Ankara Numune Hastanesi’nde yoğun bakım ünitesinde tutulan ağır hasta tutuklu Koçer Özdal ile savcılık izni sonucu görüşebilen eşi Sultan Özdal, eşinin yatağa kelepçeli şekilde tedavi edildiğini belirtti
Samsun Bafra Cezaevi’nden tedavi edilmek üzere 19 Temmuz tarihinde Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edilen mesane kanseri olan Koçer Özdal (65), geçtiğimiz hafta yoğun bakım ünitesine alındı. Bursa Gemlik’ten gelen ailesi ancak savcılık izniyle Özdal ile görüşebildi. Özdal’ın eşi Sultan Özdal, eşinin durumunun çok kötü olmasına rağmen hala sağ elinin yatağa kelepçeli tedavi edildiğini belirterek, görüşmeyi askerler eşliğinde gerçekleştirdiklerini belirtti.
Özdal eşiyle yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı: “‘Koçer senin durumun nasıl?’ diye sordum, önce sesini çıkarmadı. Sonra ben yine sorunca ‘rahatsızım’ dedi. ‘Seni bunlar tedavi etmiyor mu?’ diye sorduğumda ise ‘bilmiyorum’ dedi. ‘Yemek, su veriyorlar mı’ diye sorduğumda da sadece ‘bilmiyorum’ dedi ve bizden su istedi. Koçer, ‘Ciğerlerim susuzluktan parçalandı, bunlar bana su vermiyor’ dedi. Ona su verdik. İki asker bizimle odaya girmişti. Koçer onlara bakıyordu ve onlar yüzünden rahat konuşamıyordu. Biz ona su verdik. Biraz rahatladı. Kim bilir kaç gündür su vermiyorlardı.”
Eşine bakım yapılmadığının gözle görülebilir bir şey olduğunu dile getiren Özdal, eşinin yarı baygın halde sayıkladıklarını şöyle aktardı: “Başarabiliyorsanız beni buradan çıkarın. Bakın halim nedir beni bağlamışlar. Çıkarabiliyorsanız beni çıkarın buradan. Beni bu zalimlerin elinden çıkarın. Beni bu zalimlerin elinden alıp, götürün. Bunlar zalimdir. Bunlar da ne din var ne iman.”
‘10 gün önce daha iyiydi’
Bir önceki görüşmeyi 10 gün önce yaptıklarını ve eşinin o zaman çok daha iyi olduğuna dikkat çeken Özdal, “Bu sefer Koçer kalmamıştı, perişan olmuştu. 10 gün önce tekerlekli sandalye ile yanımıza geldi, kendisi binip indi. Konuşuyordu. Bugün ise yarı yarıya erimişti. Askerler yüzünden de konuşamıyordu” ifadesinde bulundu.
Kanser yayılmış
Koçer Özdal’ın tedavisini yapan doktor ile de görüştüğünü ve “Eşimi neden ameliyat etmiyorsunuz?” diye sorduğunu aktaran Özdal, doktorun kanserin eşinin tüm vücuduna yayıldığını aktardığını ve son durumu böylelikle öğrenebildiklerini söyledi. Özdal, ciğerlerde biriken suyun da doktorlar tarafından vücudun yan tarafından açtıkları bir bölümden çekildiğini ancak ameliyat edemeyecekleri düzeyde kötü olduğunu söyledi.
‘Ölecekse evinde ölsün’
Eşinin serbest bırakılmasını isteyen Özdal, şöyle dedi: “Ya beni refakatçi yapsınlar ya da hastamı bana versinler evine götüreyim. Ölecekse de evinde ölsün. Bırakmıyorlar gidip görelim de, sanki baskına gitmişiz. Kaldığı odanın kapısı, balkonu asker doluydu. Yetmezmiş gibi içerde de iki asker vardı. Su vermiyorlar, yemek vermiyorlar, halinden belliydi.”
Muhatap yok
Adalet Bakanlığı nezdinde “İnfazın ertelenmesi ve tahliye edilmesi” için girişimde bulunduklarını söyleyen HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Eğer bu olamıyorsa da eşinin yazdığı refakatçi talep dilekçesinin kabul edilmesini istedik. Ama herhangi bir dönüş yok. Ankara’da şimdi yoğun bakımda kelepçeli muayene ediliyor. Koçer Özdal’ın belki yaşamının son günlerini ne yazık ki yatağa bağımlı kelepçeli şekilde geçirmek zorunda. Bu nedenle kamuoyu yaratılmalı. Adalet Bakanlığı kapsamında girişimlerimiz devam ediyor” dedi.
İHD’den başvuru
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, Özdal için 21 Temmuz’da Bafra Cumhuriyet Savcılığı’na avukatlar aracılığıyla “İnfazın ertelenmesi ve tahliye edilmesi” için başvuru yaptıklarını ancak usulden kararın ret edildiğinin kendilerine ulaştığını anlattı. Özdal’ın Ankara’ya sadece tedavi için sevk edilmediğini aynı zamanda dosyasının da Ankara’ya gönderildiğini öğrendiklerini aktaran Çevirmen, İHD avukatlarının geçtiğimiz hafta Ankara Savcılığı’na infazın durdurulması için başvuru yaptıklarını belirtti. Bugün aile ile birlikte kanserin tüm vücuda yayıldığını öğrendiklerini belirten Çevirmen, şöyle devam etti: “Hastalığının bu kadar yayıldığını bilmiyorduk. Bu kısa sürede yayılması, tedavisinin geciktirilmesi, teşhislerinin geciktirilmesi soru işaretleriyle dolu. Uzunca süreden beri bu hastanın durumunun bilinmesi gerekirdi. Neden geciktirildi? Bunların cevaplandırılması gerekiyor.”
Hasta tutuklular sorununun kangrene dönüştüğüne işaret eden Çevirmen, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na defalarca başvuru yapmalarına rağmen bugüne kadar tek yanıt alamadıklarını söyledi.
Berivan Altan/Ankara-MA