Bu başlığın altında düşünüp bir şeyler yazma fikri Enes Kara’nın intiharı sonrasında aklımdan geçmiş, fakat olayın duygusal ağırlığı altında elim bir türlü klavyeye gidememişti. Enes, son nefesini vermeden önce katilinin adını kanıyla yazan kurbanlar gibi, kaydettiği videoda onu ölüme iten faillerin robot resmini net bir şekilde çizerek gitti. Arkasından haklı bir öfke ve isyanla Türkiye’deki tarikatlar olgusunu tartıştık en çok. Ne ki ortada bir azmettirici daha vardı, onu konuşmaya pek sıra gelemedi: Zehirli ebeveynlik. Babanın, oğlunu ölüme giderken bile duymazdan gelme kararlılığı, bu konudaki ısrarlı sağırlığı bizi dehşete düşürdü evet, ama sanki olayın bu tarafı münferit bir babalık hali olarak kayda geçti. Meselenin ebeveynlik kefesi, sözde ‘seküler’ devletin dini tarikatlarla aleni ittifakı kadar masaya yatırılmayı hak ediyor oysa.
Hayat tuhaf sürprizlerle dolu! O günlerde elimin varamadığı klavyeye şimdi sarılmama, hiç beklenmedik bir yerde karşıma çıkan başka bir babalık vakası vesile oldu. Abbas Kiarostami’nin oğlu tarafından paylaşılan bir video izledim az önce ve mideme yumruk yemiş gibi oldum. Evet, sinemaya az buçuk gönül indirmiş herkesin tanıyıp sevdiği, İranlı efsanevi yönetmen Kiarostami’den bahsediyoruz; filmlerini iyi bildiğimiz ancak baba kimliği hakkında fikrimiz olmayan Kiarostami’den.
O ki, sinema kariyeri öncesinde çocuklarla çalışmış, onlar için kitaplar tasarlamış, Şah döneminde çocuk ve gençlere dönük kültürel işler üreten Kanoon adlı meşhur kurumda aktif rol almış, sonrasında “Ev Ödevi” (1989) “Arkadaşımın Evi Nerede?” (1987) gibi çocukları merkeze alan birbirinden önemli fimlere imza atmış, Godard’ın “sinema onunla bitti” diyerek tanrı katına yerleştirdiği bir isim.
Ama işte kurmacanın ışıltılı dünyası, bazen yalın hakikatin kısacık göz kırpmasıyla bir anda solabiliyor. Kendisi de sinemacı olan oğlu Bahman Kiarostami’ye ait ‘home movie’ dedikleri türde 16 dakikalık bir kısa video, bütün bu kariyer ve itibarın üzerine gölge düşürmeye yetebiliyor. Oğul Kiarostami’nin önce Telegram uygulaması üzerinden paylaştığı, sonra YouTube’a da yüklenen “Sülük” (Leech) adlı bu sarsıcı videosu, babasının “Ev Ödevi” filminden bir alıntıyla başlıyor. Yönetmenin dış sesi “Dürüst olmak gerekirse, oğluma ev ödevi yaptırmakta zorlanıyorum. Sorun acaba benim oğlumda mı diyerek, konuyu araştırmak üzere kamerayla okula gelmeye karar verdim,” diyor. Sonra ev ödevine dair, o sırada 10 yaşlarında olan Bahman’la yapılmış ve filmde de yer verilmiş olan röportajı izliyoruz. Derken beş yıl sonrasına atlıyoruz. Kiarostami, “Son filmimdeki karakterlerden biri şu an yanımda, artık koca bir oğlan. Sınav sonuçları geldi, yedi dersten çakmış… Onunla baba olarak değil, işim gereği konuşuyorum şimdi,” diye söze giriyor; karşımızda ise kamera önünde olmaktan rahatsızlık duyduğu her halinden belli genç bir Bahman var. Babanın bu takdimini, son derece rahatsız edici bir sorgu ve psikolojik şiddet seansı izliyor. Sık sık gözünü kaçıran, sorulara kısacık yanıtlar verip genelde susan oğlunu sülüğe benzetiyor Kiarostami, sen asalaksın diyor, dersleri ihmal etmesine sebep olarak gördüğü sinema tutkusuyla alay ediyor, yaptıklarını değersizleştiriyor, habire azarlayıp aşağılıyor… Daha fenası çocuğun yüz ifadesi, çekimden önce hırpalandığı, hatta muhtemelen darp edildiği izlenimi de veriyor.
Kameranın, görüntülenen şahsın rızası hilafına böylesine kötüye kullanımına, ancak televizyonların reality show’larında rastlanabilir. Elbette Kiarostami bu görüntüleri bir filmde kullanmak için çekmiyor; kendi ifadesiyle oğluna “ileride izleyip durumunun sorumluluğunu kabul etmesi” için bir belge bırakmak istiyor. Ama işte, Bahman’ın videosunun gösterdiği gibi, en ufak bir müdahele gerektirmeden “Nasıl baba olunmaz?”ın belgesine dönüşüyor. Yanlış ebeveynliğin laneti!
“Sülük”, çocuğun zayıf notlarını gösteren karne görüntüleriyle devam ediyor. Yaklaşık bir 10 yıl sonra, bu sefer Bahman kendi rızasıyla kamera karşısına geçerek kameranın gerisindeki babasıyla bir diyalog daha çekmeyi deniyor. Babanın payına düşen, yine aynı üstenci dil, aynı psikolojik şiddet…
Demek ki zehirlik ebeveynlik sınıf, kültür, eğitim farkı gözetmeyen, aile denen kurumun ruhuna işlemiş hayli köklü bir illet. Enes’i öldüren zehir, öldüremediği başka çocukların ruhunu örseliyor. Bu videoyu gördükten sonra Kiarostami filmleri hakkında ne hissedeceğimi bilemiyorum. Korkarım baba ve oğul kimliğim ile sinema tutkunu tarafım birbiriyle kavgaya tutuşacak.
“Sülük” adlı videoyu izlemek isteyenler için (İngilizce altyazılı):
https://www.youtube.com/watch?v=qvTDJaXVrEk