Herkes salgın sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tartışıyor. HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu, bu süreçte kurulan dayanışma ağları ile yeni yaşamın örgütlenebileceğini, öncülüğü de kadınların yapması gerektiğini söylüyor
Dünya genelinde etkisini sürdüren koronavirüs salgını Türkiye’de de ölümlere yol açmaya devam ediyor. İktidarın salgına karşı aldığı önlemler çokça tartışılırken, önleyici tedbir olarak yapılan “Evde kal” çağrıları beraberinde kadınlara dönük şiddeti de arttırdı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü İdil Uğurlu, salgın döneminde kadına yönelik artan şiddeti, nedenlerini ve buna karşı yapabilecekleri ile kurulan dayanışma ağlarının önemini Mezopotamya Ajansı’ndan Naci Kaya’ya değerlendirdi.
İktidar kulak tıkadı
Salgının başlamasıyla birlikte yapılan “Evde Kal” çağrılarından sonra kadına yönelik şiddetin artmasına ilişkin Uğurlu, şunları söyledi: “Kadınların yaşamının aslında eve sığmayacağını, evlerin kadınlar için en tehlikeli yerler olduğunu öngörüyorduk. Bu öngörüyle kadın örgütleri olarak yetkililere bu minvalde birçok uyarılarda bulunmuştuk. Zaten İçişleri Bakanı da bu izolasyon döneminde evde gelirimin arttığını ve gelirimin azaltılması gerektiğini söyleyip, veri vermekten kaçındı. Aynı şekilde Mart ayında artan kadın cinayetleri ve şiddetine karşı iktidar kulaklarını tıkadı.”
Devlet korudu
Uğurlu, artan kadın şiddeti yetmezmiş gibi iktidarın “örtülü af” düzenlemesiyle kadınları katledenleri serbest bıraktığını da ekledi. Yürürlüğe giren infaz düzenlemesini “Erkek vurdu, devlet korudu” olarak tanımlayan Uğurlu, “Kadın cinayetleri ataerkil sistemin bir anlayışı olduğu için politiktir. Çıkan yasa düzenlemesiyle AKP ve MHP’nin kadına bakışı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ayrıca iktidarın kadını kendi zihniyetinde terbiye etme politikasını da göz önünde bulundurduğumuzda bu olaylar iktidardan bağımsız bir şekilde düşünülemez. Yine Hakimler ve Savcılar Kurumu pandemiyi gerekçe göstererek, 6284 Sayılı yasayı rafa kaldırdı. Ama şu bilinmelidir ki; kadın mücadelesi devam edecektir. Salgın sonrasında kadınlar daha da güçlenerek sokağa çıkacaktır” dedi.
Politika üretemiyor
Kadına yönelik şiddet artsa da devletin bu şiddeti azaltan politikalar üretemediğini vurgulayan Uğurlu, sığınma evlerine gitmek istediklerinde kadınlardan ya Kovid-19 testi istendiğini ya da alınmadıklarını, alındıklarında ise bu sefer yaşam alanlarından kopmak zorunda kaldıklarını belirtti. Bu nedenle sığınma evlerinin de kadınlar için çözüm olamayabildiğini söyleyen Uğurlu, “Kadınların şiddete maruz kaldıkları zamanlarda başvuru yapabilecekleri irtibat hatları var. Peki evde şiddete maruz kalan kadın bu irtibat numaralarını arayacak imkanı ev içinde nasıl bulabilecek? Zaten kolluk güçlerine ulaşabilen kadınların başvuruları ‘bu aile içi meseledir’, ‘aile içinde çözülebilir’ gibi gerekçelerle geçiştirilebiliyor” diye konuştu. Uğurlu, kadın eksenindeki toplumsal yaşamın kapitalist sistemin eliyle bireyselleştirildiği, bu bireyselleşmenin toplumun geneline kodlandığını da dile getirdi. Kadın eksenli bir yaşamın örülmesinde HDK Kadın Meclisleri’nin önemine dikkati çeken Uğurlu, “Salgınla birlikte dayanışma ağları ve meclisler yoluyla kolektif yaşam olan kodlarımızın önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kadın cinayetlerini bitirmenin de adil bir paylaşımla, ancak bu kodlara dönüşle mümkün olur” sözlerini sarf etti.
Neolitikteki gibi
Dayanışma ağlarının örgütlenmesine değinen Uğurlu, “Dayanışma ağlarıyla toplumsal ilişkileri daha iyi örmek gerek. Daha sonrası bu ilişki ağıyla yeni bir yaşam tahayyülünü ve yeni bir dünya mümkün diyen toplumsal örgütlüğüne büründürmek gerekiyor. Kadınlar da neolitik dönemindeki öncülüğüyle; yeni bir dünya mümkün diyen toplumsal örgütlülüğün öncülüğünü yapmalıdır” diye belirtti.
Dayanışma insanlığın kodunda var
Türkiye’de ve dünyada yaşanan kadın cinayetlerinin temelinde erk sistemine dayalı yönetim anlayışının olduğunu belirten HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu, salgınla birlikte kurulan dayanışma ağlarının önemine değindi. Uğurlu, “Dayanışma ağları, aslında insanların toplumsallaşmaya başladığı andan beri var olan topluluğun gereksinimlerini karşılayabilen kolektif bir zihniyettir. Yani dayanışma insanlığın kodlarında zaten var olan bir şey. Bu anlamda kolektif dayanışma dediğimiz dayanışma ağları bugün ortaya çıkan bir şey değil, kadın eksenli yaşamın ta kendisidir” dedi.
İSTANBUL