Uluslararası Para Fonu (IMF) yolsuzluğu şöyle tanımlıyor:
“Yolsuzluk, kamu görevinin özel kazanç sağlamak için kötüye kullanılması sonucunda toplumsal zarara neden olan bir olgudur. Örneğin, kamusal projeler kayırmacılık yoluyla ya da bir komisyon karşılığında birilerine verildiğinde kamu hizmetleri bundan zarar görür. En belirgin aracı olan rüşvet karşılığında devlet memurları vergi kaçakçılığını kolaylaştırdığında ya da yolsuzluğa bulaşmış bazı kişi veya firmalara geçici vergi indirimleri sağlandığında, diğerleri daha yüksek vergi yükü ile karşı karşıya kalır ve hükümet üretken harcamaları karşılayacak geliri elde edemez. Çok uluslu şirketler tarafından yabancı yetkililere rüşvet verilmesi ve yolsuzlukla edinilmiş kazançları aklamak veya vergi kaçırmak için şeffaf olmayan finans merkezlerinin veya yargının devreye sokulması bu zarara küresel bir boyut katar. Tüm bunlar, mevcut eşitsizlikleri daha da artırır, kamuya olan güveni baltalar ve sosyal ve politik istikrarsızlığa neden olur”.(1)
Kısaca yolsuzluk, “dar anlamda, rüşvet ağları aracılığıyla kamu otoritesinin, devlet bürokrasisinin ve devletin diğer organlarının haksız özel çıkar ve maddi menfaat elde etmek için kullanılması” olarak tanımlanabilir.
Yolsuzluk metastaz yapmış kanser gibi
Bu tanım çerçevesince, tutarı 418 milyar doları bulduğu ileri sürülen ve “Kamu Özel İşbirliği Projeleri (KÖİ)” olarak da gündeme gelen, normal maliyetlerinin çok üstünde fiyatlarla yaptırılan, dış finansmanına Hazine garantisi ve dövizle hizmet alım garantisi verilen oto yollar, enerji santralleri, köprüler ve şehir hastaneleri ülkedeki çok büyük yolsuzlukların bir göstergesidir.
Ülkedeki inşaat ve alt yapı ile ilişkili bu projelerin ne kadar büyük bir ekonomik ve siyasal rant yarattığını ise uluslararası bir karşılaştırma aracılığıyla daha net görebiliriz.
Öyle ki dünyada 21 milyon kilometrelik bir otoyol ağı mevcut. Dünyanın en fazla otoyoluna sahip ülkesi 3.097.278 km ile (toplamın yüzde 4,3’ü) ABD. Bunu 1.709.997 km (yüzde 7,9) ile Çin ve 1.052.718 km (yüzde 4,9) ile Hindistan takip ediyor. Dünyanın belirgin bir biçimde kriz içinde olan ve dış borçlarını ödeyemez durumuna düşen Arjantin ise (Meksika’nın ardından) 703,087 km (yüzde 3,3) ile beşinci sırada bulunuyor. Türkiye ise 448,249 km (yüzde 2. 1) ile 12’nci sırada yer alıyor. İtalya, İspanya, İngiltere gibi gelişkin ekonomilere sahip ülkeler Türkiye’nin altında sıralanıyor. (2)
Kısaca, etrafı denizlerle çevrili Türkiye’de, demiryollarına da doğru dürüst bir yatırım yapılmazken, ülkenin ekonomik büyüklüğü ya da nüfusu ile orantısız bir biçimde aşırı büyüklükte bir karayolu alt yapısı ile karşı karşıyayız.
Kur Korumalı Mevduat ve eritilen döviz rezervleri
Ayrıca bir süredir izlenen faiz politikası sonucunda, kuru baskılamak için gündeme getirildiği ileri sürülen ancak büyük paraların sahiplerine büyük servetler aktarılmasıyla sonuçlanan Kur Korumalı Mevduat uygulaması büyük bir yolsuzluk içeriyor.
Keza, kamu bankaları aracılığıyla bazı kayırılan sermaye gruplarına ve güç sahibi şahıslara piyasa kurunun altından yapılan ve miktarının 128 milyar doları bulduğu ileri sürülen döviz satışları da, piyasa faiz oranın çok altında faiz oranlarıyla verilen krediler de bir yolsuzluğu yansıtıyor.
Yolsuzluk piramidi
Bu yolsuzluklardan alttakilerin faydalanma şekli ise yerel küçük ihalelerden haksız pay almak, liyakate uygun olmayan bir biçimde kamu kadrolarına atanmak, yapılan yoksulluk yardımlarından hak etmediği halde faydalanmak ve benzeri yollarla gerçekleşiyor.
Kısaca yolsuzluk piramidinin tepesinde milyar dolarlık pay alan yandaş sermaye grupları ve cemaatler, en altında ise bu pastanın kırıntılarından faydalandırılan milyonlarca halktan insan var.
Ancak büyük yolsuzluklar tabandakilerin böyle bir yolsuzluğa bulaştırılmasıyla, yani bir tür suça ortak edilmesiyle meşrulaştırılıyor. Bu yüzden de, ülke ne kadar büyük bir ekonomik ve sosyal çöküş yaşarsa yaşasın bu çöküşten giderek yozlaşmak, çürümek biçiminde nasibini alan kitlelerin büyük çoğunluğu iktidara olan desteğini sürdürüyor.
Yolsuzluğun maliyeti oldukça yüksek
Öncelikle, yaygın yolsuzluk insanın ve toplumun çürümesine neden oluyor. Ülkemizde yaygın kullanılan, “çalıyor ama çalışıyor” sözcüğü bu çürümenin boyutlarını gösteriyor ve seçimlerde AKP seçmeninin büyük ölçüde hala iktidara olan desteğini neden sürdürdüğünün ipuçlarını veriyor.
İkinci olarak, yolsuzluk ülkedeki yoksulluğun nedenlerinden ve ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarının önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.
Öyle ki vergi mükelleflerinin ödediği vergiler farklı şekillerde yok ediliyor, okullardan, yollardan ve hastanelerden çekilerek bazı insanların ceplerine hortumlanıyor.
Böylece kamunun ve kamu ekonomisinin tüm yurttaşların yararına olacak şekilde büyüyüp genişlemesi, nitelikli ve ücretsiz kamusal hizmet verilmesi önleniyor. Çünkü yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde genelde daha az vergi toplanabiliyor. Öyle ki, yolsuzluğun en az görüldüğü ülkeler, yolsuzluğun yaygın olarak yaşandığı ülkelere göre milli gelirlerinin yüzde 4’ü oranında daha fazla vergi toplayabiliyor. (3)
Yolsuzluk Algı Endeksi
Uluslararası Şeffaflık Enstitüsü (Transparency International) adlı uluslararası bir kuruluş her yıl düzenli olarak ‘Yolsuzluk Algı Endeksi’ yayınlıyor (Corruption Perception Index). (4)
Bu endeks, kuruluşça düzenli olarak takip edilen toplam 180 devlet ile ilişkilendirilmiş yolsuzluğu (daha doğrusu yolsuzluk algısını) ölçmeye çalışan bir endeks. Böylece sosyolojik boyutuyla önemli bir bozulmaya, çürümeye de işaret ediyor. Endeks ülkeleri; 0 (çok kirli) ila 100 (çok temiz) arasında puanlandırıyor. Dünya ortalaması 100 puan üzerinden 43 puan. Yani kapitalizmin yolsuzluklar konusundaki karnesi genel olarak kötü.
Endekse göre, 2022 yılında kamu sektöründe yolsuzluk algısının en düşük olduğu (yolsuzluğa en az bulaşmış) ilk üç ülke sırasıyla: Danimarka (90 puan), Finlandiya (87 puan) ve Yeni Zelanda (87 puan).
Türkiye ise 36 gibi oldukça düşük bir puan ile 180 ülke arasında 101’nci sırada yer alıyor. Bu puan Sahra Altı Afrika Bölgesindeki ülkelerin ortalama puanı olan 32 puandan sadece 4 puan üstte.
“Tüm Gözler Türkiye’de”
Aynı kuruluş, geçen haftaki yolsuzluk raporunu “Tüm gözler Türkiye’de” başlığı ile yayımladı ve Türkiye’ye bazı uyarılarda bulundu:
“Bu yılki seçim, ülkedeki seçim güvenliğine ilişkin daha geniş endişeleri bir kez daha öne çıkartıyor. Çünkü Erdoğan, cumhurbaşkanlığı boyunca özgür ve adil seçimleri sağlamakla yükümlü kurumları ciddi şekilde baltaladı ve seçim yasasında önemli değişiklikler yaparak seçim döneminde devlet kaynaklarının iktidar lehine kullanılmasına izin verdi. Erdoğan yönetimi geçen yıl bağımsız gazeteciliği yok eden ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan ciddi dezenformasyon yasalarını uygulamaya koydu. Dahası, seçim finansmanını izlemek ve kontrol etmek için yeterli mekanizmalar oluşturmadı, bu da kamu fonlarının kötüye kullanılma riskini artırdı. Ülke ikinci tura hazırlanırken, medya kontrolüyle ilgili temel bir endişe devam ediyor: İktidarın ulusal medyanın yüzde 90’ını kontrol ettiği biliniyor, bu da seçmenlerin tarafsız ve önyargısız bilgiye erişimini engelliyor.
Bu yüzden de, demokrasisini ve hukukun üstünlüğünü ilerletmek için Türkiye’nin siyasi kontroller ve dengelerdeki zayıflayan etkinliğini sorgulaması ve yolsuzlukların kovuşturulmasını önleyen baskıların ortadan kaldırılması, bunun için de daha güçlü bir yasal ve kurumsal yolsuzlukla mücadele programının devreye sokulması gerekiyor.” (5)
2017 yılından beri yolsuzluk algısı arttı
Türkiye, endekste son 10 yıldır ciddi bir düşüş yaşıyor. Öyle ki son 10 yılda puanı 14 puan (50’den 36’ya) ve endeksteki yeri Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin önünü açan 2017’deki anayasa değişikliğinden bu yana 20 puan (81’den 101’nci sıraya) geriledi.
2022 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi ve kuruluşun Türkiye’ye ilişkin son değerlendirmesi, ülke tarihindeki en önemli seçimlerden biri yapılırken ülkedeki yolsuzlukların boyutlarını gözler önüne seriyor.
Kuruluş, Türkiye’deki bu gerilemeyi yolsuzluk algısının artması ve bunun nedenini de demokrasiden uzaklaşma ve savaşçı politikalara yönelme olarak açıklıyor. Nitekim Türkiye’nin, bir başka endeks olan Dünya Barış Endeksi’nde 167 ülke arasında 145’nci sırada yer alıyor olması (6) bu görüşü destekliyor.
Yolsuzluklar, demokrasideki düşüş ve barış karşıtlığı el ele
‘Demokrasiyi Gözetleme Örgütü’ olarak da bilinen Freedom House, her yıl yaptığı gibi bu yıl da, dünyanın en özgür ve en çok baskı altındaki uluslarını sıralayan bir rapor yayımladı. (7) Örgütün bu raporları, küresel demokrasi için önemli bir barometre olarak kabul ediliyor.
Raporda Türkiye, “baskıcı rejimler” başlığı altında yer alan örneğin Myanmar, Tayland ve Taliban Afganistan’ı ile birlikte anılıyor. Öyle ki ülkenin toplam puanı 100 puan üzerinden 32 puan ve statüsü “özgür değil/not free). Politik haklar açısından 40 puan üzerinden 16 puan ve sivil özgürlükler (ifade özgürlüğü ve yasalar önünde eşitlik ve basın özgürlüğü gibi) 60 puan üzerinden 16 puan alabiliyor.
Rapora göre, dünyada son 10 yılda demokrasi puanı ciddi biçimde kötüleşen ülkeler arasında Türkiye 5’nci sırada (29 puan düşüş) yer alıyor. Türkiye’nin önündeki ilk 4 sırada yer alan ülkeler ise sırasıyla: Libya, Nikaragua, Güney Sudan ve Tanzanya.
Kısaca rapor, Türkiye’de bireysel hak ve özgürlüklerin ciddi baskı altında tutulduğu tespitini yapıyor ve ülkeyi “özgür olmayan” bir ülke olarak nitelendiriyor.
Sonuç olarak
Ülkede bu denli yaygın bir yolsuzluk algısı mevcut iken ve bir zamanlar iktidarın yanında olanların videolu yolsuzluk ifşaatları bu denli ortalıkta dolaşırken, 14 Mayıs tarihinde yapılan parlamento ve ilk tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar nasıl açıklanabilir?
Sandıklarda yaşanan usulsüzlükler ve verilen seçim rüşvetleri bu sonucun bir kısmını açıklayabilir. Ancak ilk tur seçimlerde Erdoğan’ın oyların yüzde 49,5’ini alması, seçmeni nezdindeki popülaritesinin ülkede yaşanan ciddi ekonomik sorunların ve yaygın yolsuzlukların neden olduğu tahribattan daha ağır bastığını, yani bir biçimde derin yoksulluk ve depremin neden olduğu ağır tahribatın, yolsuzluk çarkına bulaştırılmış milyonlarca insanın siyasal tercihini değiştirmediğini gösteriyor.
Bunun dünyada başka örnekleri de mevcut. Örneğin İsrail’de 2021 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerde, yolsuzluk suçlamaları nedeniyle daha önce iktidardan uzaklaştırılan eski başbakan Netenyahu’nun başını çektiği sağcı blok çoğunluk hükümeti kurabilecek düzeyde bir başarı ile seçimlerden çıktı ve iktidar oldu. Yani aşırı sağcı bir popülist siyasetçi (aynı zamanda ırkçı ve Siyonist özelliği ile bilinen) Netenyahu seçimin galibi oldu.
Hakkında çok ciddi yolsuzluk suçlamaları bulunmasına rağmen Netenyahu’nun seçimi tekrar kazanması bizim için hem öğretici hem de uyarıcı olmalı. Çünkü Kolombiya ve Brezilya örneği dışında, dünyada sağcı popülist –otoriter iktidarların iş başına gelmesi eğilimi sürüyor ve yaygın yolsuzlukların varlığı bunu önleyemiyor.
Bir başka deyimle, demokratik muhalefetin sadece yolsuzlukları sergileyerek seçimleri kazanabilmesi mümkün değil. Çünkü ekonomik sorunlarından dolayı mutsuz seçmen, adeta zehirli bir politik iksiri içirilmiş gibi (8), yolsuzluklarına rağmen bir siyasal partiyi iktidara taşıyabiliyor ya da iktidarda tutabiliyor.
O halde seçmenlerin ne durumda olduğunu, onların tam olarak ne istediğini bilmek, anlamak gerekiyor. Bu da geniş halk kitlelerinin içinde olmayı, onlarla organik ilişki kurmayı gerekli kılıyor. Yani sadece temsil siyaseti yetmiyor. Sokağın nabzını da tutacak, onu aktif bir eylemlilik içine sokabilecek, her şeyden önemlisi geniş halk kilelerine güven verebilecek bir siyasal irade ve örgütlülük gerekiyor. 28 Mayıs “referandumunun” ardından bu ihtiyaç çok daha yakıcı bir biçimde önümüzde olacak.
Dip notlar:
(1) https://www.imf.org/en/Publications/FM/Issues/2019/03/18/fiscal-monitor-april-2019, s.39.
(2) https://www.visualcapitalist.com/cp/road-map-of-the-world (18 Mayıs 2023).
(3) https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/blog-corruption-and-your-money (28 May 2019).
(4) https://www.transparency.org/en/cpi/2022.
(5) newsletter@transparency.org (19 May 2023).
(6) Global Peace Index 2022, Measuring peace in a complex World, Institute for Economics and Peace, https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/06/GPI-2022-web.pdf.
(7) https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2023/marking-50-years (9 Mart 2023).
(8) Thomas Palley, “Brazil is Falling Under an Evil Political Spell”,http://www.thomaspalley.com (16 October 2018).