Onlar yüzlerini dağlara ve direnişe dönmüş çocuklarının düşlerini omuzlayan kadınlar. Bu yolda çocuklarını kaybetseler de direnmekten bir gün bile vazgeçmediler. Hiznê Arslan, Esmer Çıkmaz ve Meryem Erbey yine olsa yine de bu mücadeleye çocuklarımızı verirdik diyen cesur hikayelerin sahibi….
Sürgün, baskı ölüm ve hasret dolu yıllar birçok Kürt annesinin “kaderi”. Çocuklarını mücadeleye adayan ve buna karşı mücadeleye inancını hiç yitirmeyen annelerden biri de Meryem Erbey.
1975’te Siirt’in Eruh ilçesi Terxem (Bayramlı) köyünden Mersin’in Toroslar ilçesine göç eden Erbey ailesi, burada devlet baskısının en somut halini yaşadı. Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’ün haberine göre, Aile, akrabaları olan Reşit Erbey’in 1993’te Mersin’de polis ile girilen bir çatışmada yaşamını yitirmesinin ardından adeta devletin hedefi oldu. Bu baskılar karşısında oğlu Mesut ile kızı Halime 2001’de PKK’ye katıldı. Diğer kızı Zozan da 2003’te PKK’ye katıldı. Diğer oğlu Mehmet Erbey de 12 yıldır tutuklu ve 23 yıl hapis cezası aldı. Bir oğlu’da Avrupa’ya gitmek zorunda kalırken, ömrü baskılar ve direnişle geçen Meryem ana şimdilerde ise Mersin Barış Anneleri Meclisi’nde direnmeye devam ediyor.
‘Kürtleri silahla bitirmezsiniz’
“Boyun eğmesi gereken Kürtler değil, çünkü Kürtler onuru için yaşıyor” diyen Meryem ana yaşamını şöyle anlatıyor: “ Mersin’e geldiğimizde yoksulluk yaşadık ta ki çocuklarım büyüyene kadar, çocuklarım büyüdü ama onları da devlet aldı benden” diyor Meryem Ana ve devam ediyor; “Eşimin yeğeni 1993’te Mersin’de polis ile girdiği çatışmada şehit oldu. O günden sonra evimiz karakola dönüştü. Çocuklarım da bunu kabul etmeyerek, dağa gitti ben de hala mücadele içindeyim” diye konuşarak, “Önderliğin yakalanması sonrası, iki çocuğum PKK’ye katıldı. Diğeri de onlardan iki yıl sonra PKK’ye katıldı. 2006 yılında oğlum Batman’da şehit oldu. Torunumu, kızımı, oğlumu hepsini tutukladılar. Ama kimse vazgeçmedi. Onun için sürekli diyorum ki, Kürtleri baskı ile silah ile bitiremezsiniz.”
‘Yegane şey mücadele etmektir’
Yıllardır çocuklarına hasret bir anne olarak yüreğindeki acının tarifsiz olduğunu ama özgürlük için değdiğini söyleyen Meryem ana, “Ama ülken işgal ediliyorsa, çocuğunun özgürlüğü yoksa, hiç kimse yaşamasa da olur diye düşünüyorsun. Benim 20 çocuğum daha olsa ve bana ne yapmaları gerektiğini sorsalar onlara derim ki; Öcalan tecrit altında olduğu sürece, bu halk ezildiği sürece, size düşen tek şey mücadele etmektir” diyor” Meryem ana, mücadeleden uzak duran Kürtler için, “Kürtlerin şuan verdiği mücadele biterse, devlet ilk olarak kendisine para ile bağımlı olan kesimleri yok eder. KDP için de bu böyle. Mücadele olmasaydı DAİŞ şimdiye kadar çoktan KDP’yi ortadan kaldırmıştı” diyerek, “Eğer ki kaybedersek hepimiz birlikte kaybedeceğiz” dedi.
İki anne tek mücadele
Mezopotamya Ajansı’ndan Zeynep Durgut’un haberine göre ise, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen ve Mart 2016’da kısmi olarak kaldırılan 79 günlük sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen yaşatılan vahşet de verilen direniş de ilk günkü gibi hafızalarda yerini alırken yasaklar sırasında cenazesine ulaşılamayan onlarca kişi duruyor.
Ailelerin girişimleri ve verilen kan örneklerine rağmen hala cenazelerine ulaşamayanlardan biri de 19 yaşındaki Hacer Arslan. Kızı Hacer Aslan’ın cenazesini aradığı esnada oğlu Sait’in (22) cenazesi verilen anne Hiznê Arslan’ın (47) tek amacı çocuklarının yarım kalan hayallerini gerçekleştirmek.
Tıpkı Hiznê Arslan gibi kızı Yasemin Çıkmaz’ın (16) cenazesi için DNA testi verdiği hastanede oğlunun yaşamını yitirdiğinden haberdar olan 48 yaşındaki Esmer Çıkmaz’a da oğlu Vahap’ın cenazesi verildi. Yasemin’in cenazesi 28 Şubat 2021 tarihinde bulunsa da anne Çıkmaz, çocuklarının uğruna yaşamını yitirdiği mücadelede şimdi Arslan ile omuz omuza.
‘Anne direnmek yaşamaktır’
Çocuklarının katledilmesinden sonra 2017 yılında mücadelede yer almaya başlayan Hiznê Arslan, aynı yıl içinde DBP Cizre İlçe Eşbaşkanı olarak seçildi. Şuan-HDP Cizre İlçe yönetiminde çalışmalarını sürdüren Arslan “Cizre yasağında kardeşim de evinin önünde katledilmişti. Kızımın cenazesini ararken oğlumun cenazesiyle karşılaştım. Yaşadığım sürece o günü unutmayacağım.” Yaşamının her anında çocuklarının olduğunu ifade eden Arslan, “Oğlum Sait’in bu davaya olan sevgisi bir başkaydı. O’na şu sözü verdim; ‘Senin o çok sevdiğin davayı bırakmayacağım ve sürdüreceğim’ dedim. Sait hep, ‘Anne direnmek yaşamaktır’ derdi. Bu sözden hep güç aldım. Bu sözü hatırlayarak, ayağa kalktım ve çalışmalara katılmaya karar verdim. Onların isimleri mücadele inancıma güç veriyor” dedi.
‘Ölürsek yas tutma ve ağlama’
HDP ilçe yönetiminde yer alan Esmer Çıkmaz da, kızı için hastanede verdiği kanın oğlu Vahap’ın cenazesiyle eşleştiğini aktardı. “Kızımın katledildiği o bodrumun karşısında oturuyorduk. Çocuklarımızın yakılan cenazelerinin kokusu bize geliyordu. Yasemin için hastaneye verdiğim kanla oğlum Vahap’ın cenazesini buldum. Oğlum, kızımın imdadına gitmişti ama yetişemedi. Çocuklarının kendisine ‘Ölürsek yas tutma ve ağlama. Onurlu ve şerefli bir ölüm kölece bir yaşamdan daha iyidir’ dediklerini belirten anne Çıkmaz, “. Ağacı kökünden sökemezler. Bu ağaç yeniden dallanacak. Çocuklarımızın dediği gibi; onurlu ve şerefli bir ölüm, kölece bir yaşamdan daha büyüktür.”
Kaynak: MA