Kapitalizm tedarik zinciri sorunu nedeniyle sarsıntı içinde. Nadir element tekeli Çin’in ihracatında yaşanan sorun, ilk olarak araba tekellerini vurdu. ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan; Çin tekeline karşı anlaşma yaptı. Egemenler arası yeni tedarik kanalları ve nadir element kavgası kızışıyor
Yusuf Gürsucu
Dünyada tedarik zincirleri adı verilen ham madde ve mamul ürünlerin ilgili üretim alanlarına veya satış noktalarına ulaşım sorunu, pandemiyle birlikte büyük bir krize girmiş durumda. Sermaye için ucuz emek cenneti olan, dolayısıyla işçiler için adeta cehennemin yaratıldığı Çin’de üretilen ürünlerin nakliyesi devasa büyüklükteki gemilere yüklü konteynerlarla Avrupa’ya taşınmasında ortaya çıkan kriz giderek büyüyor. En son dünyanın yüzde 10’luk ticaretini sağlayan Süveyş Kanalı’nda bir geminin karaya oturarak kanalı kapatması sonucu sadece 1 haftalık süre içinde küresel gemi ticaret istatistikleri tutan Lloyd’s List verilerine göre milyarlarca dolar zararın ortaya çıktığı açıklandı.
Süveyş’e alternatif
Konuya çok yönlü bakmakta yarar var. Bu bağlamda nadir toprak element madenine ve tedarik zincirine yeni bir alan-rota oluşturma çabaları, birbirinden ayrı olmadığı gibi, ülkelerin dış politikalarındaki inişli çıkışlı durumun da bu gelişmelere bağlı olduğu daha net görülebiliyor. Öncelikle tedarik zinciri meselesine dönersek eğer, Türkiye’nin ve Azerbeycan’ın birlikte yürüttüğü ve tüm dünyanın izlediği Azerbeycan-Ermenistan savaşı sürecinin arka planı da yavaş yavaş belirmeye başladı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olan Adil Karaismailoğlu’nun Süveyş Kanalı ‘kazasının’ ardından yaptığı açıklamalar dikkat çekti. Karaismailoğlu, “Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştirilen Uzakdoğu-Avrupa taşımacılığına doğu-batı ekseninde alternatif olabilecek en uygun rota, ülkemizden başlayan, Kafkaslar bölgesine, buradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşan Hazar geçişli Orta Koridor’dur” sözleri süreci anlamamızda yararlı oldu.
Orta Koridor!
Karaismailoğlu, Orta Koridor rotasının etkin kullanıldığı takdirde halen yıllık 600 milyar dolar tutarında olan Avrupa-Çin ticaret trafiğinden Türkiye’nin ve Orta Asya ülkelerinin ekonomik fırsatlar elde edilebileceğinin değerlendirildiğini kaydederek, Orta Koridor ülkelerinin yaşanan krizi fırsata çevirerek tüm ülkeler ile iş birliği halinde bu ticaret yolunun gelişmesi için çalışma yapmaları gerektiğini vurguladı. Karaismailoğlu AA’ya yaptığı bu açıklamaların devamında, “Orta Koridor’un, Süveyş Kanalı’nın kapanması ile önemi ve değeri bir kez daha anlaşıldı. Ülkemiz ve Karadeniz üzerinden geçen Orta Koridor, son yıllarda hayata geçirdiğimiz devasa demir yolları projelerimiz ile dünya ticaretinin yoğunlukla gerçekleşeceği bir rota olacaktır. Doğu ve batı arasında ticaret köprüsü olma şansını yaptığımız liman, demir yolu ve diğer lojistik yatırımlarla yakalayacağımıza inancımız tamdır” diye belirtmişti.
Kanal İstanbul vurgusu
AA’ya verdiği demeçte Kanal İstanbul vurgusunu da bu bağlamda değerlendiren Karaismailoğlu, “Orta Koridor gibi ihracat ve ithalatçımızın alternatif rotalara olacak talepleri süreci kısaltacaktır. Yeni açılan ro-ro hatlarına, gerek ticaret erbabı gerekse kara taşıyıcılarımızın vereceği talep desteği, alternatif rotaların oluşmasına şüphesiz ciddi katkı sağlayacaktır. Kanal İstanbul için oluşturacağımız ‘otonom gemicilik ve seyrüsefer sistemimiz’ ile dünyanın en güvenli lojistik geçişini oluşturacağız. Ne ülkemizi ne de global ekonomiyi etkileyebilecek arızalar yaşanacak” ifadelerini kullandı.
Değişen Türkiye politikası
Geçtiğimiz günlerde AB tarafından yapılan açıklamalar, Türkiye’nin haziranda yapılacak olan zirveye katılmasının sağlanacağı yönündeydi. Almanya Dışişleri Bakanı’nın HDP’ye yönelik yaptığı, “PKK ile aranıza mesafe koyun” ifadesi AB’nin patronu olarak nitelenen Almanya ile AB politikalarında görünür hale gelen ikiyüzlülük, yeni konjonktürel çıkarlara işaret ediyor. TÜSİAD’ın AKP’nin ekonomi politikalarına yönelik olarak yaptığı açıklamanın bir bölümünde, AB’nin ve AKP’nin çıkarlarının ortaklaştığı noktayı göstererek, “Pandemi ertesinde ticaret zincirlerinde değişim bekleniyor. Avrupalı şirketlerin tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek ve daha yakın coğrafyaya taşımak istemeleri Türkiye’nin önemini daha da artıracak” sözleri gelişmekte olan yeni bir üretim alanının ve tedarik yolunun ortaya çıkma ihtimalini gösteriyor.
Nadir elementler ve Myanmar
Çin, dünya nadir toprak element (NTE) madenciliğinde ve tedarikinde yüzde 97’lik bir pazara hakim. Myanmar ise hem Çin için önemli bir ticaret yoluyken aynı zamanda nadir element madenciliğinde önemli bir rezerv alanına sahip bir ülke. Çin’in Uygur Türklerine yönelik uzun süredir sürdürdüğü ve soykırıma ulaşan baskı ve katliamlarına Türkiye’de ‘milliyetçi’ MHP ve AKP’den hiçbir tepki gelmemesi bir tesadüf değil. Uygur Türklerine yönelik katliamlara güçlü bir karşı koyuş Myanmar’dan gelmişti. Çin’in Myanmar’da yaşanan askeri darbenin arka planında olduğu ise analizlerce güçlü ihtimal olarak değerlendiriliyor. Askeri faşist yönetime yönelik süren direnişlerde, 500’e ulaşan sayıda Myanmar yurttaşı katledilirken, Türkiye dahil Batı dünyası sadece ‘endişe’ belirterek süreci görmezden geliyor. Myanmar’da darbe öncesi iktidarın nadir element tedarikinde Çin’e karşı tutum almış olması ise darbenin en temel nedeni olarak belirtiliyor.
4 ülke NTE için anlaştı
Hem tedarik sorunu yaşayan diğer yandan dünya ticaretinde ağırlık koymaya çabalayan Çin’in nadir toprak element ihracında kısıtlamaya gitmesi diğer kapitalist ülkeleri çaresiz kılarken yeni çözümler amacıyla da bu ülkeleri harekete geçirmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde, Çin’in işlenmiş NTE ihracatını tamamen durdurması halinde, ABD ve AB’de birçok sektörün üretim yapamaz hale gelme riskine karşı ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan; Çin’in ana kaynak olduğu nadir toprak elementleri alanında Çin hakimiyetine karşı ‘güç birliği’ için anlaşmaya vardılar. 4 ülkenin işbirliği amacının, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara kadar geniş bir alanda kullanılan nadir metallerin tedariki ve işlenmesi olduğu duyuruldu. Çin’in Wuhan kentinde ilk olarak ortaya çıkan koronavirüs sonrası dünyada tedarik sorunları yaşanmaya başlanmıştı.
Reno ve Tofaş durdu
Nadir toprak element madenciliğinden elde edilen ham madde ile bilgisayar işlemcileri, elektrikli araç bataryaları, rüzgar türbinleri, LCD ekranlar, bilgisayarlar, cep telefonları, tıbbi görüntüleme cihazları ve özellikle savaş uçaklarının jet motorları ile savaş sanayisinde kullanılan hemen hemen tüm aygıtların (İHA ve SİHA’lar dahil) vd. birçok üretim gerçekleştiriliyor. Türkiye’de araba üreten Renault ve Tofaş fabrikalarında üretime 3 hafta ara verilmiş olmasının nedeni de NTE ile elde edilen çiplerde yaşanan tedarik sorunu olduğu açıklanmıştı. Dünyanın en önemli otomotiv devleri olan General Motors, Ford Motor ve Nissan Motor nadir toprak elementlerinden üretilen çip kıtlığı nedeniyle üretim kesintileri olacağını veya tesislerin geçici olarak kapatılacağını duyurmasının ardından Toyota, Honda ve Volvo’dan da benzer açıklamalar gelmişti.
Araç tekelleri sallandı
Honda, tedarik zinciri sorunları nedeniyle, ABD ve Kanada otomobil fabrikalarında üretimi durduracağını açıklamıştı. Kapatmanın ABD ve Kanada’daki beş otomobil fabrikasının çoğunda 22 veye 29 Mart’ta başlayacağı ve kapatma süresinin parça tedarikine bağlı olarak değişebileceği duyuruldu. Toyota ise özellikle Camry ve Avalon sedanlarının ve RAV4 spor kullanım aracının hibrit versiyonunun üretildiği Kentucky fabrikasında ve Tacoma kamyonetinin üretildiği Meksika’da sorun yaşandığını bildirdi. Çinli otomotiv şirketi Geely’nin satın aldığı Volvo’dan yapılan açıklamada ise küresel bir çip kıtlığı gerekçe gösterilerek, Çin ve ABD’deki fabrikalarında üretimlerin askıya alınacağı belirtildi. Daha önce de General Motors, Ford ve Nissan çip tedarikinin yapılamaması nedeniyle üretim kesintileri olacağını ve bu nedenle tesislerin geçici olarak kapatılacağını duyurmuştu. Tüm bu gelişmeler kapitalizmin tedarik sorununda büyük bir krize girdiğini açıkça ortaya koyuyordu.
Teknoloji NTE’ye bağımlı
Üretim sürecinde ihtiyaç duyulan ham madde tedariki üretim faaliyetinin çok önemli bir parçası ve aynı zamanda kapitalizmin emek üzerinden elde ettiği artık değeri ortaya çıkarma sürecinin çok önemli noktasıdır. Bugün ortaya çıkan tedarik sorunları ulaşımdan ham madde üretimine kadar yaşanan önemli bir sıkıntıyı ortaya koymaktadır. Kapitalizmin doğal yaşamı bir ham madde deposu olarak görmesi ve bunun dışında bir değer yüklemiyor oluşu, dünyada süren ekonomik krize paralel ve çok daha büyük sorunları ortaya çıkaracak olan ekolojik kriz ise giderek derinleşiyor. Teknolojik üretimin olmazsa olmazı olan nadir toprak elementlerinin yukarıda belirttiğimiz kullanım alanları dışında, nükleer kontrol çubukları, radyoaktif güç kaynağı, elektronik hafıza kartları, dedektör imalatı, demir çelik, maden alaşımları, cam, seramik, aydınlatma, kimya ve mücevher gibi birçok alanda kullanılmakta olduğunu tekrar belirtelim.
Çin üretimi azaltmıştı
Türkiye’de nadir toprak element üretimleri için Eskişehir’in Sivrihisar ilçesini yok edecek adımlar atılarak, binlerce hektar orman arazisini yağmalayacak olan ihalelere çıkılmış olması ve geçtiğimiz yılın sonuna doğru Malatya Kuluncak’ta da NTE maden sahalarının oluşturulması büyük bir ekolojik yıkıma işaret ediyor. Nadir toprak element madenciliği yapılan alanı çevreleyen tarım arazileri ve sular, maden çıkarımı ve özellikle işlenmesi sürecinde zehirlenmekte, doğal yaşam yıkıma uğratılırken doğa atık alanlarına dönüşmektedir. NTE’de dünya tekeli olan Çin’in nadir toprak elementlerinde tüm dünyayı etkileyen tedarik sorunu pandemiden önce kendini göstermişti. Çin, madenin çıkarılma ve işlenme sürecinde ortaya çıkan çevresel sorunlar nedeniyle üretim azaltılmasına gidildiğini açıklamasının ardından sıkıntı yaşanmaya başlamıştı.
Eskişehir ve Malatya
Altın madenciliğinde kullanılan siyanürle ayrıştırma işleminde ortaya çıkan zehirli atıkları katbekat aşan miktarda toksit madde NTE madenciliği sürecinde ortaya çıkar ve yine altın madenciliğinde milyonlarca metre küp toprağın işlenmesi amacıyla doğanın alt üst edilmesi yaşanır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez geçtiğimiz yıl Malatyalılara ‘müjde’ vermiş ve ardından, Malatya Kuluncak İlçe Belediye Başkanı Erhan Cengiz de “Kuluncak şaha kalkacak… Sayın Cumhurbaşkanımızdan, Hükümetimizden Allah razı olsun” açıklaması ile bölgede doğa felaketine, şaha kalkarak hazırlandıklarını gösteriyorlardı. Ancak burada şaha kalkacak tek şey NTE madenciliği yapacak olan şirketin edeceği kârlar olurken, madencilik nedeniyle sular, topraklar ve dolayısıyla da Kuluncaklılar zehirlenecek.
Tek sesli dünya
Kapitalizm uzun yıllardır Davos ve benzeri zirvelerde sorunlarını ele alıp tartışıyor, kararlar alıyor, ancak kapitalizmin giderek daha da çözümsüz hal alan çürümesini durduramıyor. Çürümeyi durdurmaları ise olanaksız. Fakat ‘Biz yapamıyoruz’ deyip çekilmeleri de bir o kadar gerçek dışı. Dünyada üstü örtülü yeni bir paylaşım savaşı sürerken bu süreçte kapitalistler yeni ittifaklar kurup sınırına ulaştıkları kapitalizmin son evresinde tek sesli bir dünya diktatörlüğünün hesaplarını yapıyorlar. Bu amaçla Endüstri 4.0 olarak ortaya koydukları dijital dünyayı yaratarak varlıklarını uzatma hayali içindeler.
Çare antikapitalist dünya
Bu hayali gerçekleştirmenin en önemli aracı ise NTE madenlerine kesintisiz ve daha ucuza ulaşabilmek ve aynı zamanda her türden üretilen emtianın tüm dünyada kesintisiz ve sorunsuz olarak her noktaya ulaşımını sağlamak. Tam da bu noktada Süveyş Kanalı’nın geçici olarak da olsa kapanmış olması büyük bir problem halini alan tedarik sorununun yeniden düzenlenmesini gerektiriyor. Diğer yandan Myanmar’da yaşatılan katliama benzer katliamların farklı ellerce dünyanın herhangi bölgesinde yaşanmasının önünde hiçbir engel istemiyorlar. Bütün bunlar yaşanırken bize düşen ise izlemek değil, antikapitalist alternatifi oluşturmanın yolunu bir an önce bulmak olmalı. Yoksa vay halimize!