Bu dünyada yaşam hakkı elinden alınan her canlı sizden birşeyler koparıp alıyor mu, eksiliyor musunuz?
Bugünlerde hemen yanı başımızda Yunanistan-Atiki bölgesinde, Mardin’de, Amed’de yaşam alanları; içinde yaşayan tüm canlılarla, halklarla, köylerle, bağlarla, bahçelerle, ormanlarla, hayvanlarla, börtü böcekle birlikte yanmakta. Alevler bizleri de içine alıyor, birlikte yakıyor.
Yanarken ağaçların inlemelerine, yere yatarak alevin geldiği yönün tersine kaçmak istemelerine, kalın kalın gövdelerinin yere yapışmasına ama kaçamamasına, kuyruğu, kanadı, kulağı boynuzu alev almış tavuğun, tavşanın, geyiğin, sansarın, gelinciğin vücudu yanarken koşmasına, inlemesine tanıklık ettiniz mi?
Etrafındaki tüm otlaklar ve evi yanan, kurtarabildiği 1 büyükbaş hayvanını neyle besleyeceğini bilemediği için, kendi için evi için değil hayvanı için ağlayan bir kadınla konuşacak kelime bulamadığımız oldu mu hiç?
Helikopterle yangına müdahale edin diye yetkilileri aradığınızda, “Akşam oluyor yarın sabah gideriz, sabah olduğunda gideriz inşallah ama helikopter olmaz civarda alacak su yok, araçla gideriz” yanıtını, barajların arka arkaya sıralalandığı bir coğrafyada, günün ortasında (14.30) da alıp, boğazına ve kalbinize bir yumru oturdu mu?
Bizler 2015 temmuz ayında Cudi’de başlayan 2015 aralık ayına kadar Lice-Kulp-Dersim bölgelesinde süren 6 bin 800 hektar ormanlar, köyler yandığında tanık olduk tümüne. Bugün yine Lice ve Omeryan bölgesinde askeri operasyonlarla çıkan yangınlar sonucunda yanıyor, söndürmeye gidenler aynı durumlara tanıklık ediyorlar.
Tüm bunları birebir yaşamasanız bile duyduğunuzda yüreğiniz yanıyor mu, her yerinizi bir acı sarıyor mu?
O zaman ayıramamışlar bizi, koydukları sınırlar ile, savaşları ile, yalanları ile, yasakları ile bizi birbirimizden koparamamışlar.
Sokağa çıkma yasağı konan köyler operasyonlarla yansa da boşaltılsa da sonra da insansızlaştırdıkları bu alanları Sur’da olduğu gibi şirketlerin kullanımına soksalar da, ve bunu yapanlar iktidarda olsalar da bilsinler; bizler bu saldırıları durduracagız. Çünkü kardeşiz biz.
Ege’nin karşı kıyısındaki Rafina ve Kineta bölgesinde Neos Voutzas, Nea Makri’de ve diğer yerlerde geçtiğimiz hafta evlerle ormanla birlikte yanan denizde boğulan tüm canlara söylediğimiz gibi,
25-26 Temmuzda Mardin Nusaybin Omeryan bölgesinde Serakani, Cale ve diğer köylerin içinde olduğu 1274 hektar* alanda yanan canlar bizim canlarımız.
“Bizler bu acıyı biliyoruz, hissediyoruz, tanıyoruz.
1990’larda da, 2015’de de Anadolu’nun her köşesinde köyler, ormanlar yakılırken de, geçen yıl Rodos’tan yükselen alevleri karşı kıyıdan izlerken de aynı sızıyı hissettik.
Atina, Rafina ve Kineta bölgesinde Neos Voutzas, Nea Makri’de ve diğer yerlerde ölen canlar bizim canlarımız, yakılan ormanlar ve içindeki tüm canlılar da…
Aramızdaki sınırları, ayrımları tanımıyoruz.”**
Biliyoruz ki; bizler kardeşlerimizin yanında olursak, dayanışırsak, yangınlar, yıkımlar, savaşlar/ askeri operasyonlar gerileyecek ve eninde sonunda mutlaka sona erecektir.
Bu nedenle; kardeşlerimiz için kardeşlerimize çağrımızdır. Çağrımız tüm ekoloji örgütlerine, özgürlük ve barış mücadelesi veren demokratik kitle örgütlerine, kadın ve gençlik meclislerine, siyasi örgütleredir; birlikte Mardin’e Omeryan bölgesine, Serekani, Habis, Çale vd köylerine, Amed’e, Lice, Kulp ilçelerine, Dibek vd köylere gidelim, evlerinden barklarından koparılan, yaşam alanları yok edilen yanan, yakılan kardeşlerimizin yanında olalım.
*Ömeryan bölgesi orman yangını tahribat raporu, HDP, DTK ve demokratik emek örgütleri, Temmuz 2018
**HDP Ekoloji Komisyonu Sorumlusu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir vekili Murat Çepni’nin Syriza’ya mektubundan