Aziz Oruç/Süleymaniye
Süleymaniye boyun eğmeyen bir kent. Nice Kürt direnişine merkezlik yapan bu kent, tarihte kültürel direnişin adresi aynı zamanda. Sanatın zamanı hiç eskimedi bu kentte, bulabildiği her mekanda yer edinmesini bildi. Geçmişten günümüze Kürt aydın, yazar, şair, sanatçı ve liderlerin resimleri, heykelleriyle bezenen Süleymaniye, adeta bir açık hava müzesi. Siyasetten uzak olunsa da sanattın sembolleri haline dönen resim, yazı, şiir ve heykeller adeta birlik hissini veriyor.
Eskerî Mahallesi şair Pîremerd’in bu dörtlükleri sıralıyor kendisini:
‘Kurdno hev bigirin/Kürtler birbirinizi kollayın.’
“Mercê me yê yekem rastbûna hundirî ne/İlk şartımız iç doğruluğumuzdur
Em tev dizê gayê xwe ne/Hepimiz kendi öküzümüzün hırsızıyız
Em li hev nekîn em nabin ti tişt, derewe/Anlaşamazsak bir şey olmayız, yalandır
Sîxorên hevin heta dikarin/yapabildiğimiz kadar birbirimizin muhbiriyiz.”
Her sokakta birlik mesajı
Süleymaniye, Ortadoğu’nun bir kültür merkezi, tarih içinde de hep bu özelliğiyle öne çıkmış bir şehir. Aydınların, sanatçıların, şairlerin, yazarların şehri olmuş. Her sokağında, her parkında, caddesinde ya bir kahramanlık destanı, birlik mesajıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Şêrko Bêkes, Arîn Mîrkan, Hesen Zîrek, Ehmedê Xanê ve onlarca Kürt şahsiyetin sözleri, anıtları, resimleri her an bir sokak, bir cadde başında karşınıza çıkıyor. Dahası mı Salim Caddesi, Wan Okulu, Kobanê Köprüsü, Qazî Mihemed Mahallesi, Hewarî Şar ve Azadî Parkı, Mahabad, Amad, Qamişlo ve Hewlêr ve daha nicesi…
Acı ve öfkeyle filizlenen tohum
Her biri ayrı bir anlam taşırken şehrin ortasında büyük bir alanda kurulan Azadi Parkı’nın Süleymaniye halkı için ayrı bir yeri var. Azadi Parkı, Saddam Hüseyin döneminde siyasi tutukluların idam edildiği arazi üzerine inşa edildi. Adeta acının ve öfkenin üzerinde tohumlar filizlenmiş.
Bêkes kendini hissettiriyor
Büyük Kürt şairi Şêrko Bêkes, şairliğiyle bilindiği kadar sanata dair bıraktığı mirasla da kendini Süleymaniye’de oldukça hissettiriyor. Kürt aydınlanmasını geliştirmek amacıyla 1998’de Serdem adındaki edebiyat aydınlanma merkezini kurarak, büyük bir adım attı. Azad Berzenci, Rêbin Ahme Herdi, Mamoste Şaho Said, Tuan Ahmed, Rauf Bêger, Newzad Ahmed, Dana Ahmed gibi aydın, yazarların sanata ve aydınlanmaya büyük katkıları oldu.
Yeni yaralar açılıyor
Müslüm Yücel’in “yaralarını saramadan yeni yaraların açıldığı bir şehir” dediği Süleymaniye’de Şêrko Bêkes de şiir için şu dizleri sıralıyordu: “Eğer üç gözüm olsaydı üçüncüsünü de şiire / eğer üç elim olsaydı üçüncüsünü de yine yoksulluğun bedenine / eğer üç kulağım olsaydı, üçüncüsünü de yine müzik ve strana verirdim.”
Sanatın bu kadar canlılığını koruduğu Süleymaniye’de yıllardan beri birçok film, tiyatro, resim, müzik festivali yapılıyor. Süleymaniye sanatın merkezi olduğu kadar siyasetin ve muhalefetin de merkezi durumundaydı.
Siyasetin kirli yüzü
Bu kadar sanatıyla, kültürüyle, diliyle, müziğiyle, aydınıyla, şiiriyle, şairiyle kendinden söz ettiren Süleymaniye, bugünlerde siyasetin kirli yüzüyle karşı karşıya… Bahsettiğimiz tüm bu canlılığa rahmet okuyacak “kararlar” ile adeta Süleymaniye’nin adına leke düşürülüyor. Saddam döneminde bile belki bu kadar abes durumlar yaşanmamıştı.
OHAL uygulamaları
Yıllardır Türkiye ve KDP’nin arasındaki işbirliğinin devam ettiği çizgiye YNK de çekilmek isteniyor. Türkiye, PKK’yi bahane ederek KDP ile birlikte YNK üzerinde yıllardır büyük bir baskı oluşturdu. Ve gün oldu Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanlığı’nın alması gereken kararı 25 Kasım 2018’de Kürdistan Bölgesi Başbakan Yardımcısı YNK’li Qubat Talabani’ye “Resmiyeti olmayan kurumlar kapatılacak” diyerek aldırttı. Bu karardan sonra Süleymaniye’nin hiç alışık olmadığı uygulamalar ardı ardına geldi. Türkiye’de alışık olduğumuz OHAL uygulamalarına benzer uygulamalar Süleymaniye’de yaşanmaya başlandı. YNK, Türkiye’yi sevindireyim derken bir anda AKP’lileşerek, eylemleri yasakladı, gençleri, kadınları, gazetecileri, siyasetçileri gözaltına almaya başladı. Kültür sanat merkezlerini, sinemayı, parti ofislerini kapattı, filmleri yasakladı.
Peki gerçekten Süleymaniye’de 25 Kasım’dan sonra ne değişti, ne oldu, ne geldi ne gitti? 27 Kasım’da Tevgera Azadi’nin merkezi olmak üzere Kifri, Qeladızê, Kelar, Ranya, Koyê ofisleri bir bir kapatıldı. Yurtsever Gençlik Hareketi 21 Aralık’ta Süleymaniye’nin Seholeke Caddesi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecridi kınamak için eylem yapmak istedi. Kitleye müdahale eden asayiş, aralarında 4 gazetecinin de bulunduğu 97 kişiyi gözaltına aldı.
Sanat merkezleri kapatıldı
Kelar’da 2016 yılından beri sanat çalışmaları yürüten Niweger Kültür ve Sanat Merkezi 3 gün asayişin ablukasından sonra 23 Aralık’ta, Şehit Givara Kültür ve Sanat Akademisi ise 9 Ocak’ta kapatıldı. Akademinin 9 üyesi ise gözaltına alındı.
Şêrko Bêkes, Rauf Bêger, Newzad Ahmed, Dana Ahmed ve daha nice yazar, şairin Kürt aydınlanması, sanatı, müziği, edebiyatı için büyük emek harcadı ve bu zamana kadar getirdi. Şimdi sırf siyasi çıkarlar, kirli ilişkiler, yanlış politikalar yüzünden kültüre, sanata, şiire, edebiyata darbe vuruluyor. Belki de en acısı Kürdün Kürde yaptığı zülümdür…
Anma yasaklandı
Siyasi partinin merkezi, ofisleri ve kültür, sanat merkezlerinin kapatılması yetmedi, baskılar 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen 3 Kürt kadın devrimci Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan için yapılmak istenen anmalarda zirve yaptı. Qeladızê, Ranya, Süleymaniye’de yapılmak istenen hiçbir anmaya izin verilmediği gibi, eylemlere saldırı oldu, onlarca kişi gözaltına alındı. Qeladızê’de yapılmak istenen anmaya izin vermeyen asayiş güçleri kadınlara saldırdı, 3 devrimci kadının resimlerini yırtıp attı.
Yüzü aşkın gözaltı
Süleymaniye’de 11 Ocak’ta RJAK ve Tevgera Azadi öncülüğünde yapılmak istenen anmaya asayiş müdahale ederek, aralarında 2 gazeteci, Tevgera Azadi üyelerinin de olduğu en az 50 kişi gözaltına alındı. Bu kadar utanç verici örneklerin siyasilerin marifeti olduğunu biliyoruz yoksa Süleymaniyeli Kejal Nûri’nin 3 Kürt devrimci kadın için kaleme aldığı şiiri “Eger ez li Parîsê bûma?” unutulur gibi değil.
Sadece bunlar değil…
Sakine Cansız’ın hayatını anlatan “10 yılda 3 gün” adlı kısa filminin Salim Sineması’nda 11 Ocak’ta gösterimi yapılmak istendi. Kısa filmin gösterimi için duyurular yapıldığı ilk andan itibaren Süleymaniye Asayişi sinemaya giderek, filmin gösteriminin yapılmaması için yöneticileri tehdit etti. Yöneticiler geri adım atmayınca asayiş önce Salim Sineması’nı ablukaya aldı, 8 Ocak’ta ise hiçbir resmi karar olmaksızın sinemayı kapattı. Sinema gelen tepkiler üzerine bir gün sonra açılsa da Süleymaniye’nin kalbinde büyük bir yara açılmış, Şêrko Bêkes’in mirasına büyük bir saygısızlık yapılmıştı.
Oysa yıllardır hiçbir sorun olmadan Süleymaniye’de Paris Katliamı için anmalar, açıklamalar yapılıyor. Durum bu iken Süleymaniye’de ne oldu da bunlar yaşanıyor diye sormak gerekiyor sanırım.
Nasıl bir yer olduğunu ispatladı
Salim Sineması, 2015 yılında Şêrko Bêkes’in kurduğu Serdem bünyesinde çalışmalarını yürütüyordu. Salim Sineması’nda belki dikkat çeken bir detay daha vardı, onu da unutmamak gerekir. Sinema kapısının girişinde Afrin direnişinin sembol isimlerinden biri olan Avesta Xabur’un fotosunun olması, Salim Sineması’nın nasıl bir yer olduğunu anlatmak için yeterlidir. Salim Sineması’nda ilk kez film yasaklanmıyordu. 1 Aralık’ta da yönetmenliğini Haşim Aydemir’in yaptığı 14 Temmuz Direniş filmi yine asayiş tarafından yasaklandı. Gelen tepkiler üzerine filimin gösterimine izin verildi.
Karl Marx bile yasaklandı!
Aslında bu kadar da değil, neredeyse Erdoğan’ın Türkiye’sinde bile olmayacak diyeceğimiz bir örneğe imza atılıyordu. Süleymaniye Üniversitesi’nde ve Baxê Giştî Parkı’nda stant kurup kitap satan 5 genç, 7 Ocak’ta asayiş tarafından gözaltına alındı, 500 kitaba da el konuldu.
Asayiş güçlerinin “Yasak” dediği kitaplar arasında PKK Lideri Abdullah Öcalan, Sakine Cansız, Karl Marx, Jineoloji gibi kitaplar vardı. Yani pes artık… YNK’nin Süleymaniye’deki uygulamalarıyla AKP’nin Türkiye’deki baskı, yasakçı anlayışıyla yarışırken, bir yandan da adeta Türkiye’ye “şirin” görünmek için göz kırpıyor. Türkiye’de devlet aklı 40 yıldır PKK’yi bahane ederek, Kürt halkının dilini, kültürünü, sanatını, müziğini yasaklayıp, bütün kurumlarını bir bir kapattı. Bu uygulamaların çözüm olmadığı hatta “Kürt sorununu” daha da derinleştirdiği gerçeği ortadayken şimdi kültür, sanat, aydınların şehri olan Süleymaniye’de YNK’nin de aynı bahaneyle büyük emeklerle açılan kurumları kapatması, filmleri, kitapları yasaklaması çok büyük bir acı.
YNK’nin son dönemdeki uygulamaları yılladır KDP’nin Hewlêr ve Duhok’ta yaptıklarını geçti bile. YNK bu kötü uygulamalarıyla Türkiye ile işbirliği konusunda KDP ile yarış durumunda. YNK’nin bu uygulamaları nereye kadar gider bilinmez ama tarihe kara bir leke olarak geçeceği kesindir. Rojava, Bakur, Rojhılat, ve Başur’a yönelik bu kadar saldırı, tehdidin olduğu bir dönemde YNK’nin uygulamaları Kürt halkının birliğine büyük zarar veriyor.