Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ‘Makus kaderden kaçış yok’ başlıklı yazıya ilişkin Ragıp Zarakolu ve Arti Media hakkında suç duyurusunda bulundu
Gazetemizin yazarlarından Ragıp Zarakolu’nun kaleme aldığı ve Artı Gerçek ile Evrensel’de yayımlanan “Makus Kaderden Kaçış Yok” isimli yazı hakkında suç duyurusu yapıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yaptığı başvuru kapsamında Zarakolu dışında Arti Media hakkında da suç duyurusunda bulunuldu.
Yazı sonrası bazı çevrelerden darbecilik suçlamaları gelmişti. Bunun üzerine açıklama yapan Zarakolu, yazının iddia edilenin aksine darbe karşıtı bir içeriğe sahip olduğunu söyledi.
Yazının Artı Gerçek’te Erdoğan ve Menderes’in fotoğrafıyla paylaşılması sonrası Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik tepki göstermiş, Zarakolu’nu “darbecilik” ile itham etmişti.
Bunun üzerine Ragıp Zarakolu bir açıklama yapma zorunda kaldı.
Zarakolu’nun yaptığı açıklama şöyle: “Darbe karşıtı bir yazının bu kadar ters yorumlanması, anlaşılır bir şey değil. Cumhurbaşkanılığı sözcülerinin yazıyı yeterince okumadıkları anlaşılıyor. Hayatım darbelere, darbeci eğilimlere karşı mücadele ile geçti. 1960-61 yılını Mebus Evleri diye anılan İsrail Evlerinde geçirdim. Siyasi tutsak aileleri ile ilk kez orada karşılaştım. Yassıada’da zulüm altında olan mebusların çocuklarının okulda ‘düşükler’ diye aşağılandığına tanık oldum. Onlarla dayanışma içinde oldum. Yassıada’da yapılan aşağılama ve işkencenin ilk tanıklıklarını dinledim. Daha sonra faillerinin askeriye içinde nasıl yükseldiklerine, 90’lı yıllarda nasıl kirli bir savaş yürüttüklerine tanık oldum. İnsan haklarına duyarlı olmamın, üniversite yıllarında bir darbeden medet ummamamın nedeni belki de bu. 12 Mart Darbesini hapiste geçirdim, 20 yıl pasaport alamadım. Doktoram yarım kaldı. 12 Eylül darbesini tehdit altında yaşadım. 28 Şubat günlerinde, 12 Eylül idamlarını anlatan bir kitabı ve 12 Eylül darbesinini sembolik olarak yargılayan Hannover Tribünalinin belgelerini yayınladığım için mahkemeye verildim. Başkanım Akın Birdal suikaste uğradı. Eşim Ayşe Nur hakkında ölüm döşeğinde davalar açılmaya devam etti. 2006 yılında şu anda iktidarın payandası olan bir çevre tarafından Hrant Dink ile birlikte hedef gösterildim. 2007 yılında kaos planı gerçekleşmedi ise, bunun nedeni Hrant Dink’in iğrenç katline gösterilen ve toplumun her kesimini kucaklayan vicdan patlaması idi. Darbe heveslileri Hrant’ı katletmekle kendi ayaklarına ateş ettiler. 2011 yılında saçma gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklandım. Beni tutuklayan, ulusal ve uluslararası tepki üzerine daha mahkeme başlamadan beni serbest bırakmak zorunda kalan ekip, polisi, savcısı, hakimi ile hapiste şu an. 2015 darbe girişimi / karşı darbesi de bana dokunmadan geçemedi ne yazık ki. Kıssadan hisse: İnsan hakları ve adalete bir gün her kes muhtaç olabilir ve olacaktır.”
HABER MERKEZİ