İklim zirvelerinin 29’uncusu yaklaşırken zirveler sermaye ve ona hizmet eden “bilim” insanlarının hedefleri doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Küresel ısınmayı önlemek adına ortaya konan hedefler sadece sermaye çıkarları için ele alınmakta. Kapitalizmin aşırı üretim ve tüketim dayatmaları zirvelerin gündeminde yer almazken karbon yakıtlar yerine “yenilenebilir” enerjinin küresel ısınma sorununu çözebileceğini belirtmek en hafif tabirle ancak aymazlık olabilir.
Kapitalizmin kesmeyeceği tek ağaç, gölgesini satabileceği ağaçtır. Her türden üretimlerini sürekli genişletmek zorunda olan kapitalizm, yenilenebilir enerji üretimi için ihtiyaç duyduğu Nadir Toprak Elementleri (NTE) ve mineral madenciliğini de hızla büyütmek zorundadır. NTE ve mineral madenciliği ise dünyada bugüne kadar madencilikten dolayı yaşanmış yıkımları mumla aratacak bir durumu ortaya çıkaracaktır.
NTE diğer metalik ve metalik olmayan elementlerle reaksiyona girerek her biri belirli kimyasal davranışlara sahip olan bileşikler oluşturur. Bu onları birçok elektronik, optik, manyetik ve katalitik uygulamada vazgeçilmez ve değiştirilemez kılar. Bu bağlamda neodimyum, indiyum, iterbiyum, kobalt ve lityum “yenilenebilir” enerji üretimlerinde olmazsa olmaz madenler olarak öne çıkmaktadır.
Elektrik üretmek için rüzgar türbinleri ve güneş panelleri ile elektrikli araçların bugün tüketim oranıyla kıyasladığında aynı miktarda enerji sağlamak için geleneksel üretimlere göre doğal yaşamı yıkıma uğratacak 10 kat daha fazla madencilik yapılması gerekmektedir. Bu sürece eklemlenmek isteyen Türkiye sermayesi ellerinde tuttukları iktidar eliyle her türden girişimi sürdürürken iktidar ise dünya tekeli maden ve petrol şirketlerin kapısını aşındırmaktadır.
Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi geçtiğimiz temmuz ayında Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapıldı ve zirveye katılan Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, NTE madenciliği üzerine Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir görüşme yaptı. Erdoğan’ın heyetinde yer alan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, görüşmeye ilişkin sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “Çin ile nükleer, yenilenebilir enerji ve kritik mineraller başta olmak üzere enerji ve madencilik alanlarında gerçekleştirebileceğimiz iş birlikleri için görüşmelerimiz sürüyor” diye belirtmişti.
Diğer yandan geçtiğimiz gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Dış Politika Danışmanı Yuri Uşakov’un, Türkiye’nin BRICS’e üyelik için resmi başvuru yaptığını açıklaması dikkat çekti. Yine aynı gün ABD merkezli Bloomberg, Türkiye’nin NTE rezervlerini işlemek için Çin ile işbirliği görüşmelerini yürüttüğünü belirterek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın bu amaçla ekim ayında Çin’e gideceğini duyurdu.
İki yıl önce Eskişehir’in Beylikova ve Sivrihisar ilçe coğrafyasını kapsayan 1500 hektar yani 15 milyon metrekare orman, mera ve tarım arazilerinde dünyanın en büyük ikinci nadir toprak mineralleri rezervi keşfedildiği iddia edilmişti. Enerji Bakanlığı, zenginleştirme tesisi kurmaya hazır olduklarını duyururken bu tesisi kuracak ve işletecek ülkenin de adresi ortaya çıktı. Çin Komünist Partisi’nin yayın organı Global Times gazetesinde aynı tarihlerde bu keşfin Çin ve Türkiye’nin işbirliği yapması için bir fırsat yarattığı yazılmış olması Eskişehir coğrafyasının Çinli şirketlerin yağmasına açılacağını göstermektedir.
Emperyalist bir ülke olan Çin, özellikle Afrika’yı bir ahtapot gibi sarmış durumda. Kıtanın bir ucundan diğer ucuna kadar her ülkede varlığı olan Çin, Afrika’nın yeni sömürgecisi konumunda. Ülkelerle yaptığı anlaşmalar ülkelerde büyük yıkımları ortaya çıkarırken 2010 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile 20 yıllık bir anlaşma yapan Çin, 10 milyon ton bakır, 620 bin ton kobalt ve yaklaşık 400 ton altın elde edeceğini duyurmuştu. Ayrıca Çin, stratejik olarak nitelenen tantal için 100 tonluk anlaşma yaptığı Demokratik Kongo ve Ruanda’dan kayıt dışı yani yasa dışı yollardan 700 ton tantal madeni kaçırdığı bilinmekte.
Diğer yandan Endonezya’nın ücra köşesindeki Obi Adası’nda Çinli Lygend Resources and Technology şirketi ile Endonezyalı madencilik devi Harita Group’un ortak olduğu bir maden, Kawasi köyü yakınındaki devasa büyüklükteki ormanların tamamını hızla yok etti. Köylüler ise yıllardır bölgeden taşınmaları ve hükümetin önerdiği tazminatı kabul etmeleri için baskı altındalar. Köyünü terk etmeyen Kawasililer ise “ulusal stratejik öneme sahip proje”yi aksattıkları iddiasıyla yasal işlemle tehdit ediliyorlar. Bu örnekler Çinli maden şirketinin Eskişehir coğrafyasına adım attığında yaşanacakların sadece kısa bir özeti.