Seçim bitti. O halde şimdilik, hiç değilse kısa bir süre için “savunmacı ajitasyon” da bitmeli. Partiler, kurumlar, sivil toplum örgütleri ve bireyler mevcut durumu çok sesli bir tartışma ile ele almalı.
Ele alınacak olan bir konu, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine CHP’nin “katılarak” attığı adım ve bu adımın sonrasında seçim sonuçlarını “meşru” sayan yaklaşımlar.
İkinci bir konu, yaklaşan yerel seçimlere “katılma” sorunu.
Bu iki konuda kendi görüşümü bu yazıda açıklayacağım:
Ülkede, bir “kontrollü darbe” yapıldı ve sonunda da “tek adam diktatörlüğü kuruldu” diyen bir parti, Erdoğan-Bahçeli tarafından dayatılan “erken seçim” kararını nasıl karşılamalıydı? El cevap: Alınan erken seçim kararı meşru değildir; çünkü ülkede OHAL var, medya tekeli var, devletin bütün kurumları, yargısı, YSK’sı, AYM’si, mahkemesi, savcısı, yargıcı, polisi ve ordusu Cumhurbaşkanının yönetiminde. Erken seçim eğer OHAL kaldırılmadan, tutuklu siyasiler salınmadan, yargı tarafsızlaştırılmadan, YSK bağımsızlaştırılmadan, TRT tarafsızlaştırılmadan, Doğan Medya’ya el koyma kararı iptal edilmeden, Kürt illerinde seçimle ilgili bütün anti demokratik uygulamalar son bulmadan, sandık güvenliği sağlanmadan yapılırsa, bu seçim de hiçbir meşruiyet taşımaz.
Taşımadığı için bu seçim “boykot” edilir. Edilir edilmez de tüm muhalefet “sine-i millete” dönmek üzere TBMM’den çekilir. Kazanılması imkansız bir seçime katılarak “tek adam rejimine” meşruiyet sağlama oyunu oynanmaz.
Düşüncem böyle. Kimileri ülkede “boykot” koşulları yok diyerek, kimisi de CHP’den boykot etmesini beklemenin saçma olduğunu düşünerek bu düşünceye karşı.
Oysa hem HDP, hem de bütün sosyalistler ve demokratlar erken seçim kararı alındığı gün, bu anlattığım gerekçelerle boykot önerisini dile getirseydi, CHP’nin buna olumsuz yanıtını bugün seçim sonuçları ortaya çıktığında çok etkili bir şekilde eleştirebilirlerdi. İş işten geçtikten sonra bu seçim meşru değil demenin fazla inandırıcılığı yok.
“CHP’den boykot beklemek” sözü demagojiktir. Hiç kimse “bekleme” durumunda değil. Sen gerçeği ve doğruyu söyleyeceksin, CHP’yi zorlayacaksın ve sonuçta onun tabanı senin dediğinin doğruluğuna, partisinin dediğinin yanlışlığına inanma sürecine girecek. Politik ve ideolojik mücadele başka türlü yapılmaz.
Bazı sosyalistler de “boykotun” ancak “devrimci durumların” işi olduğunu sanmakta. Bu genel olarak doğrudur. Parlamento dışı bir “doğrudan eylemle” iktidarı alma koşulları varken, “seçimlere katılmak” olmaz. “Boykot” olur.
Ama kimi zaman da ülkedeki “durgun bataklık”, arkasında 15 milyonu CHP’ye, 6 milyonu HDP’ye ait bir gücün “pasif” gibi görünen “boykot” kararıyla “dalgalanabilir”, ardından da fırtına. Rejimi meşrulaştıran şimdiki durum mu halk kitlelerinin mücadelesine elverişli şartlar yarattı, yoksa boykot durumunda mı halk kitleleri “mücadeleden başka yol yok” mu diyecekti? Ve bunun uluslararası yankısı şimdi mi olumlu, yoksa boykot durumunda mı olumlu olurdu?
Ders için düşünelim.
Ama bu akıl yürütmeyi “yerel seçimler”e asla uygulamayalım. Çünkü 24 Haziran seçimi “tek bir Cumhurbaşkanı” ve “tek bir TBMM” seçmek için yapıldı. Kazansaydın sen iktidar olurdun. Kaybedince o iktidar oldu. Ve şimdi muhalefetin TBMM’de hemen hemen hiçbir etkinlik gösterme şansı yok.
Elbette “tek adam rejimine” karşı örneğin HDP’nin TBMM’de olması, seçilmiş vekillerin kitle içinde çalışma, örgütleme, aydınlatma görevlerini yapmaları bakımından “sallantılı” ve her an yok edilebilecek kimi olanaklar sağlar. Ve HDP bu olanakları kullanmalı. Ancak bir yandan da hem CHP’ye, hem de HDP’ye, Soylu’nun, Çakıcı’nın, Bahçeli’nin demeçlerinin gösterdiği gibi, ciddi bir saldırı başladığında bu partiler Özgür Mumcu’nun sözleriyle “sine-i millete çekilme” meselesini gündemlerine almaya hazır olmalı.
Evet CHP 24 Haziran seçimlerini boykot etmeliydi, Hem etmedi, hem seçim sonuçlarını resmen meşrulaştırdı.
Oysa yerel seçimler 81 il belediyesi ve yüzlerce ilçe belediyesi için yapılıyor. Boykot bu durumda bütün belediyeleri AKP’ye hediye etmek olur. Oysa, seçimlere katılmak yerellerde AKP hegemonyasını kırmanın yolunu açabilir. Pek çok büyükşehir belediyesi muhalefetin eline geçebilir ve kayyım atanan belediyeler yeniden özgürleştirilebilir.
O nedenle yerel seçimlerin boykot edilmesinden söz bile edilemez.