Yargıtay, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 2013’te yapılan protestoya katılan 37 öğrenci hakkında açılan davada “hukuka aykırı olarak elde edilmiş kamera görüntülerinin soruşturma ve kovuşturma sırasında kullanılamayacağı, mahkumiyet hükmüne ispat aracı olamayacağı” hükmü verdi
MA’dan Mehmet Aslan’ın haberine göre Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bulunan Elektrik Elektronik Mühendisliği Fakültesi Konferans Salonu’nda “Fetih Kutlaması” adı altında Bağımsız Fikir Kulübü olarak kendilerini nitelendiren öğrenciler tarafından 10 Mayıs 2013’te etkinlik düzenledi. Etkinliğe yönelik tepkisini dile getirmek üzere Konferans Salonu’nun önünde bir araya gelen Kürt ve sosyalist öğrencilere, polis biber gazı ve copla saldırdı.
Saldırının ardından gözaltına alınan 37 öğrenci hakkında, “kamu malına zarar vermek”, “görevi yaptırmamak için direnmek” ve “toplantı ve gösteri kanuna muhalefet etmek” iddialarıyla 31 Kasım 2013’te iddianame hazırlandı. Öğrenciler hakkında şikayetçi olan üniversite yönetimi de davaya müdahil oldu.
Bakırköy 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde iddianamenin kabulüyle açılan davada, suç delili olarak polisin ve üniversite güvenlik görevlilerinin görüntü tutanağı delil olarak sunuldu.
Söz konusu davada Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Hüseyin Boğatekin’in de yer aldığı çok sayıda avukat, söz konusu görüntülerin delil olamayacağı yönünde itirazda bulundu. Mahkeme, yargılamanın sonucunda beraat kararı verdi. Mahkeme, beraat kararına ilişkin 17 Kasım 2015’te hazırladığı gerekçeli kararında, yapılan yargılama, toplanan deliler, öğrencilerin savunmaları, şikayet dilekçesinin yan sıra polis tarafından tanzim edilen tutanak, olaya ilişkin tutanaklar, CD izleme tutanağına dikkati çekerek, “Herkes önceden izin almaksızın bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” dedi.
Kamera kayıtları
Mahkeme, Anayasanın 22, 23, 24 ve 25’inci maddelerine işaret ettiği kararında, “Bu yasal düzenlemeler karşısında kendilerini Demokratik Yurtsever Gençlik örgütü olarak tanıtan, yasa dışı slogan atarak görevli polis memurlarına taş, sopa vb. aletler ile saldıran şahısların eylemlerinin yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşü olduğu hususunda yasal anlamda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken sorun; olaya ilişkin olarak dosyaya sunulan kamera kayıtlarının hukuka uygun delil niteliğinde olup olmadıkları, sanıkların kendilerine yüklenen her bir eylem ile ilgili sorumluluklarının ve bu sorumluluğu doğuran delillerin neler olduğunun tespiti, elde edilen ve dosyaya sunulan delillerin mahkumiyet kararı vermek için yeterli olup olmadığının belirlenmesidir” ifadelerine yer verdi.
Anayasanın 38’inci maddesinde yer alan,“Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez” ibaresi ve Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 140’ıncı maddesine işaret eden mahkeme, kararının devamında şunları kaydetti: “Suçların işlenme hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suret ile delil elde edilememesi halinde şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve iş yeri teknik araçlar ile izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir. Sanıklar hakkında teknik araçlar ile izleme kararı verilebilmesi için suçun kanunda tahdidi olarak sayılan suçlardan olması, suçun işlendiği konusunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka yolla delil elde edilme imkanının bulunmaması gerekir.”
Mahkeme, iddianamede lehte olması gereken hususların yer almadığını belirterek, CMK’nin 170/3 maddesinin gerekli hususlarının sadece yargılanan kişinin aleyhine olduğunu, bu durumun lehte olan hususları da içermesi gerektiğinin altını çizdi. CMK’nin 217’nci maddesine işaret eden mahkeme, “Hakim kararının ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir, bu deliller hakimin vicdanı kanaati ile serbestçe takdir edilir. Yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delil ile ispat edilebilir” şeklinde düzenleme olduğunu hatırlattı.
Kararında, CMK’nin 230/1-b maddesinin “Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerektiği açıklanmaktadır” şeklindeki ibaresine değinen mahkeme, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanzim edilen iddianamede, delil olarak olaya ilişkin polis tarafından tanzim edilen tutanak ve güvenlik kamera görüntülerinden elde edilen görüntüler, fotoğraf ile hasar tespit tutanağı ve yargılanan öğrencilerin savunmalarının yer aldığını belirtti. Mahkeme, öğrencilere atılı suçun yukarıda anlatılan 140’ıncı maddede yer alan hususlar arasında yer almadığını kaydetti.
Ceza Genel Kurulu’nun 25 Kasım 2014 tarihli 2013/9-610 esasi 2014/512 karar sayılı ilamına işaret eden mahkeme, bu karara göre hukuka aykırı şekilde yapılan arama sonucu elde edilen delilerin hükme esas alınmayacağını vurguladı. Mahkeme, masumiyet karinesini anımsatarak, kararda buna dair şu ifadelere yer verdi: “(…) Bu ilkenin özünün ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi olduğu, bu itibarla hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçirilen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda, sanığın tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmediği de gözetildiğinde, dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması (…)”
Ayrıca, Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi’nin 04/04/2013 tarih 2012/15238 esas 2013/2735 karar sayılı ilamına da dikkat çeken mahkeme, CMK’nin 140’ınci maddesinde yer alan katalog suçlar bağlamında delil elde etme suretiyle teknik araçlarla ses, görüntü yanı sıra izlenme yönteminin kullanılabileceğini belirtti. Mahkeme, “Anayasanın 38. Maddesindeki kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez ve CMK 206/2-a maddesi bendindeki -delil kanuna aykırı olarak elde edilmiş ise ret olunup- ve aynı kanunun 217/2 maddesindeki -yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delil ile ispat edilir- hükümleri nazara alındığında hukuka aykırı olarak elde edilmiş kamera görüntülerinin soruşturma ve kovuşturma sırasında kullanılamayacağı, mahkumiyet hükmüne ispat aracı olamayacağı…”
Beraat kararına birçok Yargıtay kararını referans gösteren mahkeme, “Yasal düzenlemeler ile Yargıtay kararları kapsamında, dava dosyasında bulunan tüm deliller incelendiğinde; sanıkların içinde bulunduğu iddia edilen bir grup öğrencinin yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyerek dağılın ihtarına rağmen dağılmamaları, görevli memura birden fazla kişi ile silahla yada var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güç ile direnmeleri ve üniversite kampüs alanında bulunan bilboard panolarının ve öğrenim binalarının camlarını kırarak zarar verdikleri iddiasıyla kamu davasının açılmış olduğu, olaya ilişkin olarak polis tarafından tanzim edilen tutanakta hangi sanığın hangi eylemi gerçekleştirdiklerine ilişkin herhangi bir tespit ve belirleme bulunmadığını” değerlendirmesine yer verdi.
Kesin ve inandırıcı delile de yer verilmediği…
İddianamede genelleme yapıldığına ve tüm öğrencilerin suçlandığına vurgu yapan mahkeme, şu ifadelere yer verdi: “Tutanakta 50 kişilik olduğu bildirilen grup içerisinde somut olarak sanıkların bulunduğuna ilişkin soyut nitelik taşıyan değerlendirme dışında herhangi bir delil bulunmadığı, sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine ilişkin olarak, ne şekilde temin edildiği belirlenemeyen kamera CD’sinin çıktılarının gösterilmiş olduğu, eyleme ilişkin görüntülerden elde edilen fotoğraflarda sanıkların numaralandırılarak, bir kısım sanıkların ellerinde taş bulunduğu, bazı sanıkların yüzlerini kapattıkları, bazılarının ellerinde sopa olduğunun tespit edildiği, grubun birlikte hareket ederek görevli çevik kuvvet ekibine taş vb. materyaller atarak direndiklerinin iddia edildiği, sanıkların tamamının farklı gerekçeler ile suçlamaları kabul etmedikleri, olaya ilişkin görüntülerin bulunduğu CD ile ilgili mahkeme tarafından verilmiş herhangi bir karar ve cumhuriyet savcılığı tarafından verilen herhangi bir emir bulunmadığı.
Bulunsa dahi sanıkların üzerine atılı eylemlerin CMK 140 maddede sayılı katalog suçlardan olmaması nedeni ile delil olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle sanıkların kaydedilen ve daha sonra tutanağa bağlanan görüntü ve fotoğraflarına ilişkin delilin hukuka aykırı yöntemler ile elde edildiğinin kabulünün gerekeceği anlaşılmaktadır. Bu delilin hukuka aykırı olduğunun kabulünden sonra dosyada mevcut diğer deliller doğrultusunda sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilip verilemeyeceği noktasında ise, polis tarafından tanzim edilen tutanakta ve bu tutanağa dayanılarak hazırlanan iddianamede sanıkların eylemlerinin somut olarak belirlenmediği, hangi sanığın hangi fiil ve eylemi ile atılı suçlardan hangisini işlediklerine yönelik delil ve tespit bulunmadığı, olaya ilişkin tanzim edilen tutanakta genel bir öğrenci grubundan bahsedilip, grup içerisinde bulunan kişilerin eylemlerinin ne olduğuna, ayrıca sanıkların bu grup içinde olup grupla birlikte hareket ettiklerine ilişkin savunmalar aksine sanıkların cezalandırılmalarına yetecek her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delile de yer verilmediği anlaşıldığından sanıkların üzerlerine atılı tüm eylemlerden ayrı ayrı beraatlerine karar vermek gerekmiştir.”
Yerel mahkemenin tüm öğrenciler hakkında verdiği beraat kararı, Yargıtay’a taşındı. Yargıtay 2’inci Ceza Dairesi, “Görevi yaptırmamak için direnmek” ile “Toplantı ve gösteri kanununa muhalefet etmek” ve “Kamu malına zarar vermek” iddiaları dosyayı değerlendirerek, 13 Aralık 2021’de kararını verdi. Yargıtay, yapılan duruşmalara, toplanan delillere, gerekçeye ve hakimin kanaat ile takdirine işaret ederek, verilen beraat kararını oy birliğiyle onadı.
İSTANBUL