Sen yola çık, yol sana görünür sözü, devrimci ile devrim arasındaki bağı en yalın şekilde anlatan ifadelerdendir. Bu söz, yalnızca bireysel bir farkındalık ya da içsel bir yolculuk değil, aynı zamanda toplumsal dönüşüm için bir eylem manifestosudur. Devrim, sadece bir arayış değil, aynı zamanda kararlı bir adım atma iradesidir. Bu irade olmadan, hiçbir yol açılmaz ve değişim mümkün olmaz.
Devrim, harekete geçmeden, ilk adımı atmadan kendini göstermez. Bugün adalet, özgürlük ve eşitlik arayışında olanlar için bu söz, harekete geçme çağrısıdır. Devrim, mevcut düzeni sorgulamakla başlar; ancak sorgulama, eylemsizlik içinde boğulursa, sadece düşünceden ibaret kalır. Devrimci, düşünceden eyleme geçmeyi başarırken; teoride kalanlar ise hayalperest olarak kalır. Çünkü devrim, harekete geçmeye cesaret edenlerin omuzlarında yükselir, cesaret edemeyenlere ise bir yük olur.
Her büyük değişimin, her toplumsal devrimin temelinde kararlı bir irade yatar. “Yola çıkmak”, pasif bir bekleyiş değil, aktif bir eylemi temsil eder. Bu nedenle, yolun belirsizliği, korkulara teslim olanlar için değil, yola çıkma cesareti gösterenler için aşılır. Tarih boyunca devrimciler, yolun belirsizliğine rağmen cesaretle ilk adımı atanlardır. Geleceğin ne getireceğini tam olarak bilmeseler de bir adım atmadan hiçbir şeyin değişmeyeceğinin farkındadırlar. Belirsizlik, devrimci hareketlerin en büyük engeli gibi görünse de korku duvarını aşmak ve yola çıkmak, bu engelleri yıkmanın tek yoludur.
Korkular, belirsizlikler ve kararsızlıklar, devrim iddiasıyla yürümeyi amaçlayanların önündeki en büyük engellerdir. Ancak bu engeller, cesaretle atılan her adımda biraz daha çözülür. Toplumsal değişim isteyenler, “devrimci yol, ancak o yolda yürüdükçe belirir” sözünü rehber edinmelidir.
Durağanlık, mevcut düzenin ve statükonun, hareket ise devrimcilerin en büyük dostudur. Devrimci yol, bekleyişin değil, aksiyonun çağrısını yapar. Devrimciler, oturup yolun kendilerine görünmesini beklemezler; eylemle, mücadeleyle ve kararlılıkla yolu açarlar.
Yol ise harekete geçenlerin önünde açılan bir bilinmezliktir; ancak bir devrimci için bu bilinmezlik korkutucu değil, özgürleştiricidir. Çünkü mevcut olan, adaletsizlik ve baskıdır; bilinmeyen ise umudu ve özgürlüğü bağrında taşır.
Tarihteki büyük devrimler, hiçbir zaman hazır imkanlarla ortaya çıkmamıştır. Fransız Devrimi, Bolşevik Devrimi, Küba Devrimi ve Rojava Devrimi gibi örnekler, başlangıçta zorlu yolları olan devrimlerdir. Ancak devrimciler, bu zorluklara rağmen cesaretle yürümüşlerdir. Yürüdükçe yol açılmış, her adım yeni bir imkân yaratmıştır.
Yola çıkmadan, yolda nelerin olacağını kimse bilemez; yürünmediği sürece hiçbir şey değişmez. Mevcut yollar tıkanmış ve köhneleşmiş olabilir, ancak devrimci bundan şikâyet eden ya da gerekçeler üreten değil, bu yolları yeniden inşa eden kişidir. Yola çıkmak, eski düzenin zincirlerini kırmak anlamına gelir. Çünkü yol, yeniden inşa, hareket ve örgütlenme ile açılır.
Unutulmamalıdır ki, yeniden inşa sürecinde hiçbir şey, hiç kimseye hazır gelmeyecek ve önceden verilmeyecektir. Yolun kendisi zaten devrimci bir inşa sürecidir. Her adımda yeni bir dünya kurulur, yeni bir düzen yaratılır. Devrim, belirsiz bir geleceğin cesaretle şekillendirilmesidir. Şekillendirilen bu yola çıkmayanlar, var olanla yetinir, moral bozar, herkesi suçlar ve gerekçe üretir; ama yola çıkanlar, devrim yapar.
Devrimci yol, ancak o yolda yürüdükçe belirir mottosu, devrimci düşüncenin ve eylemin özünü oluşturur. Devrim, sadece düşüncede kalan bir arayış değil, aynı zamanda kararlı bir adım atmaktır. Yol, harekete geçenlerin önünde açılır ve ancak onu arayan ve inşa eden devrimciler tarafından ortaya çıkarılır. Bu yüzden, korkulara ve belirsizliklere rağmen harekete geçmek gerekir; çünkü devrimci yol, ancak yürüyenlerin önüne serilir.
Yolda yürümek, durmaksızın direnmeyi; durmak ise teslimiyeti getirir. Kürt halkı için durmak, umudun sönmesi, direnişin akamete uğraması, köleliğe boyun eğmek ve özgürlüğü rafa kaldırmak anlamına gelir. Durmak, mücadele ruhunun zayıflaması ve geleceğe dair inancın kaybolmasına neden olur. Her adım, özgürlük arayışında atılan bir adımdır, oysa duraksamak, bu arayışı sona erdirir. Bu nedenle, direnişin sürdürülmesi ve umudun canlı tutulması, Kürt halkının varoluş mücadelesinin temel taşlarındandır. Özgürlük, durmaksızın yürümekle, cesaretle ve kararlılıkla elde edilebilir.
Devrimci mücadelede, özgürlüğe ve hakikate ulaşmanın yolu sürekli bir yürüyüşten geçmektedir. Bu yürüyüş, sadece fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda düşünsel ve ruhsal bir mücadeledir. Tarih boyunca, duraklayanların nasıl yenildiğini ve tarihin çöp sepetine atıldığını en iyi, bu mücadelede yürüyenler bilir. İşte bu nedenle, devrimci bir ruhla maraton koşarcasına, soluksuz bir şekilde yürümek gerekmektedir; gece gündüz, sabah akşam, yaz kış aşkla yürümek gerekir uğruna dövüşülen bu yolda.