Toplumların tarihinden yola çıkılarak oluşturulan eşbaşkanlık sistemi demokratik siyasetin yöntemi olmanın yanı sıra, demokratik toplumun yönetim şekline cevap arayan bir sistemdir aynı zamanda
Seher Tümer
Toplumsal yaşamın örgütlendirilmesi ve sürdürülmesinde yerleşik yaşama geçiş önemli bir aşamadır. Tarihsel ve toplumsal kişilik kazanma bir yere ait olmayla gelişir. Bir yere ait olma, aynı zamanda kendi köklerin üzerinde büyüme ve o köklerden beslenerek yaşamı devam ettirmektir. Köklerinden kopmak başka kültürlere tabi olmak ya da kendi olmaktan çıkmak uzaklaşmaktır. Kendi kökleri üzerinde kurulan yaşamın yönetimi de o yerde yaşayan ve o yerli olanlarca olmalıdır. Soru soran ve cevabını arayan bir varlık olarak insan nasıl yaşamalı sorusunu da hep sormuş ve bulduğu cevap ile kendi oluşturduğu kültürel değerlerle onurluca yaşamıştır. Toplumlar kendi kültürleri kapsamında binlerce yıl kendini de kentini de kendisi yönetmiştir.
Kent devletleri, siteler, polisler, komünler ve günümüzde il, ilçe belde ve köyler diye sınıflandırabileceğimiz yaşam alanlarının yönetimleri her zaman toplumlar açısından önemli olmuştur. Bu yaşam alanları çoğu zaman demokrasi mücadelelerine de sahne olmuştur. Özellikle toplumların binlerce yılda o coğrafyada oluşturduğu yaşam kültürüne yönelik merkezi devletlerin müdahalesine karşı yürütülen mücadeleler olmuştur. Ulus devlet yapılanmalarıyla birlikte yerelin yönetimin de daha çok merkezi devletin temsilcileri tarafından yürütülmüş olması toplumların diline, kültürüne müdahale anlamına gelmektedir. Yaşadığımız coğrafyada belediyeciliğin yaklaşık 170 yıllık bir geçmişi olsa da 1930’lardan itibaren yerel yönetimlere ilişkin çıkarılan yasalarla yerel yönetim seçimleri yapılmaya başlanmış ve kısmen daha demokratik sistem diyebileceğimiz yerel yönetim modeli ortaya çıkmıştır. Bu yasalar yıllar içerisinde tıpkı anayasa gibi değiştirilerek kısmen dediğimiz demokratik olma özelliğini de yitirmiştir. Bugün hala merkezi devletin tekeline alabileceği yasalar çıkarılmaya devam etmektedir.
Yaşanılan yerin yönetiminde belediyeler önemli merkezler olsa da tek başına yerel yönetimi tanımlamaz, sadece yerel yönetimin önemli bir bileşenidir. Belediyelerin bugün rant ve istihdam alanı gibi görülmesinin nedeni tüm topluma ait olanın erkek egemen devletçi sistemin prototipi haline getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Belediyelerin en temel işleri toplumla birlikte yerelin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin üretilmesidir. Ancak bu şekilde yeniden ait olduğu forma döndürmek mümkündür. Belediye yönetimlerinin seçimle belirlenmesi tek başına demokratik olduğu anlamına gelmez. Yerelin yönetiminin demokratik olması toplumla birlikte yürütüldüğü oranda gelişir. Bununla ilgili daha önce geliştirilmeye çalışılan komün, meclis gibi oluşumların tekrar güncellenmesi gerekmektedir. Kentlerdeki sivil toplum örgütleri vb. ile oluşturulacak kent konseyleri de yerelin yönetiminde önemli bir kurumsallaşmadır. Yaşanılan yerin bilgisinin o yereldeki toplumda olduğunun bilincinde olan yerel yöneticiler o yere ait bilgilerin tarihsel ve güncel açıdan demokratik toplumun inşasındaki öneminin de farkındadır. O yüzden yaşanılan yerin yönetimi de bu bilgilere sahip insanlardan oluşmalıdır. Her ne kadar devlet dairesi algısıyla şekillendirilmiş olsa da belediye çalışmaları özelliklede seçilmişler açısından memur zihniyetiyle mesai saati esas alınarak yapılacak çalışmalar değildir. O kentte yaşamak o coğrafyayla, o toplumla nefes alıp vermek gerekir. O coğrafyanın bütün özelliklerine hâkim kurumsallaşmalarla birlikte çalışmak insan merkezli anlayıştan uzak bütünlüklü bir yerel yönetim sisteminin inşa edilebilmesi açısından önemlidir.
Yerleşik yaşama geçtikten sonra binlerce yıl toplumlar kendilerini nasıl yönettiler ve bu yönetim şeklinde kadının rolü neydi, bugün bu alanlardan nasıl ve neden uzaklaştırıldı? Bu ve benzeri soruları cevaplamak ve yerelin yönetiminin misyonunu anlayabilmek için toplumların tarihini bilmek gerekir. Devletçi erkek egemen sistem yerel yönetimler üzerinden kendini nasıl örgütlüyor oda kapitalist modernitenin tarihinde yazılı. Toplumların tarihinden yola çıkılarak oluşturulan eşbaşkanlık sistemi demokratik siyasetin yöntemi olmanın yanı sıra, demokratik toplumun yönetim şekline cevap arayan bir sistemdir aynı zamanda. Eşbaşkanlık sisteminin anlaşılması inşa edilecek yerel yönetim modelinin de nasılına dair cevabın bulunacağı yerdir. Tek başına bürokratik işler olmayıp doğduğun kentte doymanın yöntemlerini arayan, toplum ve doğa arasında kopmuş bağları yeniden oluşturan, kendi kültürünü koruyup geliştirirken farklı kültürlerle etkileşim içerisinde olan, kentlerin doğaya hükmetmeden inşa edilebileceğini gösteren, o kentin sadece erkeklere ait olmadığını kadınlarında o kentlerin öznesi olduğunun iddiasında olan ve daha fazlasının olabileceği bir yerel yönetim modelidir eşbaşkanlık sistemi.
Kayyumlarla birlikte sanki yerel yönetim deneyimimiz hiç olmamış, hiç yaşanmamış, yerel yönetime dair örnek olabilecek bir model oluşturma mücadelesi yürütülmemiş gibi bir hafızasızlık söz konusu. Oysa bu topraklarda çokça bedel ödeyerek, çokça mücadele edilerek dünya deneyimleri arasında yer alacak yerel yönetim modeli oluşturuldu. Müdahalelerin saldırıların temel nedeni de demokratik yerel yönetim modelinin kök salmaya, dallanıp budaklanmaya başlamasından dolayı değil miydi?
Bizim için esas olan toplumların kendini nasıl yönettiğidir. Demokratik ekolojik yerel yönetim nasıl sürdürülmüştür. Tarihsel okumalardan yola çıkıp güncelleyerek yerelin yönetimini toplumla birlikte nasıl inşa edeceğimiz, uzun yıllar süren yerel yönetim deneyimlerimiz ve tartışmalarımızda mevcuttur. Bu gerçeklikler değişmemiştir. Hala en demokratik yerel yönetim modeli olma iddiasını sürdürmektedir. Kürt sorununun çözümü %90 yerelin demokratik yönetiminin inşasından geçiyorsa yaşadığımız coğrafyanın demokratikleşmesinin yolu da aynı yerden geçiyor olsa gerek.