Turgut Özal ve BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, 8 Temmuz 1991 günü yeşil kıyafetlerle eften püften bir merasimde TV ekranlarında göründüler. Aman yarabbi ne kadar gülünç, ne kadar fuzuli ve manasız bir merasimdi. Türkiye’de bu kadar feci sorun varken Özal’ın çerçöple milletin gözünü boyayıp zavallı de Cuellar’ı da kandırarak TV’de gerdan kırarak çocuklara, çocukça nutuk atması, ders vermesi en azından milli ayıp.
Aslında Özal’ın, kan rengi kıpkırmızı bir kıyafetle ve Kenan Evren’i de yayına alarak Doğu ve Güneydoğu’da nutuk atması ve ders vermesi gerekirdi. Bu dersler Akdeniz’in turistik sahillerinde değil de Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak, Silopi, Cizre, Nusaybin’de olmalıydı. Bu kadar kan merasimleri varken, Turgut Özal’ın çöp merasimleri tertiplemesi çok çirkin bir şeydi.
Zavallı de Cuellar da sanacak ki, Türkler her şeyin en iyisini çocuklarına öğretmiş de yalnız çevre kirliliği kalmış. Ne diyebilirdi ki:
“İşte ben ve sayın reis-i cumhur o da hallettik. Ve böylece Türkiye’de sosyal bir sorun kalmadı.”
Ama öyle değil Sayın Genel Sekreter. Türkiye’nin çevre kirliliği naylon torbaları ve turistlerin attığı konserve kutuları değil, çevre kirliliğimiz, evlatlarımızın kanıdır. Çocuklara öğrettiğimiz bilgi ve nasihatler de kontrgerilla usulleridir. Örneğin sahte kıyafetlerle kimseye çaktırmadan gece yarılarında Kürt aydınlarını evlerinden alarak barbarca öldürmektir. Dernek, ev, işyerleri ve arabalarına devlet kuvvetli bombalar atmak ve böylece faşist idarenizi sürdürmeye çalışmaktır. Sayın Genel Sekreter kardeşim.
Bu durumunuz Sayın de Cuellar, şunu aklıma getiriyor. Ya siz Avrupalılar (Asya ve Afrika’yı saymıyorum) da bizim gibi sahtekârsınız, işi gargaraya getiriyorsunuz ya da cinsiniz doğuştan ahmaktır, bizi anlamıyorsunuz. Öyle olsaydı, buraya kadar gelmişken turist bölgesinin çöpleriyle vs. bir avuç Türk ve Rum üçkağıtçıyla uğraşır mıydınız? O Kıbrıs ki, en şanslı ve şerefli evladı Asil Nadir’dir!
Sen bize gel, bize. Doğu ve Güneydoğu’ya. Gel de çevre kirliliğini, insanların nasıl can havline düştüğünü, değil 50-60 bin Kıbrıs Türkünün Rum portakallarıyla gül gibi beslendiğini, 30 milyon Kürdün ayaklar altında nasıl ezildiğini, can verdiğini gör. Gel de felaket ne imiş gör.
* 14 Temmuz 1991