Mecburi bir istikamet haline gelen umudun yaratımı, iyi niyet temennileriyle sayfalar dolusu mesajlar ile yeni yılı karşılanmaktadır. Tabii karşılama demişken birilerinin yenisi, diğerlerine ölüm getirmekten geri durmuyor. Zira dünyanın farklı yerlerinde havai fişeklerle, silahlarla karşılanan yeni yıl, sabah uyanınca korkudan yaşamını yitiren kuşların cesetleri ile dolan sokaklara şahitlik ettik.
Doğrusu yeni derken eskiyi, yeniye taşıyarak devam etmektedir ve eskiden kalan iyi, kötü ne varsa… Öyle ki yeni yılı Covid-19’un mutasyonlu haliyle karşılamaktayız. Ve biten bir yılın ardından bir yılın çetelesi ortaya çıkarılmaktadır. Televizyonlar, çeşitli basın kanalları bunları bir almanak şeklinde ele alırken, sadece bir magazin haberi olarak kalabilmektedir. Zira kimse bir yılın muhasebesi üzerine neler yapılabilir diye tartışmamaktadır. Hele ki bunu ekolojik kriz ve ekoloji mücadelesi bakımından ele alırsak muktedir basın açısından görülmesi pek de olağan değil.
Evrensel anlamda Kapitalist Modernite’nin yarattığı sorunların zirvesi pandemiyle devam ederken, kuraklıktan çölleşmeye bütünüyle iklim krizine koşar adım yaklaşılmaktadır. Yine gıda krizi, su krizi meselesi artık tamamen kendini hissettirmekteyken, bununla ilgili artık çeşitli raporlaştırmalar ilgili kurumlar tarafından açıklanıyor ve tehlikeyi açıkça gösteriyor.
Ve evrensel anlamda bunlar yaşanırken ülke açısından bakınca, yanan ormanlar meselesi kış ortasında olmamıza rağmen devam etmektedir. Bunlarla beraber endüstriyel plantasyon işlemleri ve yangınlar sonucu 2019’da ormansızlaştığımızı gösterirken, 2020 ile karşılaştırınca önceki seneden daha kötü sonuçlar alacağımızı gösteriyor.
Yine Türkiye bağlamında bakılınca adeta koca ülke, HES, JES, barajlar ülkesi olma yolunda hızla ilerlemekteyken, yeni yılla beraber en başta Cengizlerin geldiği beşli şirket takımının vergi borçlarının affıyla beraber yıkım ve talan projelerinin durmadan artacağını şimdiden görebilmekteyiz. Ve haliyle sonuçlarını çok yönlü yaşadığımız da açık, özellikle projelerin kurulduğu köylerde tarımdan hayvancılığa bir tükeniş yaşanırken, onlarca köy boşalmakta, göç doğmakta, ucuz işçilikle beraber işsizlik ve yok olan dereler, bahçeler, dağlar…
Ve yıl boyunca depremler ile sarsılan ülkede; daha molozlar kaldırılmadan kentsel dönüşüm ihalelerinden, projelerinden bahsedilmektedir. Yine aynı şirket ve taşeronlar ülkenin her yerinde afet ilanı ya da kamulaştırma yoluyla gasp ederek, yeni TOKİ siteleri ile kentsel dönüşüme değil, adeta kentsel yıkıma sebep oldukları bariz. Buna rağmen adeta müjde verir gibi ortaya atılan kentsel dönüşüm projeleri ile yeni yıla girmekteyiz.
Ve bunlarla beraber geçen yıl itibarıyla salgın şartlarının fırsat bilinmesiyle değiştirilen korunma altına alınmış alanlardan diğer çeşitli torba yasa kanun tasarılarıyla, ÇED raporlarının gereksizmiş denilerek belletilmesine kadar, artık her talan için meşrulaştırma amacıyla kanunlar, yasalar çıkartılmaktadır. Doğrusu bu haliyle uzun vadede bir yıkıma hazır olun denmektedir.
Ve özetle yaşananlar bunlarken, iyi niyet temennileri ile başlayan yeni yılın, yeni bir mücadeleye dönüşmesi gerektiği de açık. Geçen yıl itibarıyla ekoloji mücadelesi, bütün sistem karşıtı mücadeleler bağlamında hareketli ve o bir kadar belirleyici olabildi. Bundan sonrasında ise iktidar-sermaye ilişkisinin yarattığı ekonomideki kriz hali, sermaye-iktidar birliğinin eskiden daha çok doğa talanına yöneleceklerini göstermekteyken, mücadelenin daha da büyümesinin mecburi bir istikamet olma halini dayatmaktadır. Hal buyken direnmekten, yan yana durmaktan başka çaresi yok insanlığın, yaşam ve insanlık adına mücadelenin ortak bir hat üzerinde var olan sistem karşıtı temelde geliştirilmesi elzemdir.
Son olarak Hüsnü Arkan’dan dillere düşen şarkısıyla tamamlamak gerekirse:
Yeniden başlamalı, yeniden anlamalı, yeniden dinlemeli o yiten türküleri.
Dağılır gider kara bir bulut dokununca bir dost eli…