Yusuf Gürsucu
Yapılan 26 iklim zirvesinde ortaya çıkan tek somut adım soluduğumuz atmosterin ticari meta haline getirilmesi oldu. 27’incisi Mısır’da düzenlenecek olan zirve ise ‘yeşil boyama’ çalışmasına sahne olacak
BM İklim müzakereleri başkanlığını İngiltere’den devralan Mısır, 6 Kasım’da başlayacak olan COP27 iklim zirvesine ev sahipliği yapacak. Geçen yıl İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen zirve, iklim taahhütlerini güçlendirme sözü veren yaklaşık 200 ülkenin katılımıyla sona ererken bu taahhütlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Bu yıl da zirveden iklim değişimine önemli bir katkı vermesi beklenmezken, etkinliğin halkla ilişkiilerini düzenleyen petrol şirketleri için çalışan Hill+Knowlton adlı şirket olması zirvenin sonuçları açısından birçok ipucu barındırıyor
ExxonMobil, Shell, Chevron..
Dünyanın baş belası olan petrol devlerinden ExxonMobil, Shell, Chevron ve SaudiAramco için çalışan Hill+Knowlton şirketi, Şarm El-Şeyh’te gerçekleşecek olan BM iklim konferansının iletişim sürecini yönetiyor. Hill+Knowlton’ın müşterileri arasında, dört yıl üst üste dünyanın en kötü kurumsal plastik kirleticisi ilan edilmesine rağmen, tartışmalı bir şekilde konferansın sponsoru olan Coca-Cola da yer alıyor. Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nin kampanyası direktörulerinden biri olan Kathy Mulvey, openDemocracy’ye konuşarak, “Hill+Knowlton’ın petrol şirketleri adına dezenformasyon yayma konusunda utanç verici bir sicile” sahip olduğunu söyledi.
Yeşil badanacı görevde!
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres geçtiğimiz günlerde halkla ilişkiler sektörünü, fosil yakıt endüstrisini korumak adına milyarlarca dolar harcayan bir makineye benzetmişti. Exxon Mobil, Shell ve BP’nin de aralarında bulunduğu 12 fosil yakıt sektörü CEO’sundan oluşan Petrol ve Gaz İklim Girişimi (OGCI) adına da halkla ilişkiler çalışmaları yapan Hill+Knowlton, ‘yeşil badanacı’ olarak niteleniyor. Faşist bir yönetim altında bulunan Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’nin COP27’yi kendi “polis devletini” yeşil göstermek için Kullandığı belirtiliyor. Adeta panayır havasında strandların açıldığı mavi bölge olarak belirlenen alanda ‘STK’lar olarak nitelenen bölümler de ‘bilim insanları’, politikacılar, iş verenler, ‘ünlüler’ bir arada ‘iklim sorununu’ çözmek adına bir arada bulunuyor olmaları dikat çekici.
Panayır da yasak!
Bu panayır alanını dahi hazmedemeyen Mısır hükümeti, 7 Kasım 2022’de bu bölümlerde etkinliklerin gerçekleşmeyeceğine karar verdiği Tehe Guardian’da yer aldı. Mavi bölge içindeki bölümlere ve diğer alanlara medya erişiminin de büyük ölçüde kısıtlanacağı belirtiliyor. Nature Positive Pavilion’dan James Lloyd, “Zirvenin ilk gününde bu bölümlerin kapatılmasının diyalog için kritik alanları ortadan kaldırmasından endişe duyuyoruz” dedi. Planlanan etkinliklerin iptal edilmesinin sıra dışı bir olduğu vurgulanırkan, Mısır’ın COP27 genelindeki sivil faaliyetlerin kısıtlamak istendiği belirtiliyor. Sivil toplum örgütleri Mısırlıların sokaklarda yürüyemeyeceklerine dair endişelerini söylüyorlar.
Glasgow hayal kırıklığıydı!
COP26 Başkanı Alok Sharma yaptığı bir açıklamada, Glasgow zirvesinden bu yana 11 ülkenin Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak bilinen seragazı emisyonlarını azaltma hedeflerini güncellediğini söyledi. İngiltere parlamento komitesine verdiği demeçte, “Umarım daha fazla ülke NDC’sini günceller” dedi. Sharma, zengin ülkeler, gelişmekte olan ülkelere enerji geçişleri için uyum sağlamalarında yardımcı olmak iddiasıyla 2020’den 2023’e kadar vaat edilen, yılda 100 milyar doları yerine getirmeyeceklerini söyleyerek, Glasgow’daki birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattıklarını hatırlatmıştı. COP27’de beklentiler ise Glasgow’dan çok daha geri bir sürecin yaşanacağını, sadece petrol şirketlerinin iibr uzvu olan yapının halkla ilişkileri yönetecek olması gösteriyor.
2 derece bie mümkün değil
Geçtiğimiz yıl 26’ıncısı yapılan iklim zirvesi geçmiş yıllarda yapılan tüm iklim zirvelerinin bir ekonomik geçiş ve sermaye için yeni birikim alanlarının yaratılması ve atmosferi ticarileştiren Emisyon Ticareti’nin yerleştirilmesini içeriyordu. Kömür ve diğer karbon yakıtlardan vaz geçileceği vaaz edilen zirvelerin en son yapılan 26. Ziirvede, kömür kullanımının enerjide vazgeçilmez olarak sürdürüleceği ortaya çıkarken, yüzyılın sonunda ısının 4 ila 6 derece artabileceği öngörüleri artık daha güçlü seslendirilmeye başlandı. COP27 zirvesininde farklı bir amaç taşımadığı ve fosil yakıtların artık daha fazla kullanımı çeşitli gerekçelerle ağırlık kazandığı izlenirken 1,5 olmazsa 2 derecelik artış hedefi ham bir hayal olarak öne çıkıyor.
Geçmişe rahmet okutuyorlar!
Ulluslararası Enerji Ajansı (IEA) 2021 yılı enerji görünüm raporunda, dünya da kömürden elektrik üretimi 2021 yılında geçmiş yılların tamamını aşan bir zirve ile yüzde 9 arttığı belirtildi. Raporda; Türkiye’nin, Rusya’nın ardından en fazla kömür ithal ettiği Güney Amerika ülkesi Kolombiya’nın Avrupa ve Türkiye’ye yaptığı kömür ihracatı 2021 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 72 artış gösterdiği yer aldı. VesseslsValue verilerine göre, Puerto Drummond ve Puerto Bolivar’dan Avrupa’ya kömür sevkiyatı, günde 78 bin ton oldu. Verilere göre Ekim’de günde 25 bin ton/gün Hollanda’ya, 16 bin ton/gün Türkiye’ye, 13 bin ton/gün İspanya’ya ihracat yapıldığı raporda belirtilmişti.
Emisyon ticareti
İklim zirvelerinde solduğumuz temiz havanın ticari bir meta haline getiren karbon ticareti üzerinden oraya çıkarılan emisyon ticareti bir kurtuluş yolu olarak COP27’nin de önelikleri arasında. Karbon vergisinin uygulandığı ülkelerdeki şirketler, üretim faaliyetlerinde sebep oldukları sera gazı emisyonlarının ve çevreye verdikleri zararın tazmini olarak belirlendiği iddia edilen vergi miktarını ödemekle yükümlü tutulurken, Fransa’da tüm halka yüklenmek istenen Karbon vergisi girişiminin ise tüm ülkelerde yürürlüğe sokularak sermayenin yarattığı sorunun maliyeti halkların sırtına yıkılma süreci işletilmek amaçlanıyor. Kapitalist birikim sürecinin bir parçası olarak oluşturulan karbon piyasaları, iklim sorununu karbonun fiyatlandırılması yoluyla ölçülebilir bir şeye indirgeyerek çözülceğini iddia ediliyor. Emisyon ticareti uygulamasıyla birlikte sermaye için bir ‘pazar’ yaratıldı ve bu pazar zirveler eliyle tüm dünyaya dayatılmaya devam edilirken fatura halklara kesilmek isteniyor.