Kayyum atamalarının bölgenin özel kimliğinden kaynaklı olduğunu dile getiren SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, ‘Kayyum uygulaması cumhuriyet tarihi boyunca bölgeye yönelik idari uygulamaların devamıdır’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’nun, Diyarbakır’da bulunan Amed Şehir Tiyatrosu’nda “Kayyımın kadın alanındaki tahribatları ve ortak mücadele hattını oluşturma” konulu paneli, verilen aranın ardından ikinci oturumuyla devam etti. Panele katılımcı olarak katılan Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER) Koordinatörü Yüksel Genç, kadının kimliksizleştirme sürecinin bir parçası olarak da kayyumun hayata geçirildiğini ifade etti.
Süper vali uygulamalarına tanığız!
“Kayyum ve benzeri uygulamalar bir; tek adam, tek parti ya da otoriter rejim uygulamalarının bir parçası olarak tezahür ediyor. İki; Somurge/kolonyal uygulamamların sıklıkla başvurduğu bir idari denetim ve asimilasyon uygulaması olarak karşımıza çıkıyor” diyen Genç, 1920’’lerden 40’ların ortalarına kadar bölge de süren müstemleke uygulamalarının Bölgeye devletin yaklaşımı ile ilgili olduğunu, bunun aynı zamanda Kürtlerin Sömürge bir toplum olarak ele alındığını söylemenin başka bir yolu olduğuna işaret etti. “Sonrasındaki yıllarda OHAL uygulamaları, 2’li hukuk sistemi, Özel vali, Süper vali yada Olaganüstü Hal Bölge valisi atamaları veya uygulamaları ise düpedüz Kürlerle devletin kurduğu idari, poliitk, ilişkinin niteliğine yönelikti.” diyen Genç, sistematik hal alan kayyum atamaları ile seçilmiş belediye başkanları yerine Vali, kaymakam gibi mülki amirlerin atanmasının da bu durumla ilgili olduğunu söyledi.
‘Tipik sömürge uygulamalarıdır’
Genç, “Bu durumda Kayyum uygulamasının bir tür sömürge valiliği uygulaması olduğunu söylemek gerekecek. Elbette bu tür uygulamalar ilk değil. Osmanlı’nın son dönemlerinde Kürdistan eyaletlerinin yönetimlerine merkezden isimler atanmaya başladı. Cumhuriyet sonrası tercihen tek ulus ya da ulus devlet formunun bir mekanizması olarak karşımıza çıktı. Resmi ve fiili OHAL uygulamaları. İstiklal mahkemelerinden bu yana çok da vazgeçilmeyen İkili hukuk sistemi, Özel vali uygulamaları, süper vali uygulamaları bu sürecin devamıydı. Çoğumuz OHAL valilikleri dönemine tanığız. Kayyum atamalrı ve mülki amirlerin seçilmişler yerine atandığı Kayyum uygulaması ise bu silsilenin bir devamıdır” dedi.
Fuhuş arttı
Kayyum atamalarının bölgenin özel kimliğinden kaynaklı olduğunu dile getiren Genç, “Kayyum uygulaması cumhuriyet tarihi boyunca bölgeye yönelik idari-Politik uygulamaların devamıdır” şeklinde konuştu.
Bu tür uygulamaların hem oldukça otoriter ve güvenlikçi, hem oldukça gelenekçi ve olağan olarak da oldukça eril olduğunu sözlerine ekleyen Genç, 2016 sonrasında Kayyumlu kentlerde kadına yönelik şiddetin, kadın intiharlarının, uyuşturucu kullanımı ve fuhuşun çok fazla arttığına işaret etti.
Kadın kurumları kapatıldı
Genç, kayyumlarla beraber kadınların kendini yalnız hissetmeye başladığını söyleyerek, “Kayyum öncesi çok sayıda kadın kurumu vardı. Kayyumdan sonra en az 43 kadın kurumu kapatıldı. Bu oldukça mühim. 43 kadın kurumu, kadınların İhtiyaç duyduğunda erişebileceği sokakta, evde kendisini güvende hissedebileceği yerler olarak görülüyordu. Ancak Kurumların kapatılması ile beraber Kadınlar ciddi bir yalnızlığa itildiler. Dayanışarak büyüme olanakları ellerinden alındı. Sahada çalışırken, son 7 yılda Özellikle Kayyum uygulamasının kadının gündelik hayatında, gelişim seyrinde ve desteklenme olanaklarında neleri yıktığını bizzat gözlemledik” diye konuştu.
Uyuşturucu arttı!
Kayyumların kadının örgütlü olabilme dayanışarak var olabilme ağlarına dönük müdahalesi ile toplumu çözmeye çalıştığını ifade eden Genç, “Toplum çözülürse bir araya gelemez. Mücadele edemezler fikriyatı hakim “ dedi. Bölge kentlerinde son 7 yılda uyuşturucu kullanımının çok arttığına işaret eden Genç “Şırnak da yaptığımız bir çalışmaya göre uyuşturucu kullanımı 7 yıl önceye göre kentin nerede ise dörtte birine tekabül eder hale gelmiş. Kayyumlu kentlerde de bu oran benzer. Örneğin Türkiye’de nüfusa oranla kentlerin uyuşturucu kullanımı ortalama yüzde 3 iken Diyarbakır da yüzde 10! Kayyumlu kentlerde uyuşturucu kullanımı bu kadar artarken, hukuki süreç artışa parelel işlemiyor” şeklinde konuştu.
Kadınlar evinde de güvende değil
Genç, Kayyumla beraber kadınların, gençlerin bir araya gelebileceği kamusal yapıların kapatılması ile ve yürütülen uygulamalarla örgütsüzleştirmenin ve apolitik bir kuşağın gelişmesinın önünün açıldığını söyledi.
Kayyum kentlerinde kadınların ciddi bir güven sorunu yaşadığını, kadının güvenliksisleştirildiğini ifade eden Genç, şöyle devam etti: “Diyarbakır merkezli yaptığımız bir saha araştırmasına göre Kadınlar kendini Türkiye’de güvende hissetmiyor. Kısmen güvende hissedenler yüzde 3,8, güvende hissedenler yüzde 2,5. Bu sadece Türkiye ile ilgili değil. Kayyım kentinde yaşıyor kadınlar, dayanışma ağına erişemiyor. Diyarbakır’da kadınlar yüzde 87’si kendini güvende hissetmiyor. Bu önemli. Kamu kurumlarında da benzer yüksek oranlarda kadınlar kendini güvende hissetmiyor. ‘Kendinizi en çok nerede Güvende hissediyorsunuz’ sorumuza yüzde 71’e yakını evde, aile içinde cevabı veriyor. Aile içinde ne kadar güvende hissettiği ise başka bir sorun. Çünkü kadınların ayrıca sadece yüzde 22,5 evde kendini gerçek anlamda güvende hissettiğini bildiriyor.! Evdeki güvenlik pozisyonu da bu. Kadınlar evinde de güvende değil.”
Çok sayıda kadın işsizleştirildi
Kadınların örgütlülükte kendini güvende hissettiğini ifade eden Genç, “Yalnızlaşma süreci hızlı gelişti. Kayyum atamaları Kürdistan’a 2016’dan sonra geldi. Kayyum atamalarından sonra OHAL ile ihraçlar oldu. İhraçlardan en çok nasibini alan yerlerin başında, kayyum belediyeleri oldu. İşten çıkarmalarda çok sayıda kadın işsizleştirildi. Kadınlar bu durumu aştı mı? Kadınlar çok ciddi travmalar yaşadı” diye noktaladı.
Kayyumlar kültürel kıyım yaptı
Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Elvan Koçer, kayyum atamalarının kültür sanat çalışmalarına etkilerine değindi. Koçer, kayyum atamalarıyla kadın kurumlarında olduğu gibi kültür sanat kurumlarının da kapatıldığını hatırlatarak, “Yerel yönetimlerde yasalarla belirlenen sorumlulukları vardır. Yaşadığımız süreçlere baktığımızda, Kürt siyaseti dilin, kültürün olduğu bir dönemde yönetime geldi. Asli görevi olan yol ve kaldırım çalışmalarından tutalım, şebeke suyuna ulaşmasına kadar varan sorunlar vardı. Daha elzem olan, bastırılmış coğrafya sorunu vardı” dedi. HDP’nin kadın kurtuluş perspektifini belediyelerde hayata geçirdiğini söyleyen Koçer, “Eşbaşkanlık sistemi yerel yönetimlerde bir ilktir. Bu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde de bir ilke imza atmasına vesile oldu. DBB’de Eş Genel Sanat Yönetmenliği sistemi getirildi. Tiyatro programları da böyle yürütülüyordu” şeklinde konuştu.
Kadın özgürlük mücadelesi verdik
Kayyumların kültür sanat kurumlarını kapattığını ve asimilasyon politikalarına başvurduğunu kaydeden Koçer, şöyle konuştu: “O kurumlarda rant dışında bir şey yok. Çalışmaları yürüten sanatçılar kendi alternatifini kısa bir sürede oluşturdu ve kurumsallaştı. Amed Şehir Tiyatrosu bunun örneklerinden biridir. Aram Tigran Kent Konservatuarı Ma Music ile alternatifini oluşturdu. Şimdi neden kadınlar direnen, ısrar edendir. Yıllarca kadın özgürlük mücadelesi verdik, birçok kazanım elde ettik, bununla birlikte birçok bedel ödedik. Toplumsal kimlik mücadelesi verdik. Sanatçı kimlik mücadelesi, yerel yönetimlerle toplumsal bir sanatçı kimliğine dönüştü.”
İradenin asıl sahibi Kürt kadınıdır
Koçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Özellikle son 40 yılda kadın mücadelesi erkekliği yola getirirken, dünyaya da örnek oldu. Bu potansiyel yerel yönetimler olsa da iradenin asıl sahibi Kürt kadınıdır. Direniş kültürünün temsilcileri biz kadınların, güncel siyasetin çok ötesinde toplumsal gerçekliğimiz var. Bizi geleceğe taşıyacak olan kadınların kararlı duruşudur. Bu potansiyel Kürt kadınında yeterli kadar vardır.”
Konuşmaların ardından söz alan katılımcılar, öneri ve eleştirilerini dile getirdi.
DİYARBAKIR