“Ruhunu yüzünde taşıyan insanları severim” Jim Morrison
Değerli Haydar Tekin’in anısına…
Rıfat Bayam*
Her ölümün erken oluşu gibi Heval Haydar’ın hayata vedası da ansızın oldu. Bizim için, ansızın olmasına rağmen, bu gerçek Haydar için hiç de öyle değildi.
O’nun, doğup büyüdüğü ve özgürlük mücadelesiyle tanıştığı memleketi Kozluk’a son gidişi ve orada geçirdiği son günleri adeta bilinçli bir veda gibiydi.
Yoldaşımız Haydar, cezaevi arkadaşlarının olduğu dost ve tanışların bulunduğu bir mecliste bu vedalaşmayı bütün yüreğiyle dolu dolu yaşadı. Dost canlısı ve sevecenliğiyle yanında bulunmayanları da görüntülü arayarak sıcak ve neşeli ortama dahil etti. Bu, onun bütünleştirici doğasıydı zaten. Öyle ki, Batman’dan İstanbul’a, oradan Avrupa ve Güney Kürdistan’a kadar herkesi arayarak hal hatır sorup her zaman olduğu gibi güldürdü, neşelendirdi.
Bu bağlantı sırasında közde hazırladığı çayı her zamanki paylaşımcı ruhuyla yanında olan ve olmayanlara sundu.
Sonra, o bahçede olanlar kadar olmayanlar da o keyfe ortak oldular.
O an bahçede olmayanlar, dostumuz Haydar’ın içinde olduğu muhabbeti özlemle hatta gıptayla yaşamak istedi. İşte Haydar Tekin’i farklı kılan da bu doğal, yapmacıktan uzak ve özlü karakteriydi. İçtenliği ve samimiyetiyle bütün ruhunu yansıtıyordu hepimize.
Sevgili Haydar Tekin’i tanıyan veya onunla beraber zaman geçirenler; onunla bir hikayesi veya onu hatırlayınca gülümseten bir anısı kuşkusuz olmuştur. Sempatikliği ile hepimizin sevgisini, görev aşkı ve çalışkanlığı ile de herkesin saygısını kazanmıştı.
Değerli yoldaşımız, ilkeli ve kararlı bir duruşa sahipti. Ancak güleç yüzlü ve doğaldı yine de. Cezaevindeyken spordan tiyatroya, teorik eğitimden diğer tüm örgütsel çalışmalara, açlık grevlerinden gündelik hayatın tüm pratiklerinde motive edici, dinamik bir moral gücüydü. O varsa kimse de stres, sıkıntı kalmazdı. Haykıra haykıra şiir okumayı severdi. Moral gecelerinde yatakhane penceresinden tüm koğuşlara okurdu şiirlerini, bütün koğuşları sesiyle coştururdu. Özellikle ‘Zilan Şiiri’ni okuyuşu hatıralarımızda canlı olup kulaklarımızda çınlamaktadır. Koğuşlar da ıslık ve alkışlarla karşılık verirdik bu coşkulu sese.
Hayat ve topluma katabileceği maddi-manevi hiçbir şeyini esirgemedi; fedakar ve özverili çalıştı her zaman. Cezaevinde olduğu gibi DEHAP Merkez ilçe ve İl başkanlıklarını yaparken de aynı azim, emek ve coşkuyla çalıştı.
Kuşkusuz pandemiden dolayı layık olduğu bir uğurlama töreni gerçekleştirilemedi. Yoksa binlerce insanın katılımıyla uğurlanacağından eminiz.
“Şimdi ağlamayın hiçbir mezarın başında
Hafifletmek için özlemin acısını
Üzülmeyin, çünkü yaşam
İlerlemekte sonsuz yaşama….” NOVALİS
Değerli Haydar’ı her ne kadar ölüm aramızdan almışsa da, onu unutturamayacaktır. Anıları, hikayeleri ve mücadelesiyle sonsuza dek yüreğimizde yaşayacaktır.
*Cezaevlerindeki tüm arkadaşlarım adına yazıyorum