Yerel seçimler yaklaşıyor. Geçen hafta kayyımların kadın çalışmalarına yönelimlerini paylaşırken faşist sistemin gerçekliğini bir kez daha görmüş olduk. Bu hafta ise model olamamanın kimi nedenlerine bakmak gerekiyor.
Öncelikle bilinen bir gerçek var ki o da bu dönemin yerel yönetim pratiği ve aday profilinin farklı olması gerektiğidir. Özellikle eşbaşkanlık gibi bir sistem oluşturma iddiasıyla ele alındığında bu daha bir önem kazanıyor. Geçmiş dönemlerde ne yapılmak istendi, ne yapılamadı, niçin yapılamadı ve ne yapılacak soruları en fazla sorulması gereken sorulardır. Özellikle de kadınlar açısından bu kaçınılmazdır.
Kürt kadınları ve Kürt şehirlerinde yaşayan kadınların belediyelerle tanışması özgür belediyecilik pratiği ile gerçekleşmiştir. Elbette bunun büyük kazanım ve emekleri de olmuştur. Ancak bu kazanım ve emekleri büyütmek ve geliştirmek özellikle de faşizan koşullarda daha bir önem kazanmaktadır. Belki öncelikle belirtilmesi gereken esas konu kadınların erkek zihniyetinden kurtarma ve toplumsallaştırma hedefiyle ele aldığı belediyelerde neden model olacak yeterlilikte bunu gerçekleştirmediğini iyi analiz etmek ve görmek gerekiyor. Belki çok basit ve hep olan bir durum olarak ele alınabilir. Ama birkaç örnekle değerlendirmek en doğrusu olacaktır.
Öncelikle bürokratik ve yetkici anlayışla mücadele hedefine rağmen benzeşme ve devamcısı olma gerçekliği model olamamanın temel nedenlerinden biridir. Seçilen birçok bireyin öncelikle yaşam standartlarını değiştirmesi bilinen bir gerçekliktir. Örneğin seçilmeden önce gayet mütevazi ve toplum standartlarında yaşayan bir seçilmişin seçildikten hemen sonra en pahalı kıyafet, ev, araba vb alması halk tarafından kabul görmez. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor sorusuna verilecek en iyi cevap özgürlük ideolojisini anlamamaktır. Kadın yönetim anlayışını özgürlük ideolojisi temelinde yapma çabasından ziyade kapitalist sistemin oluşturduğu yerel yöneticilik, belediyecilik ve seçilmiş sınırlarında kalmaktır. Bunu ise olması gereken, toplumun beklentilerine cevap olma olarak algılama en büyük yanılgı ve kendini kandırmadır. Toplum kendisine öncülük edenlerden özellikle de kadınsa hissedilmeyi, anlaşılmayı ve taleplerine köklü çözümü bekler. Klasik iktidarcı egemen yönetici istemediği, kabullenmediği için özgürlük ideolojisi adına aday olanı seçer. Ancak mevcut anlamda gelişen makam, maaş, koltuk kavgasını veren pratik ve anlayışı ise kabullenmez. Özgür belediyecilik mücadelesi yılladır verilen ancak modelleşmeyen bir durumdadır. Bu gerçekliğin güçlü özeleştirisini vermek yaşanan pratik ve anlayışları eleştirmek zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Bu yapılırsa neden yapılmadığı daha net anlaşılır ve yapılması gerekenler açığa çıkar.
Evet, kadınlar yerel yönetimler de çok büyük bir mücadele verdi, büyük değişimler yarattı ve kayyımların ilk yöneldiği alan oldu. Ama çok güçlü olan kadın yerel yönetimler modeli hayata geçirilmiş olsaydı kayyımlara karşı mücadele daha güçlü olur, toplumsal sahiplenme gelişirdi.
Bunun için bu dönem kayyımların atandığı tüm belediyeleri geri almak kadar yenilerini katmanın gerekliği gibi, her bir adayın, cesaret ve fedekarlıkla, yaratıcılık ve emekle görev ve sorumlulukla yaklaşması gerekiyor. Bunun dışında ne toplum ne süreç, koltuk, makam ve yetki sıradanlığını kabul etmez.