Ahmet Güneş
Ayartılıyor birçok şey. Cazibesini örgütlü kötülüğünden alan bu güven, herkese itaati dayatıyor. Yılları bulan beceri ve kıvraklıkla, bir de deneye deneye varılan sonuçla, utanmaksızın saza ve söze bulaşıyor. Kendine dair anıtlar inşa ederek, mağduriyetler, masallar ve efsaneler uyduran bu pişkinlik, tekrarının haşmetine kapılmış. Dur diyen yok, durak hiç yok. Yol var sadece; kendi yolu, kötü yol.
Bahanesini arsız otlar gibi her yere dağıtan ve evlerin içlerine kadar sirayet eden bu zehir, etkiliyor her anlamda. Nefes alırken, düşünürken, düş kurarken ve en nihayetinde bir şeyler anlatırken. Şiire ve şarkıya müdahale etme hakkını kendinde toplayan bu suç örgütü, bırakın hesap vermeyi, hesap sormayı dahi yasakladı. Yetim hakkını yemeyi mubah gören, düşman bellediğinin sağlık hakkını engelleyen ve en sonunda ölümünü izleyen doymamışlar sürüsü, artık her yerdeler. Her yeri yol eylediler.
Nereden baksan faşizm, nereyi göstersen onun gölgesi. Umutsuzluk virüs gibi yayılmışken, herkes muzdarip. Açlığın kemirdiği gelecek, zamanı da şaşırttı. Öyle ki yarın artık yarından daha uzak. Tarihe yalanlar savuran, kendini öyle aklayan bu zihniyet takvime de müdahale edecekti. Etmeye devam ediyor. Bunu da kendi yolu bellediler.
Ezberlere sarılmış bir güruh, her şeyi rehin alma ve verme telaşında. Kullanılmış tüm paranoyaları boyayıp yeniymiş gibi ağızlarına sakız ediyorlar. Yeraltından gökyüzüne kadar haklılar ve bir o kadar mağdurlar. Haklarının gasp edilmesinden başlayıp cinayetlere ve intiharlara bulaştılar. Çıkar hepsi, menfaat bunlar. Tüm bunlarla kendilerine yol açtılar, hâlâ da orada yürüyorlar.
Bitmeyen savaşlarla örtbas edilirken katliamlar, her güne onlarca haksızlık sığdırılırken, ak ve pak uyuyup uyanıyorlar. Her dönemin garibanı, her musibetin ezileni… Öyle gelip öyle devam edecekler. Bu iddiaya ölene kadar inanarak yaşıyorlar. Gün gelmez, devran dönmez diye diye sayıkladıkları gecelerde uykularına öyle varıyor, sabahları aynı nakaratla uyanıyorlar. Sıkıcı, nobran ve saldırgan bir yol yapıp orada dolanıyorlar.
Yaşamlarımızı saran abluka ve düşlerimize çizilmek istenen sınır, gün geçtikçe daralıyor. Kabus değil, rüya görmek, düşlemek değil, o anın tam içinde solumak yine de bizim elimizde. Öfke de anlıktır ve düş de bir anlığına kendini dayatır. Oralarda dolaşmak, adımlarımızla yeni yollar aramak, bitmeyen zulmü anımsamaktan geçer. Çünkü öfkenin dışavurumu, ezilenlerin hayallerine yaklaşmasıdır. Göğe bakıp nefes almak gibi, çorak bir yerden çiçekli bir bahçeye adım atmak gibi. Yol neden binbir çiçekli bahçe olmasın? Yol neden istediğimiz manzarada kendine yer açmasın?
Cezaevlerinde siyasi tutsakların tecride karşı 27 Kasım 2020’den beri devam ettirdiği süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi, işçilerin haksız yere işten atılmalara karşı farklı şehirlerde başlattığı eylemler, Şenyaşar ailesinin kendilerine yaşatılan katliamı kabul etmeyip adalet talebi ile sürdürdüğü eylem, kadınların süreklileşen eylemleri, öğrencilerin ve akademisyenlerin kayyumlara karşı eylemleri neyse ki hepimize umudu aşılıyor. Bu da bir yol ve bizim yolumuz.
Karşılaşmalar tarihte hep farklı şekilde gerçekleşmiştir. Gecikmiş karşılaşmalar ve geç kalınmış karşılaşmalar… Yine de birçok örneğiyle ilham verenler yarınlarımızın yolunu açacaktır. Evet, yollar kesişir ve hatta ayrılır da. Bazen de nice yol tarihe karışır. Geçmişte de tarihe karıştı ve unutuldu. Bazı yolların ise esamisi yokken bile anısı var. O anılar, o devredilen düşlerin hatırına yarınları görebiliyoruz. Yarınlara çıkan yolları tahayyül edip düşüncede yürüyebiliyoruz. Elbet bir gün ayaklarımızın altında hissedeceğiz o yolu, hep beraber, el ele ve ağız dolusu güleceğiz.
Hiç kuşkusuz halkın öfkesi, annelerin ahı, yetimlerin hakkı, büyüyen çocukların yarınları, yılları elinden alınanların inadı değiştirecek yolları da güzergâhları da. Bu ülke geçmişte, “Biz hürriyet değil, faşizm gibi bir idare istiyoruz” manşetlerini gördü. Kötülüğe övgüler, özgürlüğe sövgüler gördü. Bu sapık histeri halen yer yer kendini gösteriyor. Neyse ki, “Biz baş eğmedik, eğmiyoruz” manşetlerini de gördük.
Haftanın kitap önerisi: Sema Kaygusuz, Yere Düşen Dualar / Metis Yayınları