Amed’de geçtiğimiz hafta toplanan Ekoloji Birliği etkinliğine katılan Polen Ekoloji Kolektifi üyesi Umut Şener, Kurdistan coğrafyasındaki ekolojik tahribat sadece bölgede yaşayan insanların sorunu olmadığını belirtti
Ekoloji Birliği, 11 Mayıs’ta Amed’de ekolojik tahribat gündemiyle konferans düzenledi. 86 ekoloji örgütünün içerisinde yer aldığı Ekoloji Birliği, iktidarın yürüttüğü ekolojik tahribat ile yeni dönem mücadele hattı başlıklarında tartışılma yürütüldü. Konferansta, Türkiye’de şirketlerin talanına açılan doğa, Kurdistan’da ise “güvenlik” gerekçesiyle yapılan doğa kıyımı ile artan maden faaliyetleri tartışıldı. Konferansa katılan Polen Ekoloji Kolektifi üyesi Umut Şener, ekolojik tahribatı ve mücadele yöntemlerine dair konuştu.
Biyoçeşitlilik yok oluyor
Cumhuriyetin kurucu kodlarının doğrudan Kürt halkının varlığına ve haklarına dair inkar, imha ve asimilasyon üzerine kurulu bir politika olduğunu belirten Şener, bu “yok sayma” anlayışının kendini ekoloji alanında da gösterdiğini vurguladı. Şener, iklim değişikliğinin ekolojik yıkım ile meydana geldiğini ve bu çağın “felaketler çağı” olarak tanımlandığını ifade etti. Kurdistan coğrafyasında son 20 yılda ciddi bir ekolojik tahribat yaşandığına dikkati çeken Şener, bu tahribatın bio-çeşitlilikte yok olmayı beraberinde getirdiğini belirtti.
‘Özel güvenlik bölgeleri’
Kurdistan’ın birçok bölgesinin “özel güvenlik bölgesi” ilan edilmesinin de topyekun bir sorun olarak görülmesi gerektiğini aktaran ve “Özel güvenlik bölgesi” ilan edilen bölgeden halkın tecrit edildiğini söyleyen Şener, “Bir yerde yaşanan saldırı sonrasında orası ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildiyse, yaşam savunucularının mücadele etmek için iki katı emek ve samimiyet göstermesi gerekiyor” diye konuştu. Kurdistan’da yaşanan ekolojik tahribatın sadece bölgede yaşayan insanların sorunu olmadığını ifade eden Şener, “Akbelen ve Cudi’ye saldırı bütün Türkiye sahasına bir saldırı olarak görülüp değerlendirilmesi çok değerliydi. Bu birliktelik büyütülüp, geliştirilmesi gerekiyor. Kapitalist üretim ve siyasal ilişkilerin sonucu olarak bunların yaşandığını merkeze koyarak, birlikte bir mücadele hattını geliştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
AMED