Bugün vizyona giren “Çirkin Kral Efsanesi”nin yönetmeni Hüseyin Tabak’la konuştuk. Filmi ve yapım sürecini anlatan Tabak’a filmde yer alan usta yönetmen Michael Haneke’nin Güney hakkındaki görüşlerini de sorduk. Haneke’ye göre “Yılmaz Güney’in filmleri hayatın özünü gösteriyor.”
Neğşirvan Güner/İstanbul
“Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız, mutlaka kazanacağız!” 1982 yılında “Yol” filmiyle Altın Palmiye alan Yılmaz Güney, Cannes Film Festivali’nde yaptığı konuşmasını bu sözlerle bitiriyordu. Aradan geçen 36 yıla rağmen halen Türkiye ve dünya sineması için Yılmaz Güney bir miras.
Yılmaz Güney’in yaşamını ve sinemasını konu alan, yönetmenliğini Hüseyin Tabak’ın yaptığı “Çirkin Kral Efsanesi”, bugün vizyona girdi. Tabak’ın dördüncü uzun metraj filmi olan “Çirkin Kral Efsanesi”, Güney’e saygı duruşu niteliğinde.
Film, Güney’in 1982 yılında Cannes’da “Yol” filmi ile kazandığı Altın Palmiye’den sonra Avrupa sinemasında bir efsaneye dönüşmesini tanıklıklarla sunuyor.
Çekimleri yedi yılda tamamlanan, dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl 33. Toronto Film Festivali’nde yapan ve önemli festivallerden ödüller kazanan filmde, Costa Gavras, Michael Haneke, Tuncel Kurtiz, Nebahat Çehre ve Tarık Akan gibi saygın yönetmen ve oyuncularla söyleşiler yer alıyor.
Avusturya-Almanya ortak yapımı “Çirkin Kral Efsanesi”nin yapımcılığını Mehmet Aktaş , filmin kurgusunu Andrew Bird üstlenirken , yardımcı yönetmenlik koltuğunda ise Melis Kaya var. Tabak ile “Çirkin Kral Efsanesi”ni konuştuk.
Yılmaz Güney’le ilgili bir belgesel yapma fikri nasıl oluştu?
Yapımcı Mehmet Aktaş benim 2008’de çektiğim “CHEEESE…” filmini izledi. Ben filmlerim sonunda hep Yılmaz Güney’e teşekkür ederim. Çünkü gerçekten onun sayesinde sinemaya adım attım, bana güç ve inanç veriyor. Daha sonra Mehmet ağabeyle tanıştık ve dedi ki ‘Bir belgesel film fikri var. Bir genç yönetmen Yılmaz Güneyi araştırıyor, bunu belgesel mi yapsak?’ Fikri çok beğendim ve hemen kabul ettim.
Yedi yıla yayılan yoğun bir hazırlık, çekim ve kurgu dönemi söz konusu. Neden bu kadar uzun sürdü? Buna titizlik mi demeliyiz yoksa farklı zorluk ya da sıkıntılar da bu sürenin uzamasında etkili oldu mu?
Yılmaz Hoca’nın yüzden fazla filmi ve yazdığı 12’den fazla kitabı var. Bunları ilk iki yıl boyunca topladık. İzledim, kitaplarını okudum. Bir de Yılmaz Güney üzerine kitaplar var ki bunlar da 30’u geçiyor. Önce bunlarla başladım. Aynı zamanda çekim için ana bir yol çizdim, çünkü tabi ki rastgele röportajlar yapılmaz, bir vizyon olması lazım. Ve evet, çok titiz çalıştık. Çünkü konu milyonların tanıdığı Yılmaz Güney’di. Aynı zamanda bütçe toplamak çok zordu. Avrupa’da, özellikle Almanya’da bir yer hariç diğer yerlerden ret aldık. Avusturya’da biraz daha kolay oldu, çünkü orada okudum ve ilişkilerim orada daha iyiydi.
Belgeseliniz Yılmaz Güney’in dünya görüşü, sanat anlayışı ve zor geçen yaşamına odaklanıyor. Peki, izleyici bu belgeselde Güney hakkında daha önce hiç bilmediği bir takım şeylerle de karşılaşacak mı? Eğer öyleyse bunlardan biraz bahseder misiniz?
Yılmaz Güney’in özel yaşamına giriyoruz belgeselde. Annesi, kardeşi, çocukları ve iki eşi konuşuyor. Çok doğal her şey, çok samimi ve Yılmaz Hoca’yı hatalarıyla ve tabi ki iyi yanlarıyla anlatıyorlar.
Önemli isimlerle görüştünüz, 47 kişiyle yaptığınız görüşme ve çekimler var belgeselde. Costa Gavras ve Michael Haneke gibi saygın yönetmenlerle söyleşiler yer alıyor. Haneke’nin demecini merak ediyoruz; acaba onun çekimler esnasında söylediklerinden çok kısa bahsedebilir misiniz okurlarımıza?
Avusturyalı yönetmen Michael Haneke, Yılmaz Güney Cannes Film Festivali’nde 1982 yılında Altın Palmiye kazandığında yeni sinema sektörüne girmişti. Onun için de Yılmaz Güney sinemasını takip ediyordu. Yılmaz Hoca’yla tanışmadı ama onun hayranıydı. Oyuncularını çok beğeniyordu. Yılmaz Güney sineması tarzı bir sinema Avrupa’da bulunmuyordu. Bu da onun ilgisini çekiyordu.
Haneke’ye ilk teklifi götürdüğümde başta konuşmak istemedi. Ben de her hafta derste şaka olarak soruyordum, ‘Hocam haftaya çekiyoruz, ona göre’. O da gülerek her seferinde reddetti. Tabi daha sonra kabul etti ve bir gün boyunca çekim yaptık. Michael Haneke , “Yılmaz Güney gibi bir insanın hayatını beyaz perdeye aktarmak çok zordur. Bir taraftan inanılmaz yetenekli yönetmen, öbür yandan belki hiç bir yönetmenin yaşamadığı bir hayat yaşadı. Yılmaz Güney’in filmleri hayatın özünü gösteriyor” dedi.
Uluslararası ve ulusal birçok festivale gitti film. Nasıl karşılanıyor, ne tepkiler alıyor “Çirkin Kral Efsanesi”?
Yılmaz Güney’in sanatsal tarafı festivallerde insanlar tarafından beğeniliyor. En çok da sanata bakışı. “Sanat halk içindir, sanat sanat için değildir” sözü Yılmaz Güney’in en önemli sözlerinden biri. Aynı zamanda kendi mücadelesi ilgi çekiyor, ama en çok insani tarafları, yaşadığı zor günleri… Kendisi belki bazı durumlarda insanlara sert davranmış olabilir ama yine de kendini sorgulaması çok ilgi çekiyor. En önemlisi olan belgeselden sonra Yılmaz Güney’in filmlerini yine izlemek istiyor insan. Bizim de asıl amacımız buydu zaten.
Çirkin Kral Efsanesi’nin yayınlanan fragmanın aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.