Tabi HDP’ye, üçüncü siyasi çizgiye yönelik saldırılar ciddidir. Buna rağmen yeniden yapılanma sürecine girilmesi bunun HDP tarafından fark edildiğini göstermektedir. HDP bu saldırıların farkında olarak böyle bir sürece girmeyi tercih etmiştir. Böyle yaparak içine kapanmayı, savunmaya geçmeyi tercih etmediğini, atılım yaparak çıkış yapmak istediğini bize göstermiştir
Salih Yılmaz
Seçimden sonra HDP yeniden yapılanma adıyla bir süreç başlattı ve bu süreç daha devam ediyor. Yeniden yapılanma çok iddialı bir söylemdir. Bu açıdan böyle bir süreçten çıkacak sonuç veya sonuçlar önemli görülmektedir. Tabi esas olarak böyle bir söylemin HDP tarafından dile getirilmesi bu süreci önemli kılmaktadır. Çünkü HDP artık Türkiye’de yeni bir siyasetin temsilini yapmaktadır. Kuruluşundan bu yana HDP’nin Türkiye siyaseti üzerindeki belirleyici konumu bu gerçeği kanıtlamaktadır. Ve bu etki gittikçe artmaktadır. HDP’nin temsil ettiği siyasi anlayış kavramsal olarak üçüncü siyasi çizgi olarak ifade edilmektedir. Bu kavramsal ifadenin tarihsel ve toplumsal bir temeli vardır elbette. Yani öyle rastgele söylenmiş bir şey değildir üçüncü siyasi çizgi. Rastgele olmadığı, son derece köklü toplumsal temellere sahip olduğu Kürt halkı dahil Türkiye toplumundan gördüğü ilgiden anlaşılmaktadır. Bundandır ki devleti yöneten güçler HDP’yi ve HDP’nin temsil ettiği siyasi anlayışı hedeflemektedir. 14 Mayıs seçimlerinde iktidarın seçim programını HDP karşıtlığı üzerine kurması bunun göstergesi ve sonucudur. Sadece resmi iktidar gücü olan AKP- MHP ve şürekâları değil, sözüm ona muhalefet kulvarında yer alanlar da esasta aynı siyasi programla sahneye çıkmışlardır. Bundan dolayı da Türkiye’de gerçek anlamda bir muhalefet oluşmuyor. Bu devam ettikçe, egemen devlet zihniyetinden kopulmadıkça Türkiye’de muhalefet gelişmez.
AKP- MHP iktidarının özel savaş yöntemleriyle HDP’ye yönelik yoğun saldırılar yaptığı bir süreçte HDP’nin ortaya konulduğu biçimde yeniden yapılanma süreci başlatması önemli olduğu kadar kritik bir durum arz etmektedir. Bu her şeyden önce yüksek bir özgüven ifadesidir. Evvela bunu bilmek ve belirtmek gerekir. Bu kadar yoğun bir saldırı altında böyle bir süreç içerisine girmek, kendini eleştiriye açmak ve özeleştirisel tutum alacağını belirtmek büyük bir cesaret örneğidir. Ben iktidarın özel savaş yöntemleriyle yaptığı saldırılardan bahsettim, fakat bunun yanında bir de yoğun fiziki saldırlar da olmaktadır. Neredeyse her gün onlarca HDP’li derdest edilmekte, alınıp tutuklanmaktadır. Binlercesi hapisanede, bırakılanlar sürekli gözlem ve denetim altında tutuluyor. Aslında bunlara da özel savaş demek yanlış olmaz. Bunlar yapılarak HDP ve halk sindirilmek isteniyor. Bu anlamda fiziki saldırı ve yönelimler de özel savaş mantığıyla yapılmaktadır. Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye’de özel savaş gerçeği, özel savaşın derinliği yeterince anlaşılmıyor. Bu olamadığı için de toplum savunmasız kalıyor, saldırılara açık hale geliyor. Çok ilginçtir ki bu kadar vurgulanmasına, tekrar edilmesine rağmen durum böyledir. Acaba çok tekrar edildiği için mi böyle bir sonuç ortaya çıkıyor? Hani derler ya bir şeyin fazla tekrar edilmesi onun etkisini azaltır. Gerçekten de tekrar etkiyi arttırıcı değil, azaltıcı bir faktördür. Bu kadar vurguya rağmen bu kadar az sonuç almak başka nasıl yorumlanabilir? Böyle yorumlamak en azından ufuk açıcı olabilir.
Bir de bu durum sadece özel savaş konusunda değil, başka birçok konuda da öyledir. Birçok önemli konu veya kavram çokça tekrar ediliyor, anlaşılması için tekrar tekrar söyleniyor; fakat pek azca maksat hasıl oluyor. Demek ki bu biçimde kendimizi anlatmış olmuyor, sadece tekrar etmiş oluyoruz. Ben herkesi kastederek, herkesi katarak bunu belirtiyorum. Israr ile tekrarı karıştırıyoruz. Bir şeyi çok tekrar ederek ısrarımızı yansıttığımızı sanıyoruz. Ama ısrar ile tekrar aynı şey değildir. Israr bir inancı yansıtır ve aynı zamanda bir direniştir. Tekrar ise en basit deyimle kolaycılıktır. Belki de HDP böyle bir tehlikeyi önceden sezerek yeniden yapılanma adıyla bir süreç başlattı, kendini eleştiri – özeleştiriye tabi tutarak bu duruma düşmemek için tedbir aldı. Bu açıdan da isabetli ve ileri bir adım atıldığını düşünüyorum. Çünkü bunun işaretleri görülüyordu. Seçim sürecinde bunun yansımaları vardı. Konuşmalarda çok yoğun olarak AKP- MHP’nin olumsuzluklarından, iktidardan düşürülmesi gerektiğinden bahsedildi ama olumsuzlukları pek anlatılmadı. Sadece olumsuz olduğu ve düşürülmesi gerektiği söylendi. Bunun iyi ifade edilmemesinin konuşma yapanların birikimiyle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Malum ya binlerce HDP’li üye ve yönetici tutukludur. Bunlar içerisinde genel eşbaşkanlar, genel yönetiminde yer alanlar da vardır. Belki bunun da bir etkisi olabilir fakat esas sebep bu değildir. Esas sebep kolaycılığın gittikçe gelişmesidir. Kolaycılık yaratıcı düşünceyi engelliyor ve korkunun gelişmesine yol açıyor. Korku da içe kapanmaya yol açıyor. İşte yeniden yapılanma süreci henüz bir tarza dönüşmemiş olan bu durumu ortadan kaldırabilir. Bu da gerçekten de HDP’ye çok şey katacaktır.
Tabi HDP’ye, üçüncü siyasi çizgiye yönelik saldırılar ciddidir. Buna rağmen yeniden yapılanma sürecine girilmesi bunun HDP tarafından fark edildiğini göstermektedir. HDP bu saldırıların farkında olarak böyle bir sürece girmeyi tercih etmiştir. Böyle yaparak içine kapanmayı, savunmaya geçmeyi tercih etmediğini, atılım yaparak çıkış yapmak istediğini bize göstermiştir. Bu durum anlaşılırdır, HDP’nin anlayışına ve yapısına son derece uygundur. HDP radikal demokrasi anlayışına sahiptir. Temsilini iddia ettiği üçüncü siyasi çizginin niteliği ve farkı da bu kavramdadır. Radikal demokrasi köklü değişim istemek ve bunun mücadelesini vermek demektir. HDP de Türkiye’nin temel sorunlarını demokratikleşme temelinde çözmeyi ön görmektedir ve bunun mücadelesini vermektedir. Böyle bir anlayışa sahip olan bir partinin içine kapanarak, savunmaya geçerek çıkış yapması elbette mümkün ve doğru olmazdı.