Polisiye denen türe oldum olası meraklıyım. Polisiye her ne kadar solun ilgi alanına girmiyor dense de epey bir zamandır siyasi polisiyenin en iyi örneklerinin sol görüşlü yazarlar tarafından verildiğini söylemek gerekir.
Ayrıca Benjamin’den Brecht’e, Gramsci’ye polisiye, sol entelijansiya tarafından çokça araştırma ve merak konusu olmuştur. Benjamin, polisiyenin toplumsal eleştirinin aracı haline geldiğini söyler.
En bilinenlerden biri de Marksist kuramcı Ernest Mandel’in Hoş Cinayet’i. Mandel burjuva toplumunda suç ve edebiyatın ekonomi politiğini odağa alır.
Bunlar bir yana polisiye aslında düpedüz politik bir türdür. Çünkü suç ve suçlu üzerinden topluma baktığında ister istemez sistemle karşılaşır. Mesela görünürde politik bir yanı olmayan Martin Beck polisiyeleri birçoklarının demokrasinin ve refahın simgesi olarak gördüğü İsveç’te aslında işlerin nasıl yürüdüğünü ortaya koyar.
Polisiyenin devletle açıktan yüzleşmesini Mandel, Fransız 68’iyle başlatıyor. Burada artık devlet ve kurulu sistem caninin bizzat kendisi olarak ortaya çıkar.
Ama yazının konusu sanıldığı gibi polisiye türü değil. Zaten çalakalem yazılmayacak devasa bir tür ve çok zengin bir kaynaktan söz ediyoruz. Bu bölümü polisiyelere sinen siyasi-sınıfsal tarihin gözden kaçırılmaması gerektiğini söyleyerek bitireyim.
Benim özellikle yeni polisiyeleri gündeme getirmemim nedeni, eskisinden çok farklı bir takım yeni teknolojilerin işin içine girmesi. Yani artık izleri bulmak için Sherlock Holmes’in zekâsına ihtiyaç yok. DNA’sıydı, Swap’ıydı, barut iziydi derken polisler hop katili buluveriyor. Bir yerde bilmem ne zamandan kalma bir kan izi mi var, bakıyorsunuz anında ortaya çıkıyor.
Ben de bu kan izleri konusuna merak saldım. Kanımca ortada gezinen pek çok siyaset erbabının elleri, üstü başı incelense bu kan izleri kolayca ortaya çıkar.
Özellikle muhalif geçinip de, sivil yerleşim yerleri, hastaneler bombalanırken, “Terörle mücadele meşrudur”, “Allah şanlı ordumuza zeval vermesin” sözlerinin ardına sığınanlar. Sığınmacıların hepsini kolayca potansiyel suçlu ilan eden, savaşı, operasyonları koşulsuzca destekleyen akıl fikir ve siyaset erbabının ellerine bulaşmış kan, bu yeni teknolojilerle gizlenemez hale geldi.
Utanmazca dile getirilen bu kalıplardan bence en kanlısı “Mehmetciğin ayağına taş değmesin” lafı.
Ayağına taş değmek şurada kalsın kafasına kurşun değebilecek genç insanları, başka halkların topraklarına gönderirken, savaş tüccarlarına, iktidarda kalmak için ülkeyi kana boğanlara açıktan destek verirken söyleniveriyor bu sözler.
Burada dikkat çeken şu “cik” eki. Görünüşte masum bir ek. Fakat Mehmet’in ardına ekleniverince yani Mehmetcik olunca, cinayet apaçık ortaya çıkıyor. Ahmet, Ekrem, Ali, Hasan, Murat, Hüseyin gidiyor. Mehmetcik diye bir karakter ortaya çıkıyor. Bu Mehmetcikler’in ezici çoğunluğu yoksul, kendileri yoksul, aileleri yoksul, nesillerdir yoksullar. Gönder yerin yedi kat altına kömür çıkarırken ölsün, gönder atölyeye, fabrikaya “iş cinayetine” kurban gitsin, gönder savaşa ölsün. Ucuz can, ucuz emek. Mehmetcik oldun mu, hayallerinden, umutlarından, insanlığından soyunup kağıttan kesilmiş birbirinin kopyası nesnelere dönüşüveriyorsun. Dediğim gibi işin sırrı “cik” ekinde.
Bir de Ayşecikler var, o fırfırlı etekleriyle, eline ver bir bebek, evlendir 13 yaşında, kocası öldürmezse boğaz tokluğuna çalışsın dursun. Sonra Ömercikler var, o fotoğraflardaki gibi gözünde bir damla yaşla, gönder tarlaya, fabrikaya çocuk işçi olsun, gönder okula açlıktan bayılsın, gönder Kuran kursuna tecavüze uğrasın.
Ayşecikler, Mehmetcikler, Ömercikler, haktan hukuktan yoksun, canları değersiz, onlardan çok var milyarlarca, sistem onların kanlarıyla sürüyor. Mandel cani sistemdir derken boşuna söylemiyor.
Neyse, demem o ki, kanlı katil bu “cik” eki. Bu cik eki’nin gözünün yaşına bakmamak lazım. Hakkında milletin bir kesimini diğer kesimine karşı kışkırtmaktan, onunla bununla iltisaklı olmaktan, yardım yataklıktan, artık aklınıza ne gelirse dava açsanız yine de yetmez.
Aklınıza başka katil geliyorsa durmayın, katil uşak olabilir, yoldan geçen bir yabancı olabilir, amca aslında kızın babası olabilir, katil cani ruhlu ikiz kardeş de olabilir. Eski polisiyelerde genellikle böyle olurdu. Ama yeni polisiyelerde elinde kan olanlar hemen ortaya çıkıyor, istese de saklanamıyor.
Yahu gariban “cik” ekinden ne istiyorsun, o sadece bir ek diyorsanız, o zaman kan izlerine daha yakından bakmak lazım.