Bilmiyorum yerel yönetimde programa geldi mi sıra? Ben yurt dışındayım diye duymuyorum belki de. Sanki her şey hâlâ adaylar tartışması halinde dönüyor ve sonunda eldeki hazır programdan, genel ve güzel kelimelerden ibaret olanın üzerinden sadece yıllar değiştirilerek birer yerel yönetim programı sunulacak gibi geliyor bana. Yanılıyorumdur umarım…
Biz kaldığımız yerden devam edersek, yani ‘kim bu iki temel ilkemizi gerçekleştirirse onu destekleyeceğiz’ diyeceksek, birincisi ‘bedava toplu taşıma’ ve ikincisi ‘çok dilli belediyecilik’ idi ve altını çizerek ve istersek sıralarını değiştirerek…
Üçüncü ‘kime oy vereceğim’ ilkesi -Bana göre- Herkese ücretsiz kreş ve anaokulu olmalıdır. Bu sadece çalışan kadınların temel sorununa doğrudan bir çözüm önerisi değil, aynı zamanda kadınları çocuğuna hapseden cinsiyet ayrımcı pratiğin yükünü azaltmak da demektir. Nasıl bir kreş ve anaokulu ve de nasıl bir eğitim tartışmasını bir tarafa koyarak, bu temel bir ihtiyaçtır ve bir yerel yönetim bunu çözmelidir.
Buna bağlı olarak, belki dördüncü ilke de diyebileceğimiz bir şey olarak, yerel yönetimler bunları nasıl yapabilecek, yani ‘İyi güzel söylüyorsun da bunun bütçesi ne olacak?’ diye soracaksınız.
Öncelikle basit ve doğrudan cevap, aradan müteahhitleri süpürmektir ki bunun sonucunu görmek için çok fazla matematik bilmeye de gerek yoktur. Başınızı kaldırmanız ve her türden irili ufaklı müteahhitlerin otomobillerine bakmanız bile yeterli olacaktır. Onları süpürünce ortaya bir ferahlık geleceğini göreceksiniz.
Yani belediye işleri için işçi kooperatifleri sadece işçilerin emeğinin karşılığını alması değil, aynı zamanda yolsuzluk bataklığının tümden kurutulmasıdır.
Eh bunu yapacaklar mıdır, tabii ki hayır ama gerçek muhalefetin gücü buradadır. Dedikleri yapılmasa da etkisinin olması, toplumsalı sürüklemesi…
Haftaya devam etmek üzere…