Yeni ve olağanüstü bir sürecin tam ortasındayız. “Geçinemiyoruz” sesleri arasında dört ayda bir türlü durdurulmayan döviz kurundaki inanılmaz yükseliş, bir müdahaleyle 18.50 liradan 12.10 liraya kadar indi. “Köpük alındı”! Bu iyi bir şey mi? Görünüşte öyle.
Ancak kafaları kurcalayan soru şu? İktidar, bugünkü duruma yol açan girişimi neden bir ay önce ya da iki-üç ay önce gerçekleştirmedi? Yani Merkez Bankası son iki haftada o kadar dövizi boşuna mı piyasaya boca etti? Üçüncüsü, tüm bu döviz artış ve düşüşlerinden kim kazandı, kim kaybetti?
Kur garantili mevduata dönüş, birden sıkıntıyı çözmüş gözüküyor! Her şeyin bu kadar basit olduğuna inanmamız gerekir mi?
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, dövizdeki rekor düşüş ve liradaki değer artışına atıfta bulunurken, gıda fiyatlarında da bir düşüş beklediklerini bildirdi. Peki olacak mı? Hele hele fiyat artışlarına büyük etkiyi yapan, petrol, elektrik, doğalgaz fiyatlarında “köpük” alınacak mı? Ya da medyaya haber konusu olan 18.50 liradan döviz alıp 12.5’den bozan kişi gibi hareket edecek mi?
Örneğin, Ziraat Mühendisleri Odası Urfa Şube Başkanı Abdullah Melik, “Urfa’da bir dönüm arazi fiyatı yaklaşık 15 bin TL iken, gübrenin tonu 17 bin 100 TL’ye çıktı” diyor. Daha günceli: Bir kg. un fiyatı marketlerde 9-10 lira. Örneğin ekmek 1.75’ten 3.0-3.5 liraya çıkmış. Peki bu fiyat 2.5’e düşürülecek mi?
Market fiyatlarında bir değişiklik gözükmüyor. Hatta bazılarında yeni artışlar var. Çarşamba akşam saatlerinde petrol fiyatlarına baktım, benzin hala 11.61’de duruyor. Dövizi zararına bozduranın bunu hangi koşullarda yaptığını bilmiyoruz. Ancak, para ve kâr hırsıyla tutuşmuş piyasayı bu kârdan kim nasıl vazgeçirecek?
Tam bunları konuşurken, vergi ve harçlara yüzde 36, doğalgaz açma kapamaya yüzde 55 zam geldi. Bu daha başlangıç…
Sokaktaki herkes bunun sonunun nasıl biteceğini merakla bekliyor. Bu durum mağazalardaki indirimleri hatırlatıyor: Sezon ortası ya da sonundaki “yüzde 50-70” arasındaki indirimlere ya da “bir alana bir bedava” kampanyalarını…
Bu arada döviz kurunu düşüren müdahaleye ilişkin muhalefetten yapılan eleştirilere, hükümetten gelen “hain” ya da “hesabını vereceksiniz” yönlü tehditkar cevaplar, akla mevcut planın/müdahalenin gösterildiğinden daha kırılgan olduğu şüphesini getiriyor. Olan bitenin bir yüklenmeden ibaret olduğu arka planda uzun vadeli bir planlamanın olmadığı izlenimi veriyor. Acaba, en çok eleştirinin döviz kuru üzerinden yapılmasını boşa çıkarmak, hem emek cephesinden yükselen sesleri perdelemek ve hem de yıl sonu enflasyonunu belirleyecek olan Aralık ayı enflasyonunda beklenen yükselmeyi son bir hamleyle küçültmek mi? Yakında öğreniriz. Ancak problemin kendisi, yüklü borçlar, döviz rezervinin eksiye düşmesi, gelirden çok harcama ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, dövizle yap-sat anlaşmaları, kamuda birden çok maaş almalar ve de belirsizlik… Döviz kurunda yaşanan büyük zikzaklar, iktidarın izlediği politikalara da içkin. İktidar belirsizliği, belirsizlik iktidarlaşmayı besliyor…