Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2014 yılı 6-8 Ekim günlerinde düzenlenen Kobanê protestolarına ilişkin beş yıldır yürütüldüğü iddia edilen soruşturma kapsamında 25 Eylül 2020 günü 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı vermişti. Bu kapsamda değişik illerde bulunan 20 kişi gözaltına alınarak Ankara’ya getirildiler. 1 Ekim günü gece saatlerinde tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilen 20 HDP’liden 17’si tutuklandı. Tutuklanan HDP’liler arasında dönemin MYK üyelerinden Bülent Parmaksız, bulunduğu Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi’nden basına ilettiği mektubunda yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Ben 25 Eylül 2020 günü gözaltına alındım. 2 Ekim 2020 günü tutuklandım. Tutuklandığımız gün Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne getirildik. Oysa avukatlarımız karantina uygulaması nedeniyle 10-14 günlüğüne L Tipi Cezaevi’ne götürüleceğimizi ve sonra da bir başka cezaevine konulacağımızı söylüyordu. Daha önceki yıllarda koğuş tipi ve F tipi cezaevlerinde bulunmuş biri olarak Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ilk kez böylesi bir cezaevi ile karşılaşmış oldum. Kampüs içinde iki tane Yüksek Güvenlikli Cezaevi var. Kobanê gösterileri bahane edilerek tutuklanan HDP’lilerden 10 erkek 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulduk. Kadın arkadaşlar ise Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüler.
Yüksek Güvenlikli Cezaevi sistemi tek kişilik hücrelerden oluşuyor. Söz konusu oda-hücrede tek kişi kalabiliyor. 5-6 adım büyüklüğünde. Tuvalet-banyo için 4 metrekare. Kalan 12 metrekare ise yaşam alanı olmak üzere toplam 16 metrekare. İçeride yatak, elbise dolabı, plastik masa-sandalye ve mutfak tezgâhı var. Başkaca bir şey yok. Üç katlı bir bina. Her katta sıra sıra hücreler var. Fakat hiçbir yerden havalandırmaya açılan bir kapı yok. Yani hücre-odanın içinden havalandırmaya çıkılamıyor. Kapılar ise merkezdeki uzaktan kumanda ile otomatik açılıyor. Yani manuel değil, elektronik. Bu arada, bütün koridorlarda kameralar var ve her yer kameralar ile izleniyor.
Giriş işlemlerimiz yapıldıktan sonra belirttiğim tekli ‘odalara’ konulduk. 10 kişiydik. Hepimizi ayrı ayrı odalara koydular. 21 gün boyunca orada tek başına kaldım. Havalandırmaya da tek başıma çıkarıldım. Günde bir saat. Hücreden havalandırmaya giderken arıyorlardı; dönüşte yine arama yapılıyor. Hem hücrede hem havalandırmada tektim. Buranın L Tipi Cezaevi olmadığını, yeni açılan ve fiziki koşullarını kimsenin bilmediği bir cezaevi olduğunu hemen anladık. Ziyaretimize gelen milletvekilleri ve avukatlardan anladık ki, hiç kimse bu cezaevini bilmiyor ve hiç duymamış.
Giriş işlemlerimiz esnasında Covid-19 testi yapıldı herkese. Birkaç gün sonra sonuçlar geldi: Hepimiz de negatif idik. 12. gün tekrar test yapıldı. Yine hepimiz negatif çıktık. 12. günün ardından birlikte havalandırmaya çıkmak istediğimizi bildirdik idareye. Fakat kabul etmediler. Ret kararı, bize yönelik teklilerde tutma uygulamasının karantinayla ilgili olmadığını gösterdi. Cezaevinde fiziki koşulları itibariyle birlikte kalma imkânı olmadığını hem biz öğrenmiş olduk hem de idare buranın buna imkân vermediğini söyledi. Birlikte kalmak için verdiğimiz dilekçelere ise cevap verilmedi.
Birlikte kalma koşulları yoktu. Hiç olmazsa birlikte havalandırmaya çıkalım diye dilekçe verdik. Eğer birlikte çıkmayacaksak havalandırma hakkımızı kullanmayacağımızı bildirdik idareye. Bunu da kabul etmediler. Yani Covid-19 testi sonrasında bile havalandırmaya tek başına çıkarmak istediler. Biz de bunu kabul etmedik ve son 4 gün havalandırmaya çıkmadık. 23 Ekim günü ise sevkimiz gerçekleşti ve 2 nolu F Tipi Cezaevi’ne getirildik.
Buradaki Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin en temel özelliği sadece tekli hücrelerden oluşması ve havalandırmaya açılan kapısının olmamasıdır. Bu haliyle ağırlaştırılmış müebbet cezası Yargıtay tarafından onaylanmış kişilere uygulanabilecek bir statüye sahip. Fakat bizim dışımızda orada 170 civarı insan kalıyordu ve onların mahkemeleri de devam etmekteydi. Söz konusu kişilerin hepsi askerdi. 15 Temmuz darbesi vesilesiyle tutuklanan askerlerdi. Askerler dışında oraya konulan ilk sivil kişiler bizdik.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Hangi nedenden olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun hiçbir insanın hatta hiçbir canlının oraya tek başına yıllarca konulmasını asla doğru bulmuyorum. Dahası söz konusu kişilerin hükümlü olmadıkları için orada tutulmalarının da hukuki bir altyapısı yok. Bizlere ağırlaştırılmış müebbet cezası almış ve bu cezası Yargıtay tarafından onaylanmış kişilere uygulanan koşullar dayatıldı ve bizler kabul etmedik. (Orada tutuklu bulunan askerler, günde bir-buçuk saat havalandırmaya çıkarılıyor ama o koridorda bulunan tüm kişilerle birlikte.)
Havalandırmaya dair de biraz bilgi vereyim: 13×7 adım olduğuna göre, 50 metrekare kadar bir yer. Çatı kenarlarında uzunlamasına teller olmakla birlikte üstü açıktı. Yani F tipi cezaevlerinde olduğu türden tel örgü ile kapatılmamıştı. Mektuplarımızı pazartesi ve çarşamba günü verebiliyor ve bize gelen mektuplar ise cuma günleri bize veriliyordu. Cezaevi kütüphanesinden 15 günde bir, sadece iki kitap alabiliyorduk. Avukat görüşmelerini ise kapalı görüş kabininde yapabildik. Bizler, 10 arkadaş olarak, 21 gün boyunca, böylesi koşullarda ayrı ayrı kaldık. Bu durum yasal mevzuata uygun olmadığı gibi insani de değildi. Şimdi Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde, daha önceden bildiğimiz koşullarda kalıyoruz. En azından bir odada üç kişi kalıyoruz ve odamız bir havalandırmaya açılıyor…”
Bugünlerde kimi cezaevlerinin isimlerine ‘yüksek güvenlikli’ sıfatı eklenmesi çok seviliyor. Sadece koğuş tipi olan E Tipi cezaevlerinden 19 Aralık katliamı ile mahpusların zorla götürüldüğü F Tipi cezaevleri değil, Diyarbakır’daki D Tipi Cezaevi’nin adına bile ‘yüksek güvenlikli’ sıfatı eklenmiş. Bu sıfatı, burası çok güvenlikli, buradan kaçamazsınız, anlamında kullanmak istiyorlarsa, en son firar Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden gerçekleşmişti hatırlarsınız. Asla kaçılamayacak şekilde yapılan inşaatları yapan insan zekâsı ise, oradan kaçmayı akıl edebilecek de insan zekasıdır. Hani akıl, akıldan üstündür misali. Bu arada, bugünkü F Tipi cezaevlerini -ABD ve Avrupa’daki örneklerini taklit eden- Fetullahçı kafa inşa ettirmişti. Şimdi pek çok F Tipi cezaevi 15 Temmuz darbe girişimine katılan Fetullahçı kadrolarla doldurulmuş vaziyette. Bugünün icadı üç katlı yeni yüksek güvenlikli cezaevlerini, yarın bunları inşa ettiren kafada olanların doldurup doldurmayacağını kim tahmin edebilir ki…