Sanatçılar Zülfü Livaneli, Nur Sürer, Berna Laçin, Aram Taştekin, İlkay Akkaya, Metin Kahraman, Suavi, Tayfa Bandista, Veysi Altay, yazar Metin Yeğin ve modacı Barbaros Şansal, gazetemiz aracılığıyla infaz düzenlemesi için acil eşitlik ve tahliye çağrısı yaptı
Elif Aydoğmuş
Koronavirüs salgını nedeniyle dünyanın birçok yerinde hemen her gün binlerce kişi yaşamını yitiriyor. Ve yine dünya genelinde yaklaşık 1 milyon vaka bulunuyor. Tüm bunlar yaşanırken Türkiye’de koronavirüs cezaevi kapısına dayandığı halde cezaevleri henüz boşaltılmadı. AKP-MHP iktidarı Üçüncü Yargı Paketi kapsamında hazırladığı infaz indirimi metnini Meclis’e sundu. Kamuoyunun özellikle dahil olmasını beklediği siyasi tutuklular kapsam dışında bırakıldı. Pakete tepki gösteren hukukçuların ardından aydın ve sanatçılar da gazetemize konuşarak söz konusu yasanın kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı; acilen eşitlik ve tahliye çağrısı yaptı.
‘Tarihi sorumluluk düşüyor’
SANATÇI ZÜLFÜ LİVANELİ: İnfaz yasası konusunda çok önemli bir noktadayız ve hepimize tarihi bir sorumluluk düşüyor. O da salgın döneminde yaşam hakkının ceza ve tutuklu evlerinde kalan ve tartışmalı duruşmalarda tutuklanmış olan düşünce insanlarını, akademisyenleri, sivil toplumcuları ve gazetecileri de kapsaması. Zaten Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların da bizden isteği bu yönde. En temel insan hakkı olan yaşam hakkının tutuk evlerindeki aydınları da kapsayacak şekilde genişletilmesi en büyük talebimiz.
‘İnsan olmak eşitliği gerektirir’
OYUNCU NUR SÜRER: İnfazda eşitlik ilkesine aykırı bir metin. Sadece düşündüğü veya yazdığı için insanları içerde bırakmanın anlamı yok. Her şeyi o kadar saçma şekilde terör kapsamına aldılar ki yazı yazan gazeteciyi de terör suçlusu sayıyorlar. O eşitliği korumalarını umut ediyorum. İnsan olmak bunu gerektiriyor.
‘İnsanlık suçu yaşanır’
MODACI BARBAROS ŞANSAL: Hukuk ne kadar engelli, ne kadar arızalı, ne kadar yetersiz olursa hukuk çerçevesi içine alınan kararlar da o derece özürlü olur. Bu af paketinin içeriğini Meclis’te cumhurbaşkanlığı sisteminde hazırlanmış bir proje olarak görüyorum. Tutukluların derhal serbest bırakılması gerekir. Bütün dünya ağır bir salgınla uğraşıyor. Cezaevlerine yansıyan bir salgın halinde unutmayın ki infaz görevlileri o cezaevlerini terk edip hükümlü ve tutukluları kilitli olarak bırakıp ayrılabilirler. Bu da müthiş bir insanlık suçu olur.
‘Yeniden düzenlenmelidir’
OYUNCU BERNA LAÇİN: Oturup yeniden infaz yasası ele alınmalı ve yeniden düzenlenmelidir. Akılla algılanabilecek bir durum değil. Yeniden bakıp düzenleme yapacaklarını düşünüyorum.
‘Devlet yaşam hakkından sorumlu’
SANATÇI İLKAY AKKAYA: Aslında ifade özgürlüğü kapsamında olan pek çok fiilden dolayı birçok insanımız “terör” başlığı adı altında uzunca bir süredir cezaevinde. İçinden geçtiğimiz şu salgın günlerinde hazırlanan infaz indiriminde şiddeti çağrıştırmadan düşüncelerini ifade etmiş insanların kapsam dışı bırakılması söz konusu dahi edilmemeli. Cezaevindeki insanların sağlık ve yaşam hakkı devlete emanettir. Ve devleti emanetine sahip çıkmaya çağırıyorum.
‘Toplumsal barış için şart’
SANATÇI METİN KAHRAMAN: Son yıllarda onbinlerce insan siyasi düşüncelerinden dolayı tutuklanarak cezaevine konuldu. Gazetecilerden sanatçılara, parti liderlerinden demokratik kitle örgütü temsilcilerine kadar iktidara muhalefet eden herkes bu süreçten nasibi aldı. Cezaevleri tıka basa dolu. İktidarın bugünlerde meclisten geçireceği cezaevleri yasası adaletli olmalı bu yasa cezaevlerinde bulunan bütün hükümlü ve tutukluları kapsamalı. Yani siyasi tutuklularda bu haktan yararlanmalı. Toplumsal barış ancak böyle sağlanabilir.
‘Bu yasa ölüme terk ediyor’
SANATÇI SUAVİ: Hiçbir ayrım yapmaksızın tüm insanlığı tehdit eden, adeta dünyayı kıskacına almış olan ölümcül Koronavirüs tehdidinden geçiyoruz hepimiz. Ülkemiz özelinde Koronavirüsten korunmanın bir parçası olarak gündeme alınan ceza infaz yasasını da bu yanıyla olumlamış ve heyecanla bekler hale gelmiştik. Ancak içeriğini öğrendiğimizde cezaevlerinde 300 bini bulmuş nüfusu özgürleştirici, yaşam haklarını onlara teslim edici olmaktan hızla uzaklaştığı ayrımcı bir yasa olduğunu üzülerek görüyoruz. Kendisinden yana olmayan, ötekileştirdiği insanları yok sayan, adeta ölüme terk eden bir yasaya doğru evrildiğini görmek hem üzücü hem de kabul edilebilir değildir. Bu yanıyla vakit varken cezaevlerinin infaz evleri, ölüm evleri ve gerçekten tabutluğa dönüşmeden mutlaka eşit ve ayrımsız olarak boşaltılmasını talep ediyoruz. Toplumsal barışın paylaşmaya ve dayanışmaya hizmet edeceğini umarak yeniden ele alınacağını ve içeriğinin eşitlikçi bir yasa olarak düzeltileceğini umuyorum.
‘Hücreleri parçalayalım’
TAYFA BANDİSTA MÜZİK GRUBU: Mevcut düzen dahilinde adaleti sağlamanın yegane yoluymuş gibi pazarlanan kurumlar olarak cezaevlerinin işlevsiz olduğunu hatta hapsetmenin kendisinin, zindanların bizzat varlığının suç teşkil ettiğini zaten biliyoruz. Hepimizin malumudur ki cezaevleri resmi kapasitelerin üstünde bir doluluğa sahip ve bu zaten sağlıksız bir uygulama olan kapatma aygıtları insan sağlığı yönünden çok risk teşkil ediyor. İktidarlarsa tıpkı yaşamın geri kalan alanlarında olduğu gibi tutuklu ve hükümlülerin sağlık haklarına dahil sorumluluk almak istemiyor. Covid-19 salgınının toplumsal yaşamı belirlediği bugün bu durum daha da ayyuka çıktı. Ve iktidarlar dahi dünyanın hemen her yerinde bir af yahut infaz düzenlemesini tartışmak zorunda kalmaktalar. Ancak yaşamın pek çok yerinde olduğu gibi af yahut infaz indirimine dair tartışmalar da üstü örtülü bir biçimde sürmekte. Biz bu tartışmaların mümkün olduğunca açık ve kapsamın mümkün olduğunca geniş tutulması taraftarıyız. Mesela siyasi tutuklular düşünce ve ifade özgürlükleri kapsamında derhal serbest bırakılmalılar. Siyasetin yahut fikir ayrılıklarının suç teşkil etmesi zaten gerçekçi değildir. İdeolojik bir dayatmadır. Doğrusu kurdukları sistem kendi sistemlerinin açığını da kapatamamaktadır. Hatta insan özgürlüklerinin önündeki en büyük engel olan toplumsal kontrol cezaevleriyle sınırlı kalmayarak toplumsal hayatın her alanını zindana çevirmiştir. Halk sağlığına dair kafa yormak ve önlemler almak yerine insanları evlerine kapatmak tek çözüm olarak sunulmaktadır. Gerçek olmayan bu fantastik dayatmaları kabul etmiyoruz. İçeride ve dışarıda hücreleri parçalayalım. Zindanlar yıkılsın çocuk parkı yapılsın.
‘Özgürlükleri için mücadele etmeliyiz’
YÖNETMEN VEYSİ ALTAY: Devlet yüzyıllardır ırkçılık ve ayrımcılık politikasını topluma empoze etmeye çalışıyor. Dünyanın virüsle mücadele ettiği bir süreçte hükümet infaz yasasındaki eşitsizlikte ısrar ediyor. Hepimizin görevi buna karşı sesimizi yükseltmek. Çünkü ifadelerinden dolayı cezaevlerinde olan siyasi tutuklular hepimizin aydınlık geleceğidir. Onların özgürlüğü için mücadele etmek zorundayız.
‘Sınırsız özgürlük zamanı’
YAZAR METİN YEĞİN: Büyük bir travma yaşanıyor dünyanın her yerinde. Hele cezaevlerinde olanlar için yani özgürlüklerini iki kere kaybedenler için tam iki katı daha beter. Bu yüzden yeni bir dünyanın başlangıcı için herkesin, cezaevindekilerin sınırsız özgürlüklerine kavuşmasının mutlaka gerekli olduğu bir zaman. Özellikle düşünceleri, politik tavırları nedeniyle cezaevinde olanların hala içerde tutulması bu travmanın karşısında hukuksuz olarak bir kez daha cezalandırılması manasına geliyor. Onun için herkes için sınırsız özgürlük…
‘Vebali ağır sonuçlar ortaya çıkar’
TİYATRO OYUNCUSU ARAM TAŞTEKİN: Bilindiği üzere koronavirüs bugün bütün dünyayı etkisi altına almıştır ve maalesef insanlık ailesi için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bilindiği üzere Meclis’e yeni bir infaz yasası getirildi ve bu yasaya düşüncelerinden dolayı yargılanan insanlar dahil edilmedi. Bugün önemli olan insanlık hayatıdır. İdeolojiler, siyasiler veya kimlikler değildir. Lütfen bu yasaya düşüncelerinden dolayı yargılanan insanları dahil edin. Yoksa yarın vebali ağır sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Videolar için Youtube kanalımızın linki:
https://www.youtube.com/channel/UCs_lZruzqiMrcCRcAQhqitg?view_as=subscriber