Bağımsız bir birey olma, kendi istediği bir şeye ulaşma, dilediğini elde etme yolunda bebeklikten çıkıp çocuk olma yolundaki ilk adım, emeklemeyi bırakıp ayakları üzerinde durarak atılan adımdır. İnsan olsun, hayvan olsun kendi kendine yetmeye başlamanın, bağımsız birey olmanın olmazsa olmazıdır yürümek.
İnsanlar çeşitli nedenlerle yürür. Her yürüyüşün bir amacı vardır. Spor için yürür, işine gitmek için yürür, gezinti için yürür ya da ilahi kudret “yürü ya kulum” dediği için yürür. Yürür de yürür. Tabii bir de yürütmek vardır. Kimi bir şeyi elde etmek için yürütür, kimi işini yürütür, kimi saman altından su yürütür, kimi de gemisini yürütür.
Alevilikte bir söz vardır, yapılan bir iş veya eylem karşısında “hak için ola, seyr için olmaya” derler. Yapılan işin, yürüyüşün gösteriş için değil, haklı bir amaç uğruna olması gerektiğini belirtir.
İşte yürümenin en güzeli, en anlamlısı, en kutsalı hak için yapılanıdır. 27 Mayıs darbesi öncesi Demokrat Parti’nin eksik de olsa var olan demokrasiyi rafa kaldırma teşebbüsüne karşı yapılan öğrenci yürüyüşleri, bu tür hak yürüyüşlerinin önemlilerindendir ve Bayar-Menderes diktasının sonunu getirmiştir. Özellikle 1961 Anayasası, hak amaçlı yürümenin bir insan hakkı olduğunu kabul etmiştir. Merhum Demirel her ne kadar “yollar yürümekle aşınmaz” dese de yürümenin hak olduğu düşüncesiyle olmaktan ziyade “bu bize işlemez, biz işimize bakarız” havasındaydı.
Bundan tam elli yıl önce 15 Haziran 1970’te Türkiye tarihinin hak için yapılan en anlamlı yürüyüşlerinden biri olmuştu. 15-16 Haziran Yürüyüşü olarak tarihe geçen olaylarda kan akmış, hakları için mücadele eden işçiler katledilmişti. Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum.
Yedi yıl önceki Gezi olayları da bir tür yürüyüştü. İktidarı korkutmuş, her sınıftan, her düşünceden insanın demokrasi ve eşitlik yolunda birlikte hukuksuzluğa karşı çıkışıydı, ülkenin her yanına sıçramıştı. O olaylarda da kan akmış, ülkenin birçok yerinde gencecik insanlar ölmüştü. Sevgiyle, özlemle anıyoruz onları.
Üç yıl önce CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yaptığı Adalet Yürüyüşü de bu yürüyüşlerin en önemlilerinden biridir. Bu yürüyüşe yalnız CHP’liler değil, başta HDP, demokrasi ve adaletten yana birçok kuruluş katılmış, Maltepe’de milyonlarla ifade edilen bir mitingle son bulmuştu.
Bu yürüyüşlerin hiçbiri iktidarı geriletmeye yaramadı. Uçacağı, şahlanacağı söylenen ekonominin yerlerde sürünmesi, dünyanın en ileri demokrasisinde(!), onbinlerce aydın, siyasetçi, gazeteci ve gencin hapiste olması, baskı, zulüm ve işkencenin tam hızla devam etmesi, yargının iktidarın istekleri doğrultusunda hareket etmesi, AİHM’nin kararlarının uygulanmaması, her geçen gün alınan kararlar ve çıkarılan geceyarısı torba kanunlarıyla hukuk hayatının çorbaya çevrilmesine ek olarak iktidarın her muhalefet olayını “darbecilik”le suçlaması hiç son bulmadı.
AKP-MHP ortaklığı, özellikle içte ve dışta düşmanlıklarla işi götürmeye çalışıyor. En uygunu olarak da Kürt düşmanlığı yaratarak Kürt halkının iradesini yok saymalarıdır. HDP’nin hemen hemen tüm belediyelerini kayyımla idare etmekte, YSK’dan vize alarak seçilmiş belediye başkan ve meclis üyelerini, hiçbir delile dayanmayan suçlamalarla karşı karşıya bırakıp gözaltına almakta, tutuklamakta ve aylarca iddianame bile hazırlamamaktadır.
HDP’nin milletvekillerini, yöneticilerini AİHM kararlarına rağmen serbest bırakmamaktadır. Çıkarılan bir infaz/kısmi af yasasıyla mafya liderlerini, hırsızları, yolsuzları, taciz ve tecavüz suçlularını, katilleri serbest bırakmış, ölümcül salgında düşüncelerinden dolayı tutuklu veya mahkum olanları hapiste tutmaya devam etmektedir. Son olarak bugüne kadarki uygulamaların tersine CHP milletvekili Enis Berberoğlu ile HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekillikleri düşürüldü. HDP, bunun demokrasiye bir darbe olduğu gerekçesiyle Edirne’den Hakkari’ye bir yürüyüş başlatma kararı aldı ve herhangi bir provokasyona meydan vermemek amacıyla hem katılımı sınırlı tuttu, hem de belli merkezleri hedefleyerek kimi cezaevlerindeki önceki eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ı ve tutuklu milletvekilleri ve belediye başkanlarının bulunduğu kentlerde açıklama yapmakla sınırlandırdı. Daha yürüyüş başlamadan Edirne Valisi HDP’lileri kente sokmama kararı aldı ve birçok ilin valileri, kendi kentlerine girişi “sınırlandırdi” yani HDP’lilere yasakladı.
Her iki ilden başlayan yürüyüşler halkın büyük ilgisiyle karşılandı. Umarız HDP’nin her türlü provokasyonu önleme çabaları olumlu sonuç verir, bu yazının yazıldığı saatlerden sonra da halkın bu ilgisinden korkanların olumsuz bir eylemi olmaz.