Saray Rejimi yaşamın her alanını işgal etmek için bütün olanaklarını harcıyor. Ordu, polis, adliye, basın, bürokrasi, para, silah, istihbarat… Tüm bu olanaklara, şatafatlı iktidarına rağmen saraydaki adam Yeşilçam filmlerindeki zengin ama sevgiden, mutluluktan uzak karakterler gibi mutsuz. Her şey var ama bir şey eksik. Gazete ve televizyonların %99’unu ele geçirmek hegemonyayı sağlamadı. Rejimin “İşte bu onların sonunu getirecek” düşüncesiyle işgal ettiği her kale anında patatese dönüştü. Elde kalan patatesleri milli ve yerli törenle halka dağıtmak, patates verip oy almaya çalışarak ilk belediyecilik yıllarına dönmek saraydaki adamın mutsuzluğuna mutsuzluk kattı.
Havuç ve sopa taktiği AKP’nin rakiplerini pist dışına atma konusunda en başarılı biçimde kullandığı bir taktik. Geçmiş günlerde Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ı astronomik meblağlarla ikna etmek merkez sağ kalesinin çöküşüne sebep oldu. AKP’ye galiz küfürler eden SS, Numan Kurtulmuş gibi ilkesiz sağcıların altına koltuk vererek muhalefete küfür etmelerini sağlamak takdir gerektiren başarılardı. AKP’ye biat etmeyi reddedenler kriminalize edilerek ya hapse ya sessizliğe gömüldüler. Ne var ki, rejim bünyesine ne katarsa katsın kültürel hegemonyasını kuramadı. AKP’li siyasetçi prototipi Yeliz lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı ortalamasını aşamadı. Rejimin gazetecilik alanında önde gelen temsilcisi Cem Küçük, televizyon yorumcusu Rasim Ozan Kütahyalı, “ülke üzerinde oynanan oyunları” önceden görerek tehlikeleri haber veren Osman Gökçek sarayın kare asını oluşturdu. Onca para ve olanak karşısında sarayın fikri, kültürel temsilcilerinin durumunun epey içler acısı olduğu gerçeğini saraydaki adamda görüyor. Propaganda memuru Fahrettin’in üzerinde büyük yük var. Büyük umutlarla transfer edilen Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit gibi eski yıldızlar Yeşilçam’dan getire getire, “Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla” repliğini getirdiler. Star TV İbrahim Tatlıses’i köpürtmeye çalışsa da “İbo Show” prime time’daki miadı doldu, alacakaranlık kuşağında yayınlamaya başlarsa şaşmamak gerekir.
Saraydaki adam ne yapsa olmuyor. Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor. “Sevgi kuşun kanadında, ökseyle sapanla vurursun da tutamazsın” bilge sözü yakasını bırakmıyor. Propaganda memuru Fahrettin bir süredir “Solcuların kültürel hegemonyasını kıracağız” benzeri sözler geveliyor. Rejimin neden yarım kaldığını anlamaya başlamış gibi görünüyor. Meşruiyet ve rıza üretemeyen bir iktidarın tehlikede olduğunu seziyor. Eski derin devletin övgüsüyle işe başlayan Kurtlar Vadisi dizisinin AKP tarafından sübvanse edildikçe senaryonun “icraatın içinden” programı kıvamına gelişini deneyimlediler ve politik sonuçlarını aldılar. Diriliş Ertuğrul, Abdülhamid, Teşkilat vb. dizilerle kültürel hegemonya değilse de kendi tabanlarında sanal gerçeklik duygusu yaratarak duygudaşlık yaratmayı başardılar. Ahladın tadına varan ayı misali rejim yanlıları bütün güçleriyle kültürel hegemonya kurmak için seferber oldular. Kolay bir zafer olmayacağının, kaba kuvvetle, parayla sonuç alınamayacağını onlar da biliyor. Kendilerine güvendikleri tek nokta “Ben sanatıma bakarım” diyerek saraya kapaklanacak şahsiyetler. Keklik avlamak için tuzağın içinde öten bir keklik lazım.
Sabah gazetesi uzun zamandır röportaj adı altında muhalif sanatçıları yokluyor. Yerinden oynamaya hazır taşları belirliyor. Saray sözcüsü İbrahim Kalın, Alevi kimliğini kullanarak saraya meyilli olanları etrafında topluyor. Sabah gazetesine röportaj verdikten sonra rejim tarafından fahri doktora unvanıyla ödüllendirilen Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık, şirketiyle anlaşmalı sanatçılara “Ekmeğimize bakalım” vulgerliğiyle rejime karşı söz söylememelerini öğütlüyor, havuz medyası dizilerine halk müziklerini veriyor. İbrahim Kalın’ın söylediği klişe söz yığması şarkıya eşlik eden Erkan Oğur’un yine Kalan Müzik marifetiyle sürece dâhil edildiği anlaşılıyor.
Saray Rejimi’nin otokratik diktatörlüğünü garantiye almaya çalıştığı son düzlükte, nefessiz kalmış rejime nefes vermeye heves edenlerin halkların gönlünde hiç olacağını, saray sözcüsüyle birlikte “Hiç Oldum” şarkısı söyleyip silinip gideceklerini bir kez daha hatırlatmak yine bizim görevimiz olsun.