“Mevcut kriz önemli bir an. Dünya düzenini belirleyecek.” (Lawrow)
Yaşanmakta olan savaşın küresel analizinin tek cümleye sıkıştırılması. Son dönem fantastik romanlarına yakışan bir cümle gibi, eski dünya ile kurulmakta olan yenisinin dünyayı paylaşmak üzerinden yürüttükleri kavganın mevzi savaşları, Ukrayna topraklarında veriliyor.
Dünya yüzeyindeki herhangi bir noktada meydana gelen herhangi bir çatışma, o coğrafyadaki bölgesel güçlerin ve son tahlilde birbiri ile çatışmakta olan küresel güçlerin çıkarları açığa çıkarılmadan anlaşılma şansına sahip değildir. Lokaldeki çatışma bölgesel güçler arasındaki vekalet çatışması ve bölgesel güçlerin dahil olduğu çatışma aslında küresel olarak karşı karşıya gelmiş iki büyük bloğun yerel ve bölgesel vekilleri arasındaki çatışmadan başka bir şey değildir. Suriye, Yemen Afganistan, Afrika’daki savaş, iç savaşlar ve bugün Ukrayna. v.b. Bu nedenle emperyalizmi anlamadan ve emperyalizmin içine girdiği yeni paylaşım sürecini kavramadan tekil çatışmaya odaklanmak eksik ve yanlış konumlanışları beraberinde getirecektir. Söz konusu olan emperyalizmin yeniden paylaşım mücadelesinden başka bir şey değildir.
“Emperyalizm dünyanın büyük güçler arasında paylaşılmasıdır. Yeni güçler ortaya çıktığında bu paylaşım yenilenmek zorundadır.” (Lenin)
Basit tarih bilgisine sahip olan herkes, yaşanmaktan olan sürecin iz düşümünü birinci paylaşım savaşı öncesi yaşananlarda bulabilir. Bu yüzdendirki yaşanmakta olan savaşın hızla bir 3. Dünya Savaşı’na dönüşeceği beklentisi genel bir korku kaynağı haline gelmiştir. Tıpkı bin dokuz yüzlü yılların başında olduğu gibi, dünya iki büyük blok arasında bölünmüş bir görünüm vermektedir. Bir yanda dünya pazarlarını enerji havzalarını ve bir bütün olarak siyasal ve ekonomik coğrafyasını denetimine almış ABD ve yandaşlarından oluşan eski dünya, öte yanda Çin’in devasa ekonomik büyümesi ile beraber dünya pazarlarında payını, ekonomik ve siyasal yapının yeniden tarif edilmesini talep eden yeni dünya. Bu nedenle Ukrayna’da karşı karşıya gelen güçler Rus ya da Ukrayna ordularından öte, esas olarak emperyalist paylaşım sürecinin asli unsurlarıdır. Savaş emperyalizmin paylaşım mücadelesinin ön savaşıdır.
ABD tüm gücünün kaynağını oluşturan küresel ölçekteki ekonomik ve askeri hegemonyasını, bu hegemonyanın ona sağladığı siyasal ağırlığını yitirme tehlikesi ile yüz yüzedir. Uzunca bir süredir tüm enerjisini, bu hegemonik alanı sarsan, boşalttığı alanı doldurmaya aday olan Çin’in büyüyüp genişlemesini engellemeye sevk etmiştir. Geldiği noktada bu mücadeleyi tek başına yürütemeyeceğinin farkında olarak, batı blokunu ekonomik ve sosyal, NATO’yu askeri olarak arkasına yedekleyeceği fırsatı Ukrayna savaşında bulmuştur. Dağılmaya yüz tutan NATO hızla askeri ve siyasal bir güç olarak AB’nin arkasında hizaya girmiş, Avrupa halkları ve hükümetleri şimdilik, neredeyse histerik bir “Rus düşmanlığı” üzerinden yeni savaş konseptini desteklemeye sevk edilmiştir. Benzer bir konsept çok daha önceden Kore yarımadasında ve Çin denizinde devreye konulmuştur. Gerilim ve çatışmalar, ABD’nin soğuk savaşı sona ermesinden sonra boşalttığı askeri alanlara tüm gücüyle yeniden geri dönüş yapmasının koşullarını yaratmıştır. Yeni paylaşım süreci esas olarak enerji geçiş hatları ve büyük ticaret yollarının denetimi üzerinden şekillenirken, henüz birbirleri ile sıcak savaşa (nükleer savaş korkusu) giremeyen güçler bu hatlar üzerindeki ülkelerde hükümet darbeleri, iç savaşlar, renkli devrimler ya da vekalet savaşları üzerinden denetim sağlamaya çalışmışlardır. Şimdiye kadar devlet dışı unsurlar vasıtası ile yürütülen vekalet savaşları, Ukrayna’da devletlerin karşı karşıya geldiği yeni bir boyuta sıçramıştır. Ukrayna savaşı aslında Lawrow’un deyimi ile “bir hibrit savaş görüntüsü” vermektedir. Askeri olarak düzenli ordularla, paralı askerlerin, çetelerin, paramiliterlerin içi içe geçtiği sıcak çatışmanın yanında, tüm dünya küresel olarak ekonomik toplumsal ve hatta kültürel çatışmanın ortasına çekilmiştir. Böyle bakıldığında Ukrayna’daki savaş karşı karşıya gelen emperyalist güçlerin vekalet savaşından başka bir şey değildir. Savaşın tarafı ne Rusya ne Ukrayna değildir. Ne yazık ki savaşın faturası Ukrayna, Rusya ve dünya halklarına çıkarılmaktadır.
Meydana gelen savaş emperyalizmin yeniden paylaşım mücadelesinin bölgesel bir yansıması olarak tarif edilecekse, sosyalistlerin iki güçten birinden yana taraf olması da kabul edilemez olacaktır. Avrupa solu neredeyse bütünsel olarak bu savaşta NATO’nun yanında yer almış, kendi hükümetlerinin savaş bütçelerine onay vermiş, ülke topraklarının NATO bayrağı altında ABD askerlerinin yerleşimine açılmasına seyirci kalmıştır. Hatta Rusya vatandaşlarını hedef alan toplumsal, ekonomik ve kültürel saldırı dalgasına sesiz onay vermiştir. Bu görüntüsü ile birinci paylaşım savaşı öncesi, Avrupa solunun kendi hükümetlerinin emperyalist emellerini destekleyen dönemin sosyalist partilerinin ihaneti ile ortaklaşmaya başlamıştır. Avrupa sol hareketleri ufuklarının ve çıkarlarının kendi ve devletleri ve egemenlerinin çıkarları ile sınırlı olduğunu göstermiştir. Avrupa solu devlet soludur.
Türkiye sosyalistleri savaşın emperyalist karakterini gören bir yerden savaşın kendisine taraf olmalıdır. Yapılacak şey yaşanmakta olan savaşın kendi coğrafyamızda yol açtığı yıkımı, bu yıkımın halk kitlelerinde yarattığı öfkeyi örgütlemek olmalıdır. Ukrayna savaşı tüm dünyada bir dizi ağır ekonomik gerilimi tetikleyecektir. Metropol ülkeler dahil olmak üzere bütün ülkelerde enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesi ve üretimin daralması, işsizliğin artması beklenmektedir. Halk kitlelerinin alım gücünün daha düşeceği yoksulluğun daha büyüyeceği bu momentte sosyalistler derin teorik tartışmalara gömülmek yerine savaşın güncel sorunlarının yol açtığı yıkımın kendi hükümetlerine karşı örgütlemek için harekete geçmelidir. Emperyalistlerin yeni dünya düzeni kavgası karşısında, işçi sınıfı ezilen halkların ortak dünyası talebiyle dikilmek gerekmektedir.