Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş ile birlikte açıklanan yeni kabine her adımda tasarlanmış mesajlarla dolu. Hem törende verilen mesajlar hem de kabineye alınan isimler, Erdoğan’ın önümüzdeki süreci “sistem dönüşümünü tamamlama” olarak ele alıp, işi sıkı tutacağının göstergesi.
Türkiye dün her açıdan “tarihi” bir gün yaşadı. 95 yıllık Cumhuriyet rejimi, resmen el ve anlayış değiştirdi. AKP, 16 yılda adım adım ördüğü sistem değişikliğini dün resmen hayata geçirdiğini bütün dünyaya deklare etti. Üstelik bunu da son derece şatafatlı ve gösteriş yönü ön planda olan bir törenle gerçekleştirdi.
Erdoğan’ın dün yemin töreni için Beştepe’den Meclis’e gelirken hazırlanan ritüeller, yeni dönemde Genelkurmay ve diğer pek çok kurum gibi Meclis’in de Saray’a bağlandığının mesajını içeriyordu. Meclis, Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının bulunduğu Eskişehir Yolu’nun tercih edilmesi de bu mesajın pekiştirilmesi amacını taşıyordu.
Alınan yoğun polisiye önlemler bir yönüyle yeni sistemin yurttaşlara tam olarak güvenmediğini gösterirken, diğer yandan bu güvenilmez kesime karşı güç gösterisini barındırıyordu.
Meşruiyet krizi
Dünkü görüntüler ve son birkaç gündür yaşananlar, yine “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün hayata geçirilmesi anlamına geldi. Erdoğan AKP, toplumun bir yarısının bir diğer yarısına yönelik egemenliğini, atılan fiili adımlar ve tek taraflı irade ve güç gösterisiyle hayata geçirildiği bu tören ile ilan etti. Muhalefetin ve gelişmeleri benimsemeyen toplumun diğer yarısının izleyici kaldığı bu gidişat, “hızlı, seri ve ne yapacağını önceden tasarlamış” adımlarla hayata geçirildi.
Bu açıdan dünkü güç gösterisi aynı zamanda gelişmeleri kabul etmeyen toplumun diğer yarısına verilen açık bir gözdağı olarak kayıtlara geçti. Erdoğan’ın hem Meclis’teki yemin töreni hem de Anıtkabir’i ziyaret ettiğinde dile getirdikleri ise, rejimin değiştiğini “muhataplarına ilan etme ve göze sokma” amacını taşıyordu. Erdoğan Meclis’ten ayrılırken daha önce hazırlandığı belli olan bir soruya verdiği “Bana başkan deyin” sözüyle, aslında sistemin “Cumhurbaşkanlığı sistemi değil, Başkanlık Sistemi” olarak tasarlandığını gösterdi. Erdoğan’ın Anıtkabir’de üstüne basa basa iki kez yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı olduğunu söylemesi de, “Eski sistemin mabedinde zaferini ilan etme” amacı taşıyordu. Dünkü törende “sembolik” para basımı ile de Erdoğan, artık sistem değişiminin bütün kurum ve kurallarıyla geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini güçlü bir şekilde vurguladı.
Yine düzenlenen törene davet edilen yabancı isimler, sistemin uluslararası alandaki meşruiyet arayışı olarak algılandı. Türkiye’nin yeni yönetim şekline yönelik özgür dünyanın demokratik kamuoyunda ortaya çıkan soru işaretlerini gidermek için atılan bu adım yerini bulmadı. Törene dünyada son derece tartışmalı olan Sudan Devlet Başkanı El Beşir, Venezuella Devlet Başkanı Mudaro, Somali, Rusya gibi demokratik olmayan ülkelerin temsilcileri geldi. Bu da aslında Türkiye’nin yeni sistemle dünyanın hangi liginde yer alacağının göstergesi oldu.
‘Dönüşüm kabinesi’
Erdoğan, bütün bu güç ve şatafat gösterisi içerisinde işinin bitmediğini ve dönüşümü tamamlaması için önünde uzun ve zorlu bir yol olduğunun bilincinde. Yeni kabine “dönüşümü tamamlama sürecinin” ilk kabinesi olarak değerlendirilebilir. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın da Milli Savunma Bakanı yapılması güvenlik politikalarının ağır basacağını bir göstergesi. Bu iki ismin seçilmesi “iç ve dış operasyonlar ve çatışmaların süreceğini” ilanı oldu. Süleyman Soylu, Beraat Albayrak ile eski AKP’lilerin itirazlarına rağmen Erdoğan kabinesinde yerini aldı. Ayrıca Erdoğan, Soylu’yu kabineye dahil ederek Albayrak ekibini de dengelemiş oldu. Hulusi Akar ise, 15 Temmuz süreci ve sonrasında oynadığı rol nedeniyle ödüllendirildi. Kimi şirket CEO’larının kabineye alınması ekonomik alana ilişkin uluslararası güçlerin taleplerini karşılamaya yönelik bir adım olurken, Erdoğan ipi tümden bu güçlere kaptırmayacağını göstermek amacıyla Damat Albayrak’ı da ekonominin başına getirdi.
Kabineye alınanlar kadar kabine dışında bırakılan Ömer Çelik, Bekir Bozdağ gibi “sağlam AKP’lilerin” varlığı da son derece dikkat çekici. Erdoğan sadece Türkiye’ye değil, yakın arkadaşlarına ve partisini de “tek güç benim” mesajı vermiş oldu. Erdoğan’ın verdiği kararların AKP içerisinde koşulsuz, şartsız kabul edilmesi bu etkili isimleri de çıkmaza sürüklüyor.
Kenan Kırkaya/MA ANALİZ