Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava saldırıları ile ilgili soruları yanıtlayan YPG Sözcüsü Mehmûd, savaşın her iki ülke haklarına da zarar vereceğini söyledi ve kara harekatı tehditlerine ‘Savaşçı bir halkız’ yanıtını verdi
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 19 Kasım’da başlattığı hava saldırıları sürüyor. Demokratik Suriye Güçleri’nin 4 günlük bilanço açıklamasına göre saldırılarda en az 11 üyesi ve 15 sivil yaşamını yitirdi. Ayrıca petrol sahaları ve hastanelerin de dahil olduğu birçok sivil yerleşim yeri zarar gördü. Rusya ve Koalisyon güçlerinin DSG ile ortak noktalarının da hedef alındığı hava bombardımanlarında birçok Şam askeri de yaşamını yitirdi.
DSG’nin açıkladığı bilançoya göre, Efrîn’in güneyindeki Tatmeraş köyündeki saldırıda ise bir kez kimyasal silah kullanıldı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 5’inci gününe girilen saldırıların ilerleyen süreçte kara saldırıları ile devam edeceğini açıklaması sonrası, Yekîneyên Parastina Gel’in (YPG) de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) olası bir kara saldırısı karşısındaki pozisyonu merak ediliyor.
‘G20’ye NATO ile gizli anlaşma için gitti’
Saldırılar ile ilgili Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Fırat Can Arslan’ın sorularını yanıtlayan YPG Sözcüsü Nurî Mehmûd, AKP-MHP iktidarının Taksim saldırısını gerekçe göstermesi ile ilgili şu yorumu yaptı: “Taksim’deki saldırı, Erdoğan G20 toplantısına giderken gerçekleşti. O kadının 3 kardeşi DAİŞ içerisinde ölmüş. Bir kardeşi ise işgal edilen topraklarda Türkiye istihbaratlarıyla çalışan El-Kaide ve DAİŞ kalıntıları olan gruplarda görev yapıyor. O yüzden bu tamamen AKP-MHP istihbaratının planladığı bir eylem olarak görülüyor. Erdoğan son dönemlerde özellikle göçmen adı altında Avrupa’ya terörist gönderiyor. Bunun yanı sıra Rusya ile tahıl meselesi üzerinden geliştirdiği ilişki söz konusu. NATO ülkelerini terör tehdidiyle zorlayarak hükümetlerle gizli anlaşmalara gitmiş gibi görünüyor. O yüzden bu patlamayı kendine göre güçlü bir gerekçe yaparak, Rojava topraklarına saldırmak ve buradaki Özerk Yönetimi yıkmak için kullanıyor. Ki kendi faşist ve cihadist projeleri için buradaki özerk yönetimi kendine en büyük engel olarak görüyor. Taksim’deki saldırı hakkında açıklamalar yaptık. Bu asla bizim yöntemimiz değildir. Bu mafyavari bir yöntemdir. Bu mafyavari örgütler de ancak bir istihbarata bağlı olarak orada bir saldırı gerçekleştirebilir. Tamamen yol verilmiş bir saldırıdır.”
‘Kobanê Irak veya Afganistan gibi değildir’
ABD ve Rusya’nın saldırılar karşısındaki tavrını da ‘yapılan açıklamalar zayıf açıklamalar’ sözleri ile yorumlayan Mehmûd, “Türkiye ordusu, en gelişkin tekniklere sahip olmasına ve NATO desteği almasına rağmen Rojava’da şimdiye kadar 30 kilometre sınır uzunluğunda hiçbir askeri hedef vuramamıştır. Tamamen ekonomik, sağlık ve eğitim kurumlarını hedef almıştır. Sivil vatandaşlarımızı hedef almıştır. Garantör devletler de burada ama buna rağmen sessiz kalıyor. Daha önce ABD buradan çekilirken dünya halkları büyük tepki göstermişti. O yüzden Trump geri adım attı. Irak’tan çekildiğinde ise hiçbir tepki olmadı. Neden? Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’de dünya terörüne karşı tek doğru direniş ortaya çıktı. Şimdi de DAİŞ savaşında ortaya çıkan toplum vicdanı ve ahlakı ile demokratik onur ve özgür bir yaşam için gelişen bu sistem, Erdoğan rejimi tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Bugün eğer dünyadan zayıf da olsa açıklamalar geliyorsa, nedeni dünya toplumlarının Kobanê’ye sahip çıkmasıdır. Kobanê, Afganistan ya da Irak gibi değildir. Kobanê halkı kendi onur savaşını veren ve bunu aynı zamanda dünya için de savunan bir toplumdur” dedi.
‘Hava saldırılarını durduramayız ama karada savaşçı bir halkız’
Erdoğan’ın ‘kara harekatı’ tehditleri ile ilgili de Efrîn ve Gire Spî’de yaşananları hatırlatan Mehmûd, ‘Erdoğan’ın o bölgelerde ‘başarı’ elde ettiğini düşündüğünü ve kendilerinin de o dönem IŞİD ile savaşa yağunlaştığını vurlayarak, “Çünkü bir NATO devletinin bize saldıracağı düşüncesinde değildik. Tecrübemizde o kadar yoktu ama Efrîn, Girê Spî ve Serekanîye’den sonra biz tecrübe edindik. Görüyoruz ki saldırıların dördüncü gününde Erdoğan, en gelişmiş teknolojiyle saldırmasına rağmen hiçbir şey elde edemedi. Askeri güçlerimize zarar veremedi, hepsi boşa çıktı. Türkiye ordusunun elindeki teknolojiyi boşa çıkardık. Türkiye halkları kendi çocuklarına sahip çıksın. Biz onlarla savaşmak istemiyoruz. Biz onları Rojava topraklarından cenaze olarak göndermek istemiyoruz. Bu iktidar Türkiye halklarının çocuklarını ölüme gönderiyor. Hava saldırılarını durduracak tekniğimiz yoktur ama karada biz savaşçı bir halkız. Biz başaracağız. Bunu Türkiye halklarına söylüyorum. Erdoğan, Türkiye’yi kaosa sürüklemeye çalışıyor. Bu savaş Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile birlikte en çok Türkiye halklarına zarar verecektir.”
Mehmûd söyleşinin sonunda saldırıların IŞİD’i ‘canlandırma’ ihtimaline dair de şuları söyledi: “Hapishanelerimizde tutuklu olan DAİŞ’liler, bu saldırılarla birlikte kendilerini örgütlemeye çalışıyor. Belli oluyor ki, DAİŞ yeniden moral kazanmak ve kendini yeniden diriltmek için hazırlık içerisindedir.”
DIŞ HABERLER