Yeniden düşünelim bazı şeyleri. Düşünelim yeniden bazı şeyleri. Bazı şeyleri düşünelim yeniden. Birbirini düelloya davet eden dünler ve bugünler, tarif bekliyor ve yeniden yazılmayı. Birileri bulup okusun diye, başkalarına anlatsın diye. Hep beraberiz ve her yerdeyiz çünkü kimse bir şey unutmadı, sadece bazıları henüz duymadı.
İnsan kendisiyle konuşuyor, başkasıyla konuşuyor, sonra başkasına karıştığı kadar başkası da ona karışıyor. İşte her yerde tuzak olduğunun aynasız sırrı. Öyle bir efsane de vardı, herkesin bu hayatta bir defa dinlediği, arada sırada denk geldiği. Evet, hayat efsaneleri gerçekleştirmek için vardır.
Bazı renklerin adları güzel, bazı renklerin durduğu yer güzel, bazı renklerin solması güzel. Hayat bazenler ve bazıları arasında geçip gidiyor. Herkesin bu dünyada sevdiği bir renk, giymediği bir renk, ve bazı şeyleri çağıran renkleri var, bazı şeyleri saklayan renkleri de var. Herkesin burada bir şeyleri var ve bunun için buralı, burada duyduğu her şeyin insanı.
Serüvenleri özlüyor insan, gidip gelmeme ihtimali dolu serüvenleri. Bir yerlere kaçtıktan sonra geri dönme tehlikesi. Korkmayı özlüyor insan, korkutmanın hengamesini bildiği için. İnsan özlediği serüvenlere geç kalmakla meşhurdur. Toz duman bir manzara, herkesin bir defa gördüğüdür ve bir an’dadır. Gerisi teferruat değil, başkalaşmaya terfidir.
Rüyaların hukuku burada işe yaramıyor. Dehşetin ve vahşetin kâbusu burada sık sık görülüyor. Öyle sıradan, öyle anında ve kanlı ve canlı. Mesafeler, kıtalar mesele değil, her yer insanın evinde. Büyük suçların büyük şahitleri var artık. Her şey çok olmak içindi, içindeyiz artık her şeyin çokça. Şaşırmak haşa, karşı çıkmak bela.
Teğet geçiyor yaşamak, içimizde ne görüyorsak dışımıza çıkarmaktan korkuyoruz. Biliriz ki dışarıda olan hapsedilmeye mecburdur. Bir çemberin ortasında, oradan buradan teselliler arıyoruz. Döne döne geciktiğimiz yerler, baka baka uzaklaştığımız yerler, birilerinin haritasını çiziyor. Sonra o harita yol oluyor, fetihler çağı yeniden başlıyor.
Benim yazılarım ne yarışıyor ne de yargılanabiliyor diye yazıyor biri. En eski rüyaların ressamı olmak istiyor bir de. Her şeyin ederi olduğu gibi kederi de var ve heder ediyor insanı. Verdiklerimiz aldıklarımıza yetmeyince, başka bedeller ısmarlıyoruz kendimizden. Eksilmek eskimeye dahildi ve bunu kimseler bilmiyordu henüz.
Bilmek eksik bırakıyor, sanmak mahcup ediyor, görmek dert sahibi ediyor. Dışlanmış bir gelecek, kimleri içine alacak ve nereye götürecek, bilinmez. Kalbura dönmüş günlerin serencamı herkesi hizaya çekiyor ve bir bir, tane tane üzüyor. Dünya artık hüzünlü bir gün ve geceye gebe kalıyor. Gelenler, gidemeyenler birbirini kovalıyor en tenha yerlerde.
İstismar edilen umutlar, istirahat edemeyen hayaller, durmadan dürtülen hevesler tüketiyor kendini. Baktığına benzeyen, benzedikçe kendini hatırlayamayan her şey, gelir zamanların üstünü örter. Hayıflanmak yersiz, anımsamak gereksiz bir halde buluyor kendini. Öfke bir dildir, öğrenmek gerekir. İsyan etmek dünyaya ve hayata davranmaktır, el vermek gerekir. Bize zaten artık gereken ne varsa bulmak, olmadı yaratmak gerekiyor.
Haftanın kitap önerisi: Ayhan Geçgin, Dünyalararasında / Metis Yayınları