Sırtına önceki yılların tortusunu vuran yeni bir yıl ne ola ki? Bombalarla katledilirken, acısına dönüp bakmayanların coğrafyasında Roboskili aileler için yeni yıl ne ifade eder ki? 52 gündür bedenini ortaya koyan bir kadın vekilin talebinin duyulmadığı bir yıl “yeni” olabilir mi? Sahi yeni yıl umudu içermezse ne ola ki…
Flormar’da sadaka zammına, “makine gibi üretin” baskılarına karşı 229 gündür direnen kadınlar umudu hatırlattılar. Varlığından sual olunan umudu…
İlk greve çıktıklarında bahardı… Yazı gördüler, sonbaharı yaşadılar. Kış ayazında soba kurulmasına izin vermeyen valiliğin görev sınırları içerisinde nöbet tutuyorlar. Çünkü eylemenin umudunu taşıyorlar. “Biz buradan içeriye sendikalı olarak gireceğiz” diyorlar.
Mikrokosmos filmindeki gibi, grev çadırından öte bir şeyi görüyorsunuz konuştukça. “Biz de insanız, moralimizin kötü olduğu günler oldu tabii ki, ama ben kötüysem yanımdaki arkadaş bana güç verdi, o kötüyse ben ona moral verdim” cümlesini duyabiliyorsunuz ve yaşanılanın daha katmanlı, tek düze bir şey olmadığını anlıyorsunuz.
Grevin kardeşliği başka bir okulmuş onu hissediyorsunuz. Bu okul, haklılığa inancı güçlendiren. “Biz sadaka istemiyoruz, ortak da olmak istemiyoruz, alın terimizin hakkını istiyoruz” dedirten de… Grev kadınların mesaisi… Sabah işe gelir gibi geliyorlar… Bu kez patronlar için değil kendileri için…
Grevdeki işçilerin yüzde 80’i kadın. Hayatla baş etme stratejilerinde mahir kadınların sabrı ve inadı olmasa bu grev bu kadar uzun ve kararlı sürer miydi diye de düşünmüyor değil insan. Çoğunun kocası, çocuğu, annesi babası kadınların arkasında… Ya da arkasında olmak zorunda kaldı.
Tek burukluk anları çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadıkları anlar. “Ama bir ay birine diğer ay diğerine” diye çözümler geliştiriyorlar. Ne de olsa kadınlar ekonomist…
“Hayatım değişti. Geçen biri geldi 3 bin kişiye mektup yazdığını sadece 30 kişiden yanıt geldiğini söyledi. Sonuçta bu bilgiyi veren kişi arkadaşımız değil. Geçmişte aynı şey olsaydı biz de o 3 bin kişi gibi umursamazdık. Ama bugün, bir yerde dayanışma olsa dört elle sarılırız. Hangi imkanımız varsa onu ulaştırmaya çalışırız” cümlesini kurdurtan grev kardeşliği, “bireysel çıkara” yenilir mi?
Çünkü çalışmaya devam edenlerin şartları, grev sonrası daha da iyileşmiş. “Bizim mücadelemiz” sayesinde diyorlar. Ama hiç “biz çektik onlar yediler” kibri ile bu cümleyi kurmuyorlar. “Gönlü bizimle olan arkadaşlarımız var hala içeride. Öğreniyoruz ki mola yerlerini değiştirmişler, langırtlar koymuşlar, sigaralıkları yenilemişler, ısıtıcılar gelmiş. Son iki aydır sabahları simit poğaça dağıtıyorlarmış. Maddi yardımda bulunmuşlar. Neden bize destek vermesinler diye… “
“Kadın dayanışmasını duyardık ama tam ne olduğunu bilmezdik” diyen bir kadının “şimdi ben size eşimden şiddet gördüğümü söylesem eminim ki siz bana koşarak kucak açarsınız. Ama eskiden ben bunu bilmiyordum. Bilmeyip oturup sinerdim” sözlerindeki özgüven ve bilinç grevi dar anlamından çıkarıyor, “yeni yılı” da inşa ediyor…
Talepleri dün de netti bugün de… Sendikalı olarak işlerine geri dönmek. Çünkü “günde 15 bin ürün vereceksiniz” baskısını tekrar yaşamak istemiyorlar. Çok çalışınca pasta kesen, birimler arası rekabet yaratan, zam dönemi geldiğinde ise en fazla 50 TL’lik artış yapan bir keyfiyeti kabul etmiyorlar.
8 ay sonra bazı AKP’li isimlerin devreye girdiğini anlatıyorlar. Patronlarla görüşmeler yaptıklarını… Mücadelenin öğrettiği şey olsa gerek, sendika ve patronların doğrudan görüşmesini talep ediyorlar. Seçim yatırımı mı diye de sormadan edemiyorlar…
Flormar grevine katılan kadınlar için bu bir ekmek kavgası… Soğukta soba yakılmasına izin verilmeyen bir çadırda kalmak da o kavganın bir parçası… Evde koca, çocuk beklese de o çadır kurulacak, o nöbet tutulacak. 229, 230, 231… Yeni yıl umudu sırtlamazsa ne ola ki…