Bir ay kaldığım Mardin E Tipi Cezaevi’ne girişte çıplak aramaya maruz kaldım. Çömel-kalk dahi yaptırıldı. Birçok kez kaldığım koğuştan ‘avukatın var, müdür görüşü’ gibi bildirimlerle alındım; ancak karşılaştıklarım avukat falan değil, istihbaratçılardı
Hüseyin Aykol
Manavgat S Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Zilan Demir, 21 Kasım 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Kesinlikle bilmenizi isterim ki, normal bir tutukluluk süreci geçirmiyorum. . Keşke sadece cezaevindeki bu tecrit işkencesiyle sınırlı bir yaşanmışlık olsa, yakalandığımda gördüğüm işkencenin bıraktığı travma bu tecridin etkisini kat be kat arttırıyor maalesef. Bir keşke de bu koşullarda her şeyi paylaşabilme imkanımın olmamasınadır. Acaba başıma ne geleceği endişesidir! Zira tutukluluğumun ilk 1-1.5 yılında istihbarattan aldığım tehditler nedeniyle ne gördüğüm işkenceyi ne cezaevlerinde uygulanan baskı ve tecritle beraber başkaca mağduriyetlerimi kimseyle paylaşamadım.
Cezaevine girmeden önce yıllardır ailemle iletişimim yoktu; cezaevinde de pandeminin etkisiyle kısıtlamalar ve ailemin ikamet ettiği şehirden uzak bir cezaevinde olmamdan kaynaklı kendilerine bile doğru-dürüst anlatamadım. Telefon konuşmalarımızda birkaç kez anlatmaya çalıştığımda da cezaevinin ‘haberleşme ve iletişim hakkından yoksun bırakma’ disiplin cezalarıyla karşılaştım, engellendim. Bahsettiğim cezaevi, Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’dir. Şimdi daha kolay anlaşılmak niyetiyle size kronolojik olarak olaylarla birlikte bugün halen tek tutuluyor olmamın hikayesini anlatmak istiyorum. Bu mektubumu da devam eden bu hukuksuz-keyfi tecrit uygulamasının teşhir edilmesi amacıyla yazmaktayım:
Ben 27 Haziran 2020 günü gözaltına alındım. Beni alan jandarmalar tarafından gece saat 01:00 gibi gözlerim bağlanarak zırhlı bir araca bindirildim. Yaklaşık bir buçuk saat sonra bir araziye gelindi. Orada darp, sahte infaz, cinsel tacizlere uğradım. Bu işkencelerden sonra 12 gün boyunca gözaltında mülakat birimi denilen kişilerce baskı-işkence tehditleri altında hazırlanan ifadeleri kabul etmek zorunda bırakıldım. Gözaltında ilk gün avukat kısıtlaması kararı verilerek işkencenin açığa çıkması engellendi. Gözaltının son günü CMK’dan gönderilen atanmış bir avukat, hazırlanan ifadeleri imzalayıp gitti. Cezaevine götürülmeden önceki son detaylı muayenede doktor bedenimde darp izlerini görerek darp-cebir raporu hazırlamak istedi. Ancak mülakat birimi personelleri ‘darp falan yok, yakalanırken direndiği için öyle oldu’ diyerek doktora engel oldular. Ben ise ‘devletin askeri devletten habersiz işkence yapmaz, kimi kime şikâyet edeceksin ki’ düşüncesindeydim.
Tutuklanmama karar verilmesiyle Mardin E Tipi Cezaevi’ne götürüldüm. Aynı mülakat birimi gerek cezaevine götürdükleri sırada gerekse de cezaevine girişte tarafsız suç grubuna geçmem için baskı yaptı ve tarafsız dilekçemi bizzat alana kadar cezaevi girişinden ayrılmadılar. Hatta bu nedenle cezaevi kolluk görevlileriyle aralarında tartışma yaşandı. Bir ay kaldığım Mardin E Tipi Cezaevi’ne girişte çıplak aramaya maruz kaldım. Çömel-kalk dahi yaptırıldı. Birçok kez kaldığım koğuştan ‘avukatın var, müdür görüşü’ gibi bildirimlerle alındım; ancak karşılaştıklarım avukat falan değil, istihbaratçılardı. 19 Ağustos 2020 günü Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildim. Elazığ’da da tarafsız dilekçesi verdim. Pandemi nedeniyle de 14 gün karantinada tutuldum. Kaldığım tekli odada yaşadığım acil bir enfeksiyonel bir rahatsızlık sonucu geçirdiğim baygınlıkla acile kaldırıldım. İlk müdahale sonrası sevk edildiğim uzman bir doktorun ‘şerefsiz, terörist; teröristi muayene etmiyorum, ben şehit yakınıyım’ sözleriyle linç girişimine uğramamla cezaevine döndüm.
İşte bu olay benim için bir dönüm noktası oldu. Hipokrat yemini eden bir doktorun acılar içinde kıvranan bir insanı muayene etmemesini de bir yana bırakıyorum; kolluk kuvvetleri refakatinde saldırması artık hiçbir şekilde can güvenliğimin olmadığını, bana gösterdi. Her ne kadar doktor hakkında şikayetçi olduysam da sonuç alamadım. Ağrılarım için bu kez revire çıktım. Revirdeki hekim de hastanedeki doktoru savunarak, “Sen nasıl devletin memuruna güvenmezsin, sana zehir mi verecek” sözleriyle beni revirden kovdu. Tüm bu yaklaşımlar, artık benimle görüşmek isteyen istihbaratçılarla görüşmediğim içindi. 30 Aralık 2020 günü taraflı koğuşa geçmek için dilekçe verdim. Bunun üzerine Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, benim tekli odalarda bulundurulmam için karar aldı. Cezaevi tecrübem olmadığı için bu karara itiraz dilekçesi veremedim. Tek başına tutulduğum için de, bana bu konuda bilgi veren olmadı. Elazığ’da bir buçuk yıl kaldım. Cezaevi taşındığı için beni de Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’ne 23 Şubat 2021 günü sürgün ettiler.
Tarsus’ta çıplak aramaya maruz kalmadım. Taraflı mahpusların koğuşuna verildim. Ancak yargılanmadığım davanın karar duruşması için Mardin’e götürüldüğümde, daha önceki istihbaratçılar tarafından tehdit edildim. Bunu duruşmada söyledim; nitekim duruşma zaptında bu var. O gün hakkımda karar verilmedi. Karar duruşması 7 Ekim 2022’ye ertelendi. Tarsus’a döndüğümde benim tekli odaya alınacağımı ilettiler. 7 Ekim’de verilen karar ağırlaştırılmış müebbet oldu. 10 Ekim günü, bana verilen ceza sanki kesinleşmişçesine tekli odaya alındım. Maruz bırakıldığım haksızlığı mecliste milletvekili Fatma Kurtalan dile getirince, 15 Aralık 2022 günü Manavgat S Tipi Cezaevi’ne sürgün edildim.
Halen Manavgat S Tipi Cezaevi’ndeyim. Burada da yine Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tekli odada tutuluyorum. Uzun süreli mağduriyetimin elimden geldiğince insan hakkı savunucuları aracılığıyla gündeme alınmasını istedim. Nihayetinde tecrit kapısına bir nefes alabilecek delik açabildik ve Mayıs ayı itibariyle ‘aynı odaya verilmediğim’ arkadaşlarımla ortak sohbet-spor faaliyetlerinden yararlanmaya başladım. Beni diğer tutuklu ve hükümlülerle aynı odaya vermeme kararı alan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun değerlendirmesi, ‘Zilan Demir birlikte kaldığı tutuklu ya da hükümlülere bomba eğitimi verebilir’ diye gerekçelendiriyordu. Şimdi diğer tutuklu ve hükümlerle ortak spor ve sohbete çıkmamda sakınca görülmediğine göre, söz konusu arkadaşlarla aynı odada kalabilirim diye düşünüyorum.
Bu yüzden, aynı odaya çıkarılmak için talepte bulundum. Ama İdare ve Gözlem Kurulu, yine tekli odada kalmam yönünde karar verdi. Yine itiraz edeceğim. İtiraz yollarının tümünü kullanmaya niyetliyim. Bana ortak spor-sohbet hakkının tanınması Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) başlattığı incelemeye denk gelmiştir. Zira TİHEK inceleme sonrası, benim spor-sohbet hakkımı kullanabildiğim için bulunduğum ortamın tecrit olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti.
Bu aşamada, benim tek isteğim en azından şu veya bu şekilde verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis cezam onaylanmadan normal bir süreç geçirmektir. Cezası onaylanmadan böylesine ağır koşullarda kalan kişi, benden başka var mıdır? 30 yıldır içeride yatmakta olan kişilere soruyorum; onlar böylesi bir durumu hatırlamadıklarını söylüyorlar. Tek başına tutularak uğradığım mağduriyeti kamuoyuna duyuracağınızdan eminim. Görevlerini tüm zor koşullara rağmen yapan gazetecileri de sizin şahsınızda selamlamak isterim.”
* * *
Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Ozan Alpkaya, 26 Kasım 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Burada durumlarımız stabildir. Zaten hücre hapishaneleridir. Kişiyi tamamen izole edip, yalnızlaştırma üzerine kurgulamışlar. Sahi Kürtçe kitapları bize verebileceklerini söylediler. Bunu olumlu bir gelişme olarak not ediyoruz. Ancak bizlerin orta katlarda tutulurken; üst ve alt katımıza adli ya da cemaatten yargılanan kişilerin konulmasına karşı yaptığımız başvurulardan henüz bir sonuç alamadık. Böylesine tehlikeli konumlanmaya karşı itirazlarımız sürüyor, sürecek.
Ülke ve dünyadaki halleri zaten siz bizden daha iyi izliyorsunuzdur. Ortadoğu yine savaş sarmalına sokuldu. Küresel hegemonik güçlerin bu coğrafyayı boş bırakmayacağı aşikar. Halklar kendi sorunları için çözüm üretemezse, bu krizli haller böyle devam edecektir. Demokratik siyaset bu nedenle önemli ve değerlidir. Bunun sorumluluğu hissedilmeyince 3-5 demeçle marjinal kalınıyor. Oysa tüm toplumsal sorunlar dert edilemiyor, bunun sorumluluğuna göre politika üretilemiyor. Son seçimde halklar ölüm ile sıtmaya teslim edildi. İki listeyle seçime girilmiş olması ciddi bir zaafı gösterdi. Eğer basit ve dar hesaplar aşılmaz ve demokratik siyaset rolünü oynamaz ise Gazze görüntüleri ortadadır. Ortadoğu bileşik kaplar misali birbirine bağlıdır. Bugün Gazze, yarın Amed ya da bir başka yer… Hasılı kelam demokratik inşa ve siyaset karınca misali uzlaşmayı, her ağacı, taşı, dereyi sarıp, sarmalamayı gerektiriyor. Hamit Bozarslan’ın “Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi” kitabı bu süreçleri takip edenler için fena bir kaynak değil. Gazeteci dostlara selamlar…”
* * *
Özgür Gündem gazetemizin Nöbetçi Yayın Yönetmeni kampanyasına katılan 100 kişiden biri olan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can açık cezaevine sevk edilip, oradan da denetimli serbestlik ile tahliye edilmesi gerekirken, halen Marmara 5 nolu L Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Kendisinin hukuki durumu 19 Aralık 2023 günü yeniden görüşülecek. Zaten çok ciddi sağlık sorunları olan Celalettin Can’ın bir an önce tahliye edilmesini talep ediyoruz.
MEKTUBU GELENLER:
Zilan Demir – Manavgat S Tipi Cezaevi
Celalettin Can – Silivri 5 nolu L Tipi Cezaevi
Ozan Alpkaya – Sincan 1 nolu Yük. Güv. Cezaevi