Hüseyin Deniz
AKP iktidarının 2018’den bu yana devam eden ekonomik krize karşı peş peşe açıkladığı paketler tutmadı, yerini “yeni ekonomi” politikaları aldı. Çarşamba günü Katar’dan ayağının tozuyla gelip açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha, “Yatırım, istihdam, üretim, ihracat temeline dayalı düşük faiz dengeli kur ile üretimi ve istihdamı adım adım ileriye taşıma” kararlılığına vurgu yaptı, “yeni ekonomi” açılımını övdü. “Ne yaptığımızı biliyoruz” dedi.
Bir gün önce ise Merkez Bankası’nın BOTAŞ’a yüklü miktarda döviz aktardığı basında yer aldı. Sonraki gün de benzin 77 kuruş zamlandı; 9.60’tan satılan benzin litresi çift rakama çıkarak, 10.35 lira oldu. Bir yıl önce benzin litresi 6.86 lira idi. Artış yüzde 50’nin üzerinde.
Dolar ise MB’nin müdahalesine rağmen çıktığı 13.60 liradan aşağı inmiyor Geçen yıl bu zaman o da 7.45 lira idi. Katarla Swap anlaşmasına rağmen döviz bürosunda bir dolar 14.05 liradan satılıyor. Bu arada düşük faiz denilmişken, Hazine son çıktığı ihalede bileşik faiz oranı iki yıllık yüzde 21.3, 5 yıllık yüzde 22.60 ile borçlandı. Merkez Bankası’nın PPK faizi ise yüzde 15. Yani? İçerde para vermek için faizi düşür, para bulmak için dışarıya yüksek faiz ver. Nereye kadar gidecek?
Erdoğan, Katar dönüşü “Tüm bakanlıklarımıza, kurumlarımıza talimat veriyorum, girdi maliyeti ve kurdaki yükselişle izah edilemeyecek şekilde artış yapan kimsenin gözünün yaşına bakılmayacaktır” diyordu.
Gel gör ki neredeyse her alanda fiyatlar uçuşa geçmiş. Örneğin 50 kg. un torbası bu yazın ortasında 170 lira idi. Şimdi 300-320 lira. Artış yüzde 76-85. Bu arada ulusal süt konseyinin çiğ süte yaklaşık yüzde 47.0’lık bir zam ile sütün litresini 4.70’e çıkaran kararı almasının ardından süt sanayicileri de zam hazırlığına başladı. Blomberg HT’nin haberine göre, peynir, yoğurt, tereyağına yüzde 45-60 arasında bir zam yapılacak. Yani bir litre sütü bakkalda 9 lira yerine 13 liradan alabileceğiz. Bu durumda süt üreticisi ile süt tüketicisi arasındaki fiyat farkı yaklaşık yüzde 200’e çıkıyor. Ki Ziraat Odaları Birliği (TZOB) de birçok gıda maddesinde üretici ile marketlerdeki fiyat farkı yüzde 200’i aştığını duyurdu.
Akaryakıt ve kur artışlarından sonra bu zamların ömrünün ne kadar olacağı şimdiden tartışılıyor. Bu gidişle yılbaşından sonra yeni bir zam dalgasıyla karşı karşıyayız demektir. Açıktan olmasa bile gizli gizli yapılacaktır. 2021’in son ayında enflasyonun TÜİK rakamlarıyla bile yüzde 25’i bulması hiç sürpriz olmaz.
Bu kadar artış ile çarklar nasıl dönecek. Dönse kim nasıl alacak? Yani ürettiğini satamama krizi baş gösterecek. Küçülmelere gidilecek. Peşinden işten çıkarmalar gelecek. İktidarın sağladığı olanaklar çerçevesinde artık işten atmak hiç zor değil. Her an kendisini Kod 29 ile kapının önünde bulabilir. Ve eğer bu süreçte kendisine şu ve bu şekilde bir belge imzalatılmış ise. Örneğin, “işyerinde şöyle bir hata ya da kazaya sebebiyet verdim, şu müşterinin zarar görmesine yol açtım, ya da şu kadar hasar oldu, ya da iş yaparken işyeri malına şu kadar zarar verdim vs…” Böyle bir kağıt imzalamış iseniz, beş kuruşsuz işten çıkarılırsanız, şaşırmayın. Rekor büyümeye karşı rekor enflasyon, rekor yoksulluk ve işsizlik.