Kürtçe ödev verdiği için görev yaptığı İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden uzaklaştırılan Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Bekir Tank, gazetemize konuştu. Akademisyen Tank, ‘Yüzyıllık bir inkâr meselesi bu’ dedi
Reyhan Hacıoğlu/İstanbul
İstanbul Ticaret Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Bekir Tank, 2017’de öğrencilerine verdiği 2 metnin Kürtçe’ye çevrilmesi ödevi nedeniyle “bölücülükle” suçlanarak, okuldan uzaklaştırıldı. 2017 yılında Rektörlük tarafından hakkında soruşturma başlatılan Tank’ın, 31 Ağustos 2020 itibarıyla sözleşmesi sonlandırılarak, okuldan uzaklaştırıldı. Yaşadıklarını gazetemize anlatan Tank, 13 Ocak 2017’de öğrencilerine İstiklal Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini Kürtçe’ye çevirmeleri için ödev verdiğini ve dersin seçmeli olduğunu, bu dersle birbirlerine karşı önyargıları ortadan kaldırmayı amaçladığını ancak okulun kendisini tecrit etmeyi seçtiğini belirtti.
Yanlıştan dönmelerini bekledim
“Ödev verdiğim gün direk dersten el çektirildim ve hakkımda soruşturma açıldı. Soruşturma öğrencileri din, dil, ırk üzerinden tahrik edip ayrımcılık yapmak suçlaması olarak başlatıldı” diyen Tank sonrasını ise şöyle anlattı: “Sonra kınama cezası verildi. Fakat ceza verilmesine rağmen ders vermediler. Dekanlığımız her dönem dersin hocası olarak ismimiz yazılıyor olmasına rağmen ders vermek yerine bir tecrit uygulaması tercih etti. Buradaki amacımız önyargıları yıkmak, sözde olan kardeşliği pratiğe de yansıtmaktı ve meseleyi bu yanlışlık üzerinden ele almaktı. Bu yanlıştan dönmelerini bekledim fakat bunu yapmadılar ve böyle bir son olunca ben de meseleyi kamuoyuyla paylaşmayı gerekli gördüm.”
‘Tecrit etmeyi seçtiler’
3 yıl boyunca hiç ders almadığını ve başka bölümden dahi ders almak istediğinde verilmediğini belirten Tank, “Kendi alanım Siyasi Tarih olduğu için Uluslararası İlişikler bölümünden de ders istedim. Dedim ki madem bu dersi vermiyorsunuz bari diğer bölümlerden ders alayım. Eğer ben buradan maaş alıyorsam, öğrencilerime ders vermek isterim. Ama onlar hiçbir şekilde ders vermemeyi tercih ettiler” dedi. Amacının önyargıları yıkmak olduğunu belirten Tank, “Bu öğrenciler belki Kürtçe’yi bilmez ama gider Kürt öğrenciye veya Kürt hocaya danışır. Ve ‘gel bu tercümeyi birlikte yapalım’ der. Amacımız dediğim gibi bir farkındalığa dikkat çekmek ve böyle bir dokunuşu sağlamak. Birbirlerine dokunmalarını, birbirlerine görmelerini sağlamak” diye belirtti.
‘Hocalar ikiye bölündü’
Okulun kendisine verilen ceza için tutumunu da değerlendiren Tank, “Okulun hepsi aslında bu gerekçeyi haklı bulmadı. Bu ödev öyle müfredatta değildi ve aykırıydı, zaten ben bunu kabul ettim. Ama müfredat dediğimiz şey bir tabu değildir. Sonuçta bir üniversite ise burası üniter bir yer olması lazım. Ve ben de böyle bir ödev vermişim. Bunun muhatabı öğrencilerdir. Hocaların bir kısmı müfredata aykırı görmekle birlikte normal olduğunu bir kısmı da derhal ilişkimizin kesilmesi gerektiğini belirtti. Tabi şöyle bir şey vardı. Bu yöndeki bir karar ağır bastı” diye anlattı. “Bu bir günlük şey değil bu yüz yıllık bir inkârın sadece bir yansımasıdır” diyen Tank şöyle devam etti: “Bu başlı başına bir insanlık suçudur. Eğer biz Amerika ya da başka bir ülkedeki ırkçılığı lanetliyorsak aynı şekilde buradaki ırkçılığı da görebilmeliyiz ve bunun da ırkçılık olduğunu fark etmeliyiz. Ki burada ben sanıyorum bir İstanbul’da, Ankara’da, Erzurum’da her yerde Kurtuluş Savaşı’nda ölen Kürtler bütün bunları burada bırakıp sadece coğrafi olarak Kürtlerin bir zamanlar yaşadığı yere hapsedilsinler. Buralar ve yaşadığımız her yer oradaki herkesindir. Dolayısıyla buralarda bir Türk gibi elbette bütün halklar yaşama hakkına sahiptir.”
‘İnsani değerler söz konusu’
Yaşananlara karşı mücadele etmek gerektiğini belirten Tank son olarak şunları belirtti: “Bu durumu Kürt Türk çatışması gibi dar bir yere sıkıştırmak yerine rejimin lehine sonuçlanacak tartışmalara dönüştürmemiz gerekir. Mesele evrensel ve insani değerler üzerinden bakılmalı. Böylece bu ırkçılık üzerine gitmek ve bunu aşmak yönünde çaba sarf etmek olmalı. Bizim seçimlerimizle belirlemediğimiz milliyet, renk ve dil gibi özellikleri zenginlik görmek yerine düşmanlaştırmayı, ötekileştirmeyi seçen bir anlayış var ki bu zaten insanlık dışı. Biz işte buna karşıyız, karşı olmalıyız.”