Aylardan beridir ülkenin baş gündemini işgal etmekte olan seçimler süreci AKP-MHP ve eklemlenen diğer bağlaşıkları-nın zaferiyle nihayetlendirildi. Yoksullaştırma ve ötekileştirilmenin pençesine mahkûm edilen, şiddet politikaları, tehdit ve nefret diliyle neredeyse her anları cehenneme çevrilmiş olan on milyonlar bu seçimleri bir çıkış kapısı olarak görüp büyük umut bağlamışlardı. Belki her şey güllük gülistanlık olmayacaktı ama biraz olsun nefes alabileceklerdi. Her iki turun iktidar lehine sonuçlandırılması nedeniyle bu beklenti hayal kırıklığına yol açtı.
Yoksulluk ve işsizlikle boğuşan, sosyal yardımlara muhtaç edilen, iş ve kadın cinayetlerinde can veren, savaşlara sürülen milyonlarca emekçi, çiftçi, esnaf, öğrenci ve işsiz ise iktidar bağlaşıklarının seçim zaferini kutlamak için hıncahınç alanları doldurmuştu. Bu kutlamalarda cinayet ve yaralamalar da yaşandı. Evet, bu seçimler asgari demokratik koşullarda yaşanma-mış, küresel ve bölgesel birçok hegemon yapı da çeşitli biçimlerde iktidar lehine sürece müdahil olmuştu fakat ne bu gerçek ne de derin yapıların müdahalesi bu sonucu tek başına açıklayamamaktadır. Donanımlı ve örgütlü bir halk, dünyanın her yerinde benzer iktidarları alaşağı edebilir. Türkiye’de dünden bugüne “başarılı siyasetçi ve lider” olarak tanımlanan pek çok siyasetçinin, ortalama demokratik değerlerin içselleştirildiği herhangi bir ülkede bırakın lider ve iktidar olmasını, siyaset sahnesinde bir ay kalması dahi mümkün olamazdı.
Gerek geçmiş hükümetler gerekse AKP ve bağlaşıkları döneminde olsun, dünden bugüne yarattıkları çoklu kriz ve yıkım-lara rağmen hala geniş toplumsal destek bulabiliyor ve kendilerini tekrar tekrar alternatif olarak sunabiliyorlarsa, bunda temel etkenin ideolojik tahakküm ve manipülasyon olduğu görülebilir. Türklük, tarihsel gerçekliğinden koparılıp Emevi saltanatçı İslam ekolüyle sentezlenmiş, Türkiye hakim sınıflarının tahakküm etme biçimlerine uygun bir ideoloji olarak kurgulanmış, bilinçlere işlenmiş ve işlenmektedir. Bu politikayla içte tahakküme ve sınırsız sömürüye açık, yine içte ve dıştaki saldırgan politikalarına kayıtsız şartsız teslim olup destek sunacak insan tipi yaratmayı ve bu toprakların tüm farklı halk gerçekliklerini de aynı potada eritmeyi esas almışlardır. Başarısız oldukları da söylenemez.
Buradan hareketle ortalama demokratik değerlerin hakim olabilmesi, toplumsal rızalaşma ve halkların barış zemininin oluşabilmesi için bu ideolojik tahakkümün kırılması elzemdir. Aksi durumda faşizmin alternatifi olarak faşizm sunulmaya ve azımsanmayacak bir karşılık bulmaya devam edecektir.
Yaşandığı üzere iktidar bağlaşıklarının seçim kampanyası esas olarak Kürt ve Alevi karşıtlığı üzerinden yürütüldü. Ya-şanmakta olan çoklu krize rağmen on milyonlarca seçmen desteği bu şekilde sağlanabildi. Kılıçdaroğlu’nun Alevi Kürt kökeni “öteki” olarak bilinçaltlarına işlendi. Göçmen meselesi nedenleri, niçinleri tartışılmadan ve bağlamından koparılarak yine şovenizme koltuk değneği olarak değerlendirildi. İktidar klikleri ve türevlerince başta Alevi ve Kürt halklar, kadınlar, dev-rimci demokratik hareketler şeytanlaştırılıp korku ve nefret nesnesi olarak işlenirken Emek ve Özgürlük İttifakı, eril zihniyet ve sistemini reddeden, eşitlikçi, özgürlükçü, ortak yaşam ve hakça paylaşımı esas alan program ve pratiğiyle sahada yerini almış, halkların, emekçilerin, gençlik ve kadınların örgütlü gücü olarak sürece müdahil olmuş, belli sonuçlar almış, yarınlar-da daha güçlü-birleşik mücadelenin zeminini güçlendirmiştir.
Demokratik Kürt hareketinin çağrısı Kürt halkında karşılık bulmuş, Kürt halkı ezici bir çoğunlukla dönemsel politikayı sahiplenmiş, Alevi bir aday olan sayın Kılıçdaroğlu’na büyük bir destek sunarak bilinçli ve politik bir tutuma sahip olduğu-nu, sistematik baskılara rağmen duruşunu koruduğunu, demokratik mücadelenin temel bileşeni olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Tüm hakkaniyetsizlik ve baskılara rağmen her iki tur seçimin gerçek sonuçlarının böyle olmadığını biliyoruz. İktidarın devlet gücü ve olanaklarını pervasızca kullandığı vurgulanmakla beraber, Millet İttifakı, seçimler süreci normal işlemiş, açığa çıkan bazı oy gaspları dışında bir şey yaşanmamış, seçimler iktidar bağlaşıkları tarafından kazanılmış gibi davranmak-tadır. İlk turda yarım puanlık bir farkın iktidarı durduramayacağı önceki deneyimlerle sabittir. Neler yaşandığı, Millet İttifakı’nın yenilgiye nasıl razı edildiği, seçmenin oyu ve tercihine niçin sahip çıkıl-a-madığı en başta sayın Kılıçdaroğlu tarafından açıklanmalıdır. Bu size destek sunan, iradesini değişimden yana gösteren on milyonlarca seçmene borcunuzdur.