Meksika’da İnsan Hakları Komisyonu binasını işgal ederek ‘sığınma evi’ne çeviren feministler, 2020 yılında pandemi ile kadın cinayetlerinin rekor kırdığını söylüyor
Meksika’da Eylül ayında kadınlar, erkek şiddetine karşı ülkenin en kitlesel eylemlerine başladı. İnsan hakları Komisyonu binasından devlet çalışanlarını kovdu ve binanın duvarlarına katledilen kadınların fotoğraflarından oluşan posterler astı. Daha sonra kadınları ve çocukları burada barınmaya davet ettiler.
Onlarca aile, işgal edilen İnsan Hakları Komisyonu binasına sığındı. Bu insanlar feminist hareket tarafından sığınma evlerine dönüştürülen ofislerde uyuyorlar ve buralara bağışlanan yiyecek ve giyeceklerle yaşamlarına devam ediyorlar.
Ortak bir mutfakta yemekler hazırlanırken, gönüllüler giysi, temel ihtiyaç ürünlerini ve sanat malzemelerinin listesini ya da bağışlanan ürünlerin dağıtımını yapıyor. Çocuklar için oyun alanlarının da olduğu sığınma evlerine erkeklerin girmesi kesinlikle yasak.
26 yaşındaki Bloque Negro grubunun üyesi Cali, “Burada, gerçekten yalnız değiliz. Hepimiz bir tür toplumsal cinsiyet şiddetine maruz kalıyoruz. Ne devlet ne de polis ya da başka kimse bize sahip çıkmıyor’’ dedi. “Bu yüzden, burada kendimize bakabileceğimizi bilmek güvende hissettiriyor” diye de ekledi.
Meksika’nın merkezi semtinde Eylül ayında başlayan görkemli binanın işgali, çoğalan şiddetle daha öfkeli hale gelen feminist bir hareketin en uç eylemlerinden biriydi.
Meksika’da geçen yıl yetkililer 3142 kadın cinayeti bildirdi. Bu sayı Meksika için rekor bir sayıydı. Aktivistler, Meksika toplumunun her kesiminin (aileler, topluluklar, iktidar) günde ortalama 10 kadın öldüren failler kadar suçlu olduğunu söylüyorlar.
Federal İnsan Hakları Komisyonu binasının protestoları sırasında yaralanan kadınları tedavi eden 21 yaşındaki Doc, “Neden kızgın olduğumuzu bilmediklerini, ülkede her şeyin yolunda olduğunu söylüyorlar ama durum berbat’’ diyerek öfkesini dile getiriyor. “Kadın cinayetlerinde son beş yılda % 130 artışın gözlemlendiği bir ülkede şiddet içeren evlerden, taciz edici ilişkilerden, cinsel saldırılardan, tehditlerden veya kadın olma korkusundan kaçan kadınlar için işgal ettiğimiz sığınma evi güvenli bir liman olmuştur’’ diyor Doc.
Başkan Andrés Manuel López Obrador, feministlerin gösterilerinde ‘vandalizme’ ve ‘şiddette’ başvurduğu belirtti. López Obrador, “Protestocular heykellerin üzerine boya döktü, anıtlara zarar verdi, camları paramparça etti ve yangın çıkardı. Kendini öne çıkarmak için bir takım dramatik gösteriler dalgasını süren popülist aktivistler yanlış yoldan protesto eylemlerine başvuruyorlar” dedi.
Aktivistler, vandalizmin protestolarının bir yan ürünü olmadığını aksine bunun bir taktik olduğunu söylüyor. Sığınma evinde siyah başlık ve maske takan 22 yaşındaki üniversite öğrencisi, “Yıllarca barışçıl bir şekilde protesto ettiler, fotoğraflar ve mumlarla hatta Bağımsızlık Anıtı’na gittiler ve kimse dönüp dikkate almadı. Özel mülkiyet yok olmayana kadar ülke bize bakmaya yönelmedi bile, bu yüzden böyle bir eylem gerçekleştirdik’’ dedi.
Protestocular, 20 yaşındaki Bianca Alexis Lorenzana Alvarado’nun cesedinin parçalanmış halde bulunmasının ardından Kasım ayında Cancún’da toplandı. Eyalet başsavcılığının giriş ve pencerelerini kapatan eylemcilere polis ateş açtı. Bu olayda iki gazeteci ve çok sayıda gösterici polisler tarafından yaralandı.
2020 devlet araştırması, Meksikalı kadınların yaklaşık yüzde 80’inin kendi ülkelerinde kendilerini güvende hissetmediğini ortaya koyuyor. Buradaki ceza davalarının yüzde 10’u hapis cezasıyla sonuçlanıyor. Kurbanlar kadın olduğunda, yüzdelik daha da düşüyor. İnsan hakları grupları, Meksika’da suçlanan tecavüzcülerin sadece yüzde 2’sinin hapse atıldığını söylüyor.
Meksika eyaletinde yaşayan 36 yaşındaki bir üniversite öğrencisi olan Yaderi, 7 yaşından bu yana altı kez cinsel saldırıya uğradığını ancak feminist harekete katılmasının bir kızı olunca mecburiyete döndüğünü söyledi.
Yaderi, “Çocuklarıma bedenlerinin kendilerine ait olduğunu öğretiyorum, ancak bunun doğru olmadığı bir ülkede yaşıyoruz, yeter’’ dedi. Yaderi, kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek, daha etkili yasalar ve daha sert cezalar ile baskı yapmak için Latin Amerika’da bir hareket olan Ni Una Menos’a katılan genç bir üye.
López Obrador, politik rakiplerinin feminist gruplara sızdığını ve yönetimini zayıflatmak için işbirliği yaptığını iddia ediyor. Obrador, kadına yönelik şiddette karşı öfkesini dile getirse de, koronavirüsle ilgili kemer sıkma önlemleri nedeniyle Ulusal Kadın Enstitüsü’nün fonlarını kesti ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından işletilen sığınma evlerinden hükümet fonunu geri çekmekle tehdit etti.
Nadurille, “Pandemi başladığında, kadına yönelik şiddetin daha az olması gerektiğini söylüyorlar. Çünkü onlara göre evin çok güvenli bir yer olduğu iddia ediliyor. Oysa biz bunun doğru olmadığını, aslında işleri daha da kötüleştireceğini söylediğimizde, hayır, bu mümkün değil, çünkü aile mutlu bir yer deniliyor” dedi. Pamdemide ev içi şiddetin arttığı yönünde ki iddiaları yönelttiğimiz López Obrador’un ofisi ise taleplere yanıt vermedi.
Çeviren: Mizgin Tekin
Kaynak: https://www.washingtonpost.com/world/the_americas/mexico-feminist-occupy-shelter-violence/2020/11/26/082fecdc-1926-11eb-82db-60b15c874105_story.html