Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, bazı günleri anımsatmak için bayram ve tatil günleri ilan edilmiştir. 30 Ağustos Zafer Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Geçenlerde 15 Temmuz Demokrasi ve Birlik Günü’nün de tatil olmasını isteyenler oldu. Bir ülkede demokrasi ve birlik olmadıktan sonra böyle bir günün tatili olabilir mi? Üstelik daha 15 Temmuz’da “sebepler, nedenler, kimler, nasıllar…” sorularının cevapları ortaya çıkmamışken. Demokrasi değil şeriat isteyen iktidarın ve destekçilerinin olduğu bir ülkeyken. Cezaların cezasız kaldığı, ayrıştırıcı siyasetin devrede olduğu, ekonomik alanda aslında neredeyse her alanda uçuruma yuvarlanırken. Bir yandan hasta tutukluları, 30 sene ceza yatmış insanları cezaevinde tutup diğer yandan Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayuncuk’u HÜDA-PAR ısrarı ve hükümetin onayı ile serbest bırakıp, sonra da birlik, beraberlik, eşitlik ve adaletten bahsetmek.
Şimdi gerçekten uzak, güzel sözler ve yeni günler umma zamanı değil, gerçekleri dile getirme zamanı.
Bakanlık değişiklikleri ülkede ekonomide bir değişiklik yaratmadı. Bu haftaki zamlar ile sıkılan kemerler halkın kemiklerini kırdı. Ama hükümetin açıklamalarını okuyunca “biz nerede yaşıyoruz” sorusunu sormaktan kendimizi alamıyoruz. Benzin fiyatlarında en ucuz 4. ülkeymişiz. Almanya’da bir litre benzin 1,8 euro. Yani 53 tl. Almanya’da asgari ücret 1987 euro, Türkiye’de asgari ücret 519 euro. Hesaplamayı sizler ve dahi ekonomistler yapınca sonuç böyle çıkar elbette. Memura, emekliye yapılan zamlar daha insanların eline geçmeden eridi. Ekonomiyi düzeltmek için NATO manevrasıyla yönler batıya çevrildi. Varlık fonu, hazine artık yoklar. Soylu güzel ohhhhhh çeker artık.
Haftanın en güzel iki haberi yüreklerimize su serpti. M. Emin Özkan 27 yıl sonra tahliye oldu. Çoktan tahliye olması gerekiyordu. Bu şartlar altında Özkan’ı cezaevinde tutmak en büyük suçtu zaten.13 aydır cezaevinde tutuklu olan gazeteci arkadaşlarımız da serbest bırakıldılar. Onlar özgür gazetecilik yaptılar, yandaş gazetecilik değil. Gerçekleri halka duyurmak suç değildir, esas suçlu olan yalancılık ve yandaşlık yapan gazetecilerdir. Bu ülkede özgür basın birçok bedel ödedi. Nasıl ki Cumartesi Anneleri haklarının peşinde koşarak gözaltına alınmayı, işkenceyi bile bile her cumartesi Galatasaray önüne gidiyorsa, özgür basın çalışanları da aynı ilkeli duruşlarıyla gazetecilik yapıyorlar.
Seçimlerde 6’lı masaya hiçbir talep olmadan destek olan YSP bugünlerdeki Özdağ açıklamalarından sonra önümüzdeki yerel seçimler için yol haritasını çizmelidir. Kürt halkı öz gücünün varlığını göstermelidir. Kemal bey bu kişilerle yola çıktığına göre kimseyle helalleşmeye veya yüzleşmeye niyetinin olmadığı da açığa çıkmış oldu. Siyaset kirli bir oyundur, ara sıra bizler de bu oyunun içinde yer alıyoruz ama artık oyunun kurallarını bizler kuralım. Onun içindir ki, biz Kürtlerin birlik olmaktan başka çaresi yoktur, CHP kazansaydı Akşener başbakan, Zafer Partisi’nden 3 bakan ve MİT başkanı başımızda olacaktı. Bu ülkede değişmeyen kemik yapı her yerden illaki önümüze çıkıyor.