‘Ver İstanbul’u, çözüm sürecine bakarız,’ ağızlarıyla hiçbir sonuç alınamayacağı; aynı şekilde CHP’nin ‘Altını gönder, düğüne gelme’ yaklaşımıyla Türkiye halklarının sorunları çözülemez, Kürtler bu yaklaşımlara pabuç bırakmaz artık
Mazlum Amed
Yerel seçime günler kala, seçime aylar kala başlayan / başlatılan tartışmalar devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) “Üçüncü Yol” olarak tarif edilen siyaset yapma yöntemi hala anlaşılmamış. Öyle ki Tayyip Erdoğan da “Muhatap alınmak istiyorlarsa kendilerini ispatlasınlar” gibi bir açıklama yaptı. Kimi kişi ve çevreler de adeta “Ver İstanbul’u, al çözüm sürecini” demeye getiriyor.
Oysa siyasi gelişmeleri az biraz okuyabilen herkes, olası (olası görünmediğini hemen belirtelim) bir çözüm sürecinin yerel seçimlerle bir ilişkisinin olmadığını, etik olarak da olamayacağını bilir.
‘Siyasi şantaj’ yapıyorlar
Türkiye halklarının hayat damarlarını tıkayan Kürt sorunu bağlamındaki demokratikleşememe sorununu yerel seçim hesaplarına kurban etmek, en hafif deyimiyle vicdansızlıktır. Bir sorun insanların canına mal oluyorsa ve birileri hal böyleyken kişisel, grupsal ikbal hesapları yapıyorsa bunu hangi ahlaki değer kabul edebilir? Ahlaki değerleri politikadan soyutlamak mümkün olabilir mi?
Elbette olamaz. Hiç kimse DEM Parti’yi bu soyutlamaya çekemez. İşte “Üçüncü Yol” da tam olarak budur; politik faaliyetlerinde ahlaki değerlerle ters düşmeden, Türk siyasetinde alışılagelen payanda olma, alma-verme pazarlıklarına tenezzül etmeden; Türkiye halklarının, Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, emekçilerin, yoksulların çıkarlarını merkezine almaktır.
Bu yönüyle bakıldığında DEM Parti’yi tüccar siyasetinin içine çekmek isteyen siyaset tarzı aslında çok açık bir şekilde “siyasi şantaj” yapmaktadır. Adeta elinde zor aygıtları ile dikte ettirmeye çalışmaktadır.
DEM Parti’nin resmi açıklamalarını esas almak gerekiyor
Diğer yandan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yaklaşımı da benzer minvaldedir. Üstenci ve kibirliler. Bu, özellikle Kürtler söz konusu olduğunda çok daha fazla böyledir. Deyim yerindeyse mevzu bahis Kürtler, DEM Parti olduğunda muhafazakârı da, seküleri de, kimi sözüm ona solcusu da öyle; “Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete” yöntemi hepsinin ata tarzı olmuş adeta.
Şimdi de seçime bir hafta kala değişik yayın organlarında çıkıp DEM Parti unvanlarıyla konuşan, CHP ile şöyle anlaştık, böyle uzlaştık, diyenler türemeye başlamış. Çok açıktır ki ne bunların söyledikleri doğrudur ne de DEM-Parti adına konuşacak çapa sahiptirler. DEM Parti aylardır kararlarını şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşıyor zaten. Seçime bir hafta kala yapılan kimi açıklamaların iyi niyetli olmadığı, DEM Parti’nin siyaset tarzıyla örtüşmediğini, doğru açıklamalar olmadığını da altını çizerek ifade etmek; dolayısıyla DEM Parti’nin resmi açıklamaları dışındaki açıklamalara kulak asmamak gerekiyor.
AKP de CHP de DEM Parti’nin umurunda değil
DEM Parti’nin üç beş belediye almak diye bir derdi yoktur. DEM Parti’nin zaten Kürdistan’daki potansiyelini en iyi AKP biliyor ki oy kaydırmalarla yandaşlarına rant alanı açmaya çalışıyor. Çünkü yandaşlar beslemeden var olamıyorlar. İstiyorlar ki DEM Parti de onların verdiğine razı gelsin, “Eyvallah ağam,” desin. Moda deyimle “Öyle bir dünya yok.” Artık Kürtlerin Üçüncü Yol’u var, bunun ideolojik-politik hattı var, deneyimi var.
Bu yüzden siyasi şantajlarla, “Hele bir kendilerini kanıtlasınlar,” şeklindeki yaklaşımlarla, “Ver İstanbul’u, çözüm sürecine bakarız,” ağızlarıyla hiçbir sonuç alınamayacağı; aynı şekilde CHP’nin “Altını gönder, düğüne gelme” yaklaşımıyla Türkiye halklarının sorunları çözülemez, Kürtler bu yaklaşımlara pabuç bırakmaz artık. Sorunlara siyasi olgunlukla, siyasi ahlakla yaklaşmak gerekir; ittifak yapılacaksa da bu eksende yapılabilir.
Yalan haberlere dikkat
Özetle; ne AKP ne de CHP DEM Parti’nin umurunda değil. Kimin nereyi kaybedeceği, nereyi kazanacağı da… DEM Parti Türkiye’nin en temel ve can alıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümü için koşulları hazırlama, bunun için mücadele etme yolunda pozisyonunu daha da kudretlendirme derdindedir. Yerellerde de halkın olanı, halka iade etme; halkın kültürel dokusuna uygun olarak belediyeleri işlevsel kılma, birilerinin rant – talan alanı olmaktan çıkarma derdindedir.
Bu gerçekliği farklı taraflara çekenlere itibar etmemek gerekiyor. Nitekim Kürtler her vesileyle “kendine oy vereceğini” haykırıyor. Newrozlar da bunun haykırışıydı.
Bu bilinçle seçime bir hafta kala ortaya çıkması muhtemel yalan haberlere dikkat etmek, DEM Parti’nin resmi açıklamalarını esas almak gerekiyor.