Son günlerde enerji kooperatiflerine ‘kooperatif’ sözcüğü üzerinden türlü anlamlar yüklendiğini görüyoruz. Enerji kooperatiflerinin temiz enerji üreterek enerjinin demokratikleştirilebileceği iddiasında bulunulurken, Avrupa’dan ve Türkiye’den örnekler aktarılıyor. Türkiye’de 44 adet ‘Yenilenebilir Enerji Kooperatifi’ bulunduğu ve enerjinin şirketlerden alınıp tabana yayılmasının bu yolla sağlanacağı yönünde önermeler yapılırken, özünde ‘yeşil kapitalizmin’ mümkün olabileceği propaganda ediliyor.
AB ülkelerinde 3 bin 500 adet enerji kooperatifinin olduğu, Belçika’da bir sivil inisiyatifin 50 bin üyeden para toplayarak kendi güneş paneli fabrikalarını ve dağıtım şirketlerini kurduğu belirtiliyor. Kendi içinde tezatlıkları barındıran aktarımlarda enerjinin şirketlerden alınıp tabana yayıldığı iddia edilirken, kendi dağıtım şirketlerini kurmuş olmaları bir ironi barındırıyor. Oysa kurulan bir şirkettir ve şirketlerin demokratik yapılar olduğu iddiası bile, boş bir iddiada bulunduklarını gösteriyor. Kooperatif sözcüğü tılsımlı bir sözcük gibi kullanılırken amacından uzaklaştırılıyor
Son yıllarda tarımsal üretimlerde küçük çiftçiliğin yok edilerek tarımın tekellerin eline verilme süreci yaşanırken, kapitalizm koşullarında bu süreci durdurabilecek ya da en azından yavaşlatabilecek tek seçenek kooperatifler içinde bir araya gelip ortak üretimler yapmaktır. Türkiye’de bir zorunluluk olarak uygulamaya konulan arazi toplulaştırılmaları, Yozgat’ta bir köyde yaşanan örnekte olduğu gibi toplulaştırılan araziler şirketlere kiralanmaktadır. Bu nedenle arazi toplulaştırılmasını çiftçiler kuracakları kooperatifler içinde gerçekleştirmeleri arazilerine sahip olabilmenin biricik yoludur
Kapitalizm koşullarında kooperatifler ancak geçici çözümler üretebilirler. Çok ortaklı bir şirket kurmak adı kooperatif de olsa işlevi kapitalizmin aşırı üretim ve aşırı tüketim politikalarını beslemekten gayrı bir sonuç yaratamaz. Oysa dünyanın, aşırı üretim ve tüketim sürecine ihtiyacı olmadığı gibi derhal bu durumdan kurtulunması, yok oluş sürecini durdurabilecek bir zemin yaratılabilir. İçinde bulunduğumuz dönemde Kapitalizm bir kriz içinde bocalarken sermaye kendi arasında, daha büyük pasta kapmak adına paylaşım savaşlarını ortaya çıkarmış ve yeni sömürü alanları yaratma peşine düşmüştür. Kapitalizmin en önemli birikim yolu emek sömürüsü üzerinden elde ettiği artı değerdir. İşçiler ve emekçiler kapitalizme karşı baş kaldırıyı sağlayamadıkları sürece Kapitalizm varlığını sonsuza kadar sürdürebilir. Ancak doğa sömürüsünün bir sınırı vardır ve artık o sınırın bittiği noktadayız. Kapitalizmin biriken sermayeyi yeniden değerlendirme süreçlerinde, doğal yapılar en önemli hedeftir. Bu nedenle kapitalist kriz ile iklim krizi atbaşı olarak beraber büyümektedir. Kapitalizm iklim krizini kendisinin yarattığı bir sonuç olarak görülmesini istemez ve sözde çözümler üretmeye dönük projeler hazırlarken, bu süreçte insan etkinlikleri gibi garip nitelemelerle kendini gizler. Bu projelerden biri olan temiz enerji algısı yayılarak halkın cebindeki üç kuruş birikimin de kooperatif ya da çok ortaklı şirket eliyle kendi üretim süreçlerine bağlamanın yolu açılmıştır.
Bu hafta Atlantik Konseyi ile düzenlenen “Türkiye’nin Enerji Ekseni” başlıklı panelde konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, iklim değişikliğiyle mücadelenin iş dünyasına ‘yeni fırsatlar’ sunduğunu belirtirken tüm dünyada olduğu gibi asıl olanın sermaye için ‘fırsatlar’ olduğunu ortaya koyuyordu. İklim değişimi gerçeği kapitalizm tarafında ele alınırken onları bu süreçte heyecanlandıran tek şey birikimlerini değerlendirebilecekleri bakir bir alanın yaratılmış olmasıdır. Temiz enerji iddiası tarım arazileri işgal edilen Hindistanlı yoksul köylülere sorulmalıdır! Ya da Çeşme’de, Karaburun’da, Kaz Dağları’nda meraların, ormanların nasıl işgal edildiği görülmelidir! 43 enerji kooperatifinden biri olan Nilüfer Belediyesi Enerji Kooperatifi Kaz Dağları’nda enerji üretirken dağıtım şirketine sattığı elektrikten para kazanır. Ancak diğer taraftan aynı dağıtıcıdan daha yüksek fiyatla elektrik satın alır ve bunun adı sadece karşılıklı ticarettir. Bu durum, kooperatiflere yüklenen ortak yaşam iddiasını asla tarif etmediği gibi kapitalist üretimlerin sürekli kılınması dışında hiçbir şeye katkısı da yoktur. Yeşil kapitalizm mümkün değildir. Çünkü kapitalizm, adı ister yeşil olsun, ister siyah, hem emeği hem de doğayı sömürerek ancak var olabilir. Yeşil kapitalizm bir balondur ve mutlaka bu balon patlatılmalıdır. Kapitalizmi reddetmeyen bir yerden inşa edilen üretim kooperatifleri ya da enerji kooperatifleri ancak kapitalizmin yedek lastiği olur. Büyük enerji santralleri sermayenin muradıdır. Kapitalizm tüm dünyanın enerjisini dağıtım ağlarına bağlamaya çabalarken amacı büyük bir ticaret alanı yaratmaktır. Bu ticaretinde büyük tekeller eliyle yapılması dışında bir hedefi yoktur. Kurtarıcı anlamı yüklenen güneş tarlalarına Hindistan’da çiftçiler tarafından saldırı düzenlenmektedir.