 39’unu alıp tek başına hükümet kuracağına işaret ediyor. Parti lideri Kaczynski, mültecilerin ülkeye hastalık ve mikrop getirebileceğini belirtilen, parti kürtaj ve tüp bebeğin yasaklanmasını destekliyor.
Ve İtalya: Kapıları kapattı
İtalya’da 5 Mart 2018’de yapılan genel seçimlerde, popülist ve sağ partiler önemli başarı kazandı. Popülist 5 Yıldız Hareketi yüzde 31 ile en çok oyu alan parti olurken, seçime ittifak halinde giren sağ partiler toplamda yüzde 37 oy aldı. Sağ ittifakta yer alan 4 parti içinde en çok oyu ise yüzde 18’le aşırı sağcı Kuzey Lig aldı. Seçimler iktidardaki Demokratik Parti ve genel olarak merkez sol içinse hezimete dönüştü.
Avrupa’nın Erdoğan tercihi
Almanya: 64.8
Avusturya 72.3
Belçika: 74.9
Fransa: 63.7
Hollanda: 73
İngiltere: 54.47
İsviçre: 45.65
İtalya yüzde 36.94
(YSK