Ekonomik krizin etkileri yurttaşlar tarafından hissedilirken, ekonomistler krizin dalgasının daha derin hissedileceğini söylüyor. Ekonomist Gümüş, Bakan Şimşek’in IMF ve kemer sıkma programına başvurduğuna dikkat çekerken, İktisatçı Boratav ise IMF’nin kapısının çalınacağını vurguladı
Türkiye’de enflasyonun beraberinde getirdiği hayat pahalılığı, işletmelerin iflası sonrası kitlesel işsizlik ve artan yoksulluk giderek derinleşirken, ekonomistler büyük bir krizin kapıda olduğunun altını çiziyor. Sosyalist Emekçiler Partisi(SEP) Genel Başkanı ve ekonomist Güneş Gümüş, ekonomik göstergeleri değerlendirerek yakın zamanda olabileceklere dikkat çekti. Ekonomistlerin 2018’den itibaren Türkiye açısından ciddi bir daralmanın yaşandığı ve bunun krize evrileceği noktasında ortaklaştığını söyleyen Gümüş, ciddi bir krizin yaşanacağı konusunda daha kötü kurgular olduğunu ve bu durumun yeni olmadığını söyledi. 2016’nın üçüncü çeyreğinde Türkiye’nin ciddi oranda daralma yaşadığını hatırlan Gümüş, “Ondan sonra hem seçimlere hazırlık için hem de sürekli dile getirilen istikrar propagandası ile kamu kaynaklarında bir büyüme yakalandı. ÖTV ve KDV’yi almadılar. Teşvikler sağlandı. Buna benzer uygulamalarla talepleri öne çektiler. Dolayısıyla 7.4 şeklinde bir büyüme yaşanmış gibi görülse de, bu ekonominin ısınmasına yol açtı” dedi.
İflaslar kapıda
Borcun katlandığını, enflasyonun da arttığını ifade eden Gümüş, şu an ki süreçte büyümeden bahsedilmediği gibi daha ne kadar kötüye gidilebileceğinin tartışıldığını söyledi. Gümüş, “AKP’nin bundan çıkma şansı yok. Çünkü bu Türkiye’nin yapısal sorunu. Enflasyon yüzde 15’e çıktı ve daha seçim zamları gelmeden dolar 5 TL sınırına çok hızlı bir şekilde dayanmış durumda” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Faizi düşüreceğiz” söylemine de dikkat çeken Gümüş, “Merkez Bankası 4 puan üzerinde artırım yaptı. Seçim öncesi kamu bankaları kitleyi motive etmek için konut kredilerini yüzde 1 noktaya düşürmüştü. Şimdi en az 1 buçuk ve üstüne çıkmış durumda. Bu, talebin durması ve piyasada üreten firmaların talep olmadığı için üretimlerinin sekteye uğraması demek. Bu bahsettiğimiz firmalar çok ciddi oranda borçlu. Bu borcun önemli bir kısmı kamuya değil, özel sektöre ait. Yine vurgulanması gereken nokta çoğunluk döviz cinsinden borçlanmış durumda. Dolayısıyla şirket iflaslarıyla karşılaşabiliriz. Büyük holdingler Yıldız, Doğuş ve bir dizi enerji kuruluşu borç ertelemesi için bankalara başvurdu” ifadelerini kullandı.
İşsizlik artacak
Enflasyonun artması ile birlikte alınan her emtianın (malın) pahalılaşacağına dikkat çeken Gümüş, “Bu artışa paralel ücretlerde bir artış olmuyor. Enflasyon maaşlara yansımıyor. Bir kere yoksullaşma çok net bir şekilde kapıda. Bunu dışında şirket iflasları gerçekleşirse kitlesel işsizlikler yaşanacak. Daha önceden insanlar borçla bir şekilde hane içini döndürebiliyorlardı. Şimdi işsizlikle bu potansiyel de kalmayacak. Bu ciddi bir öfkeyi de beraberinde getirecektir” diye konuştu. Dünya üzerinde iş gücüne katılım oranına bakıldığında kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu ülkenin Türkiye olduğunu belirten Gümüş, olası bir krizde ilk işten çıkarılacak kesimlerin kadınlar olacağının da altını çizdi.
Kemer sıkma politikası!
Eski Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’in seçim öncesi açıkladığı programa hatırlatan Gümüş, “Bu bir tür IMF (Uluslararası Para Fonu) ve kemer sıkma programıydı. Nasıl kemer sıkma? Emekçi haklarının gasp edilmesi, kıdem tazminatının ortadan kaldırılması, asgari ücretlerdeki artışların sınırlandırılması, kalan özelleştirilmemiş fabrikaların satılması ve vb. gündemler vardı.IMF programı aslında kamunun borçlarına yönelik bir program” dedi.
Şimşek’e IMF önerisi yapılmış
Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e 24 Haziran seçimleri öncesi Londra’da “IMF’yi düşünmelisiniz” önerisi yapıldığı ortaya çıktı. Şimşek’in öneriyi reddettiği ileri sürülse de ekonomistler, Türkiye’nin yeniden IMF’nin kapısını çalabileceği görüşünde birleşiyor.
Boratav: IMF programı gündeme gelecek
İktisatçı Prof. Dr.Korkut Boratav, ekonomide 2018’in son 3 ayında küçülme sürecinin başlamasının beklendiğini vurguladı.İstanbul’da DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye işçilerin sorularını yanıtlayan Boratav, yüksek dış borçların döndürülmesi ve cari işlem açığının finansmanı için bir IMF programının gündeme gelebileceğini kaydetti. Boratav, “Finans kapitale teslim olmayı reddeden bir iktidar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış borçlarının yeniden yapılandırmasınıtalep edebilir” dedi. Döviz fiyatlarının tırmanmasının finansal sistemi zorladığını ve döviz borçlusu şirketlerin sıkıntıları ve faizlerde aşırı yükselme, ekonomiyi daralma ivmesine sürüklediğini vurgulayan Bortatav, “Bu durum bir yıl sürerse bir krizin patlak verdiğini kabul edebiliriz. Birkaç yıla uzarsa depresyon / buhran durumundan söz edilebilir. Bu aşamalardan herhangi biri yaygın şirketiflasları, bankaların yükümlülüklerini yerine getirememesi, döviz piyasasının kontrolden çıkması gibi olgularla birleşirse finansal kriz söz konusudur” diye konuştu. Türkiye’yi nasıl bir tablonun beklediğine dikkat çeken Boratav, “Türkiye ekonomisinin dış bağımlılığı AKP döneminde çok arttığı için uluslararası finans kapitalin talepleri ağır basacaktır. Çok yüksek dış borçların döndürülmesi ve cari işlem açığının finansmanı için bir IMF programı gündeme gelebilecektir. IMF programları,talep kısıcı ve emek gelirlerini aşındırıcı özellikleriyle işçi sınıfına ağır maliyetler getirir” dedi. İşsizlik tırmanacak Emekçilerin diğer ülkelerde işçiler ne durumda olduğuna yönelik sorusunu yanıtlayan Boratav, “Hepsinde,talep kısıcı maliye ve para politikaları, ekonomileri en azından durgunlaştırmaktadır. Sonuç, istihdam artışlarının frenlenmesi, işsizlik oralarının yukarı çekilmesidir. Reel ücretlerin düşmesi gündeme gelir. Durgunlaşma içinde bölüşüm yükünün nasıl paylaşılacağı;talep daralmasının ücretlere ve kârlara nasıl yansıyacağı, emeğin örgütlenme gücüne bağlıdır” şeklinde konuştu. Türkiye’nin son on iki ayda 55 milyar dolara yükselen cari işlem açığının finansman güçlükleri, ithalatın kısılmasını gerektirebileceğini söyleyen Boratav, “Ortaya çıkacak arz daralması, kârların tırmanmasına fırsat yaratmamalı. Ekonominin daraldığı, kriz koşullarının doğduğu bir ortamda, yük paylaşımının emekçilere yıkılmaması gerekir. Örgütlü mücadele gereklidir. Sendikalara ve emek yanlısı partilere, örgütlere önemli görevler düşecektir” dedi.
ANKARA/JINNEWS