Geçen hafta herkesin merakla beklediği görüşme sona erdi. Bu görüşmeye çok anlam yüklendi ve sonucu da bir o kadar hayal kırıklığı yarattı. Beklentiler şeffaflık üzerineydi ama her iki genel başkan da bir basın açıklaması yap(a)mayarak bu beklentiye cevap olamadılar. Dostu alış-verişte görürsün babından bir görüşme oldu. Medyaya yansıyan görüşmenin ana hatları dışında bir anlaşma oldu mu? Olduysa nasıl bir antlaşma oldu? Hani şeffaf olunacaktı?
Görüşme saatlerinde başımızda savaş jetlerinin sesi kesilmedi. Barış, doğa katliamı, eğitim ve yoksulluk hakkında konuşuldu mu? Yoksa suçlarını örtmek için bir tek ANAYASA değişikliği mi konuşuldu? İktidar oyları düştükçe panik içinde bir şeyler arayışına girdiler. Çünkü işledikleri suçlar çok büyük. Büyük suç işleyenler yargılanmaktan korkuyorlar. Mayıs ayı içinde bu yumuşamanın ne olduğunu göreceğiz. Bugün yaşadıklarımız yumuşamanın aksine daha da sertleşmenin olacağı.
Bir muhalif olarak Erdoğan’dan demokratik bir adım beklemek bana inandırıcı gelmiyor. Erdoğan menfaati için her şeyi yapar ve bir anda değişiverir gibi görünür. Bizler bu durumlara çok tanık olduk. En son 1 Mayıs’ta yaşananlar ve arkasından 52 kişinin tutuklaması. 22 yıldır yaptıkları ortada, bu zaman birimi içinde ülkenin durumu da malum, şimdi mi yumuşama siyaseti akıllarına geldi. Erdoğan’ın “Türkiye’de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum” sözlerini “tarihi cümle” olarak değerlendiren başdanışmanı Yiğit Bulut övgüde sınır tanımıyor. Biz kendisini bu “tarihi cümle” ile hatırlıyoruz; “Dolar 3 TL’yi geçerse yüzüme tükürün” diyordu. Dolar şimdilerde 33 TL bazında. Bilmiyorum ki, ne yapalım şimdi? Çabuk unutuyoruz söylenenleri, yapılanları.
Ulusal ve uluslararası sermaye grupları Türkiye’yi desteklemeye başladılar. Mehmet Şimşek kendi programını uygulamaya başladı. Bakalım ne kadar başarılı olacak, onu da zaman gösterecek. Bu programın desteklenmesi için bazı önkoşullar da gündemde. Ekonominin iyi gitmesi için istikrar ve hukuk devleti itibarının korunması şart. ABD’nin IMF parası için şartı belli; Can Atalay, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest kalması. Bu şartlar altında her an için daha kötü günleri yaşayabiliriz. Adaletin olmadığı yerde yaşam koşulları da risk altındadır. Yabancı sermaye tedirgin olduğu müddetçe yatırımlar da temkinli olacaktır. “Taşıma suyla değirmen dönmez” diye bir söz vardır. Dünya bankasından, IMF’den alınan paraların geri dönüşümü nasıl olacak? 2026’ya kadar enflasyonun tek hanelere düşeceğini söylüyorlar. Bana pek inandırıcı gelmiyor. Herhalde dört yıl seçim olmayacak durumundan faydalanılmak isteniyor. İki sene sonra seçim olabilir belki. Baktınız bir gün Erdoğan uyandı ve Mehmet Şimşek’i görevden aldı, ne olacak o zaman?
Erdoğan ülkeyi ötekileştirmeye devam ediyor. Milletvekilliği seçimlerinde mülakatın kaldırılacağını söyledi ama bu haftaki açıklama iddiaları tam tersi yöndeydi. Erdoğan’ın “Mülakat neden önemli? Mülakat olmazsa devlette başka kişiler yuvalanır. Devletin bekası için işe alımlarda dikkat edilmeli. İşe girecek kişilerin yarın devlete ihanet etmeyeceğini nereden bileceğiz” diye belirttiği iddia edildi. “Benden değilsen vatan hainisin” uygulamalarına devamın göstergesi.
Mülakatta en önemli gruplardan biri öğretmenler. Atanan öğretmenlerde aranan kriterler din ve ahlak önceliği. Eğitim sisteminin içi iyice boşaltılıyor. Yüz bin atama olacak ile ifade edilen öğretmen atamasının yirmi bine çekildiğini öğrendik. Kürtçe için 6 Kurmancî, 4 Zazakî olmak 10 öğretmen atanacak.
Meclis’te iki önemli bakan var; Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek. Biri Bingöllü ve Zazaca bilen, diğeri de Batmanlı Kurmancî bilen kişiler. Kendi anadilleri hakkında bir açıklama yapacaklar mı acaba? Zannetmem ama insan yine de bazen bir ışık görmek istiyor.
Okullardaki seçmeli dersler okul yönetiminin yönlendirdiği dersler değil, ailelerin istediği dersler olmalıdır. İdarenin öğretmen yok demekle başka ders önermesi doğru değildir. İşte bu yüzden atama ihtiyacı var olmasına rağmen öğretmen atanamıyor. Tasarruf edeceğiz diyorlar. Tasarruf edilecek o kadar çok yer var ki. Önce oralardan başlayın. Her yükü halkın sırtına yüklemekten vazgeçin.